Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün, Çek Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Cyril Svoboda ile 16 Şubat'ta yaptığı gizli görüşmede "ABD Irak'tan çıkarsa İran damgalı İslam'ın önce Irak'a sonra da Türkiye'ye sızmasını kimse engelleyemez" demesinin, ABD basınında yer alması ortalığı karıştırdı.Sayın Gül, her ne kadar böyle ifade ettiğini yalanlasa da bu ifadeleri kullanmadığını söylerken bile işgal güçlerinin kalması gerektiğini vurguladı. "Türkiye Irak'ın toprak bütünlüğüne ve siyasi birliğine çok önem veriyor ve Irak'ta bir iç kaosun çıkmamasını çok arzu ediyor. Onun için Irak'ta siyasi sürecin bir an önce tamamlanması gerekiyor. Irak'ı Iraklıların kendileri idare edecek duruma gelmeleri gerekiyor. Bunun için de kendi güvenlik güçlerini oluşturmaları gerekiyor. Bütün bunlar olmadan koalisyon güçlerinin birden çekilmesinin büyük bir boşluk yaratacağını görüyoruz ve paylaşıyoruz. Dolayısıyla, bunlar saklı gizli şeyler değil. Ama yine bana atfen söylenen diğer cümleler, kesinlikle doğru değildir."Dışişleri Bakanımızın bu ifadelerinden sonra şu soruları kendimize ve kendilerine sormalıyız:İşgal güçleri Ortadoğu'da güvenliğin teminatı mı?Bu coğrafyada asıl sivil katliamını, işkenceleri, zulmü kim yaptı?Kuzey Irak'ta şu anda ve gelecekte ülkemizin başına büyük belalar açacak olan peşmerge yapılanmasını oluşturan kim?Ülkemizde onbinlerce masum insanın ölmesine sebep olan PKK terörünü Kuzey Irak'ta palazlandıran, kamplarına müsaade eden ve ettiren, hatta silah, mayın desteği sağlayan, daha profesyonel ve eğitimli terörist olmasına imkan tanıyan işgal güçleri değil mi?İşgal güçleri "terörizme operasyon" adı altında Atlantik ötesinden bu coğrafyaya müdahale yetkisini kendinde bulurken, sınırımızın hemen ötesinde bulunan PKK terörüne en tabii hakkımız olan askeri operasyona müsaade etmeyen kim?Sonucu belli olan ve planlanmış bir seçimi namluların gölgesinde Irak'ta yaptıran, bunun sonucunda ülkeyi paramparça edecek bir netice çıkartan ve yeni anayasa ile bu sonucu da destekleyen ve resmileştiren işgal güçleri değil mi?Bir taraftan Şiilere, bir taraftan da Sünnilere yönelik saldırılar düzenleyerek ve düzenleterek yıllarca birbirleriyle hiçbir sorunu olmayan Şiileri ve Sünnileri karşı karşıya getirmeye çalışan ve böylece Müslüman'ı Müslüman'a kırdırma hedefi güden işgal güçleri değil mi?Irak'tan çok daha demokratik seçimle Filistin'de iş başına gelen Hamas'tan rahatsızlığını her fırsatta dile getirerek ve her türlü engellemeleri ve alicengiz oyunlarını devreye koyarak esasen gerçek demokrasiden rahatsızlığını dünyaya ilan eden işgal güçleri değil mi? Bu tutum işgal güçlerinin demokrasi anlayışını ortaya koymuyor mu?Bu coğrafyaya yerleşen işgal güçlerinin, 400 yıldan beri hiçbir problemimiz olmayan İran ile aramızda suni problemler çıkararak, bizleri, kendi işgalci hedefleri doğrultusunda sıcak savaşın içine çekmeye çalıştıklarını görmüyor muyuz? Aramızın açılmak istendiği İran bize PKK terörüne karşı işbirliği, ortak operasyon teklif ediyor, işgal güçleri ise "Kuzey Irak'a ayak basarsanız sizi vururum" diyor. Sizce bize kim müttefik, kim düşman? Bu coğrafyada gerçek teröre destek veren kim, karşı olan kim?Süleymaniye'de 11 askerimizin başına çuval geçiren İran mı, Hamas mı, direnişçiler mi, yoksa ABD mi?Ya Samarra'da Türk kızlarına tecavüz eden, Tel Afer'de soydaşlarımızı katleden, Kızılay'ın buraya yardım götürmesini bile engelleyen...?Musul ve Kerkük Türk şehri olmasına rağmen, hatta tapusu hala bizde olmasına rağmen demografik yapısının bozulmasına göz yumarak yine alicengiz oyunlarıyla Kuzey Irak'a bağlanma çalışmalarını destekleyen kim?Kuzey Irak'ta 100 bin kişilik peşmerge ordusu kim için oluşturuldu ve bunlara Saddam'ın silahlarını kim verdi?Daha birçok sorular sorulabilir. Kısaca bütün bu soruların cevabı Ortadoğu coğrafyasında asıl problemin kim olduğunu ortaya koymaktadır.Son bir soru daha soralım:"Bütün bu sorunların kaynağı olan işgal güçlerinin bu coğrafyada kalmasını istemek ve bunların razı olacağı bir güvenlik sisteminin, Ortadoğu ve Türkiye için uygun olacağını zannetmek ne kadar doğrudur, böyle bir dış politika anlayışı bir basiretsizlik örneği değil midir?" Ortadoğu'daki problemlerin çözümü ancak güçlü bir Türkiye ile mümkündür. Yani milli bir ekonomiye, milli bir iç politikaya, milli bir dış politikaya sahip, burada oynanan oyunların kendisi için oynandığını fark eden bir Türkiye ile.Bunu fark edemiyorsak, son 10 yılda Irak'ta yaşananları tekrar okuyalım. Çünkü benzer bir kaderi yaşayabiliriz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025