Başkan Bush da, Savunma Bakanı Rumsfeld de, Colin Powell da; hatta İngiliz Başbakan Blair ve Dışişleri Bakanı Jack Straw da biliyor ki; bu yılki Irak direnişi önceki yıldan daha şiddetli ve daha yaygın.
Diplomatik ve bürokratik çevrelerce işgal sürecinin ortalarına doğru seslendirilmeye çalışılan ve kamuoyunun dikkatine sunulan Irak'ta vahim tabloyu artık hiçbir yetkili görmezden gelemiyor.
İşgalin gerekçeleri ortaya konamazken, ardı ardına yapılan itiraflar ile bir ülkenin nasıl talan edildiği gün yüzüne çıkıyor.
Afganistan ve Irak'ta öldürülen işgal gücü askerlerinin çetelesi dikkatle tutulurken, bu bölgede başlatılan sivil katliamların bilançosu da tam olarak bilinmiyor.
Aynı durum Filistin'de de yaşanıyor. Öldürülen İsrail askerlerinin sayısı net rakamlar ile ifade edilirken, İsrail askerlerinin bölgedeki vahşeti görmezden geliniyor.
Irak ve Afganistan'da sadece canlılar katledilmiyor.
Taliban'ın Buda heykellerini yıkımına kıyamet koparan Batılı kültürsevicilerinin Afganistan ve Irak'taki müzelerin darmadağın edilmesine, binlerce tarihi eserin ülke dışına kaçırılmasına, mimari değere sahip tarihi yapıların talan edilmesine seyirci kalmaları izaha sığmıyor.
Irak ve Afganistan'da vandallar kol geziyor.
İslami yapılara tanklı toplu giren kültür tahrip ediciciler, son günlerde ibadet yerlerini de ateşe vermeye başladılar.
Irak ve Afganistan'daki vahşet politikalarına kılıf olması için Büyük Ortadoğu açılımı ve Birleşmiş Milletler Barış Misyonu'nu potaya çeken işgalciler, bir yandan da Türkiye'nin sırtını sıvazlamaya başladılar.
Son haftalarda KKTC'ye jest yapmak için yanıp tutuşan(!) ABD ve İngiltere'nin beyninin gerisinde Türk askerini tekrardan Irak ve Afganistan'a sokmak düşüncesi yatıyor.
Başkan Bush'un Türkiye adına AB kulisi yapması ve Blair'in Ankara'ya ziyaret gerçekleştirmesi bu düşüncenin temelindeki gerekçelerden.
Tezkere krizi sırasında kılpayı Irak'a girmekten kurtulan Türkiye'nin, Irak'ın çöllerine çekilmesi sözkonusu. Türkiye üzerinden Türkiye'ye karşı yeni senaryolar hazırlanmış durumda.
Irak'ın ateşinden eli yanan işgal güçleri, Türk askerini maşa niyetine kullanmak istiyor.
Avrupa Birliği ateşi ile yanıp tutuşan Türk idaresinin yeni ateşlere sokulması sözkonusu.
Hükümek bu gerçekleri görebildiği ölçüde bu yangından kurtulabilecek.Türkiye'nin içte ve dışta elini kolunu bağlayanların sözkonusu çatışma alanları olduğunda Türk askerine methiye düzmeleri nasıl izah edilebilir?
Türk askerini KKTC'de işgalci(!) gören zihniyetin işgal sürecine maşa olmak ya da olmamak bizim elimizde.
İşgalin karmaşasından uzak durmak esas.
Diplomatik ve bürokratik çevrelerce işgal sürecinin ortalarına doğru seslendirilmeye çalışılan ve kamuoyunun dikkatine sunulan Irak'ta vahim tabloyu artık hiçbir yetkili görmezden gelemiyor.
İşgalin gerekçeleri ortaya konamazken, ardı ardına yapılan itiraflar ile bir ülkenin nasıl talan edildiği gün yüzüne çıkıyor.
Afganistan ve Irak'ta öldürülen işgal gücü askerlerinin çetelesi dikkatle tutulurken, bu bölgede başlatılan sivil katliamların bilançosu da tam olarak bilinmiyor.
Aynı durum Filistin'de de yaşanıyor. Öldürülen İsrail askerlerinin sayısı net rakamlar ile ifade edilirken, İsrail askerlerinin bölgedeki vahşeti görmezden geliniyor.
Irak ve Afganistan'da sadece canlılar katledilmiyor.
Taliban'ın Buda heykellerini yıkımına kıyamet koparan Batılı kültürsevicilerinin Afganistan ve Irak'taki müzelerin darmadağın edilmesine, binlerce tarihi eserin ülke dışına kaçırılmasına, mimari değere sahip tarihi yapıların talan edilmesine seyirci kalmaları izaha sığmıyor.
Irak ve Afganistan'da vandallar kol geziyor.
İslami yapılara tanklı toplu giren kültür tahrip ediciciler, son günlerde ibadet yerlerini de ateşe vermeye başladılar.
Irak ve Afganistan'daki vahşet politikalarına kılıf olması için Büyük Ortadoğu açılımı ve Birleşmiş Milletler Barış Misyonu'nu potaya çeken işgalciler, bir yandan da Türkiye'nin sırtını sıvazlamaya başladılar.
Son haftalarda KKTC'ye jest yapmak için yanıp tutuşan(!) ABD ve İngiltere'nin beyninin gerisinde Türk askerini tekrardan Irak ve Afganistan'a sokmak düşüncesi yatıyor.
Başkan Bush'un Türkiye adına AB kulisi yapması ve Blair'in Ankara'ya ziyaret gerçekleştirmesi bu düşüncenin temelindeki gerekçelerden.
Tezkere krizi sırasında kılpayı Irak'a girmekten kurtulan Türkiye'nin, Irak'ın çöllerine çekilmesi sözkonusu. Türkiye üzerinden Türkiye'ye karşı yeni senaryolar hazırlanmış durumda.
Irak'ın ateşinden eli yanan işgal güçleri, Türk askerini maşa niyetine kullanmak istiyor.
Avrupa Birliği ateşi ile yanıp tutuşan Türk idaresinin yeni ateşlere sokulması sözkonusu.
Hükümek bu gerçekleri görebildiği ölçüde bu yangından kurtulabilecek.Türkiye'nin içte ve dışta elini kolunu bağlayanların sözkonusu çatışma alanları olduğunda Türk askerine methiye düzmeleri nasıl izah edilebilir?
Türk askerini KKTC'de işgalci(!) gören zihniyetin işgal sürecine maşa olmak ya da olmamak bizim elimizde.
İşgalin karmaşasından uzak durmak esas.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005