İran’da Çarşamba günü meydana gelen bombalı saldırıda ülkenin önemli nükleer fizikçilerinden Prof. Mustafa Ahmedi öldürüldü.
Ahmedi, İran’ın Natanz uranyum zenginleştirme tesisinde çalışıyordu.
Suikastı gerçekleştiren güçler farklı bir mesaj vermek için olsa gerek 2 yıl önce öldürülen İran’ın tanınmış nükleer bilim adamlarından Macid Şahriri’nin suikasta uğradığı 11 Ocak gününü seçtiler.
İki yıl arayla 11 Ocak’ta ve aynı yöntemle, seyir halindeyken bir motosikletlinin arabalarına manyetik bomba yapıştırması sonucu gerçekleşen bu ölümlerle İran’da nükleer alanda çalışan bilim adamlarına hem bir gözdağı verilmiştir hem de İran’ın nükleer çalışmalarına darbe vurulmak istenmiştir.
Bu saldırıları ispatı zor olsa da batılı ülkelerin gizli servislerinin yaptığını herkes kabul etmektedir. Batılılar, İran’ın nükleer çalışmalarını ne pahasına olursa olsun engellemek istiyorlar.
İran’ın nükleer kapasite sahibi olmasını batılıların istememesinde en büyük sebep Ortadoğu’da İsrail lehine var olan silah dengesinin bozulacak olmasıdır. En büyük kaygı İsrail’in güvenlik endişesidir.
İran’ın nükleer kapasite sahibi olması, İsrail için bu kadar büyük bir tehdit midir, sorusu akla gelebilir.
Bence değildir.
Batılı güçler, nükleer çalışmalarda sonuca giderek yaklaşan İran’la bu konu sınırlı kalsa bu kadar büyük bir tepki belki de ortaya koymayacaklardır.
Ama İsrail’in dışında bir başka ülkenin açıkça nükleer güç sahibi olması başta Türkiye olmak üzere bölgenin diğer ülkelerini de bu konuda
heveslendirecektir.
Asıl korku budur…
İsrail’in elinde var olduğunu bütün dünyanın bildiği nükleer silahların İsrail tarafından bugüne kadar resmi olarak kabul edilmemesinin sebebi de bölgede başka ülkelerin bu işin peşinde koşmalarını engellemektir. Zaten İran dışında hiçbir ülkenin bölgede nükleer güç hususunda pek yoktur.
Birkaç yıl önce Moskova’ya giden İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, birlikte yemek yediği dönemin Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreu’ya İran’ın nükleer silah sahibi olması durumunda Türkiye’nin de nükleer güç sahibi olacağını söylemişti.
Bu gerçekler ışığında İran’ın nükleer güç sahibi olmasını engellemek için suikastları bile göze alan batılı ülkelerin hedefinin sadece İran değil, içerisinde Türkiye’nin de bulunduğu tüm İslam coğrafyası olduğunu net olarak görebiliriz.
İran’ın nükleerden vazgeçirilmesi ve diğer İslam ülkelerinin de bu konuda İran’ın peşinden gitmelerini engellemek batılılar için İslam ülkeleri üzerindeki planlarını eksiksiz uygulamaları için çok büyük bir önem arz ediyor.
Bu bağlamda İran’ın nükleer çalışmalarında başarıya ulaşması tüm İslam coğrafyası için hayırlı bir gelişme olacaktır.
Bu gerçekten hareketle bölge ülkeleri ve Türkiye İran’a her türlü desteği açık ya da gizli mutlaka vermelidir.
Ahmedi, İran’ın Natanz uranyum zenginleştirme tesisinde çalışıyordu.
Suikastı gerçekleştiren güçler farklı bir mesaj vermek için olsa gerek 2 yıl önce öldürülen İran’ın tanınmış nükleer bilim adamlarından Macid Şahriri’nin suikasta uğradığı 11 Ocak gününü seçtiler.
İki yıl arayla 11 Ocak’ta ve aynı yöntemle, seyir halindeyken bir motosikletlinin arabalarına manyetik bomba yapıştırması sonucu gerçekleşen bu ölümlerle İran’da nükleer alanda çalışan bilim adamlarına hem bir gözdağı verilmiştir hem de İran’ın nükleer çalışmalarına darbe vurulmak istenmiştir.
Bu saldırıları ispatı zor olsa da batılı ülkelerin gizli servislerinin yaptığını herkes kabul etmektedir. Batılılar, İran’ın nükleer çalışmalarını ne pahasına olursa olsun engellemek istiyorlar.
İran’ın nükleer kapasite sahibi olmasını batılıların istememesinde en büyük sebep Ortadoğu’da İsrail lehine var olan silah dengesinin bozulacak olmasıdır. En büyük kaygı İsrail’in güvenlik endişesidir.
İran’ın nükleer kapasite sahibi olması, İsrail için bu kadar büyük bir tehdit midir, sorusu akla gelebilir.
Bence değildir.
Batılı güçler, nükleer çalışmalarda sonuca giderek yaklaşan İran’la bu konu sınırlı kalsa bu kadar büyük bir tepki belki de ortaya koymayacaklardır.
Ama İsrail’in dışında bir başka ülkenin açıkça nükleer güç sahibi olması başta Türkiye olmak üzere bölgenin diğer ülkelerini de bu konuda
heveslendirecektir.
Asıl korku budur…
İsrail’in elinde var olduğunu bütün dünyanın bildiği nükleer silahların İsrail tarafından bugüne kadar resmi olarak kabul edilmemesinin sebebi de bölgede başka ülkelerin bu işin peşinde koşmalarını engellemektir. Zaten İran dışında hiçbir ülkenin bölgede nükleer güç hususunda pek yoktur.
Birkaç yıl önce Moskova’ya giden İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, birlikte yemek yediği dönemin Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreu’ya İran’ın nükleer silah sahibi olması durumunda Türkiye’nin de nükleer güç sahibi olacağını söylemişti.
Bu gerçekler ışığında İran’ın nükleer güç sahibi olmasını engellemek için suikastları bile göze alan batılı ülkelerin hedefinin sadece İran değil, içerisinde Türkiye’nin de bulunduğu tüm İslam coğrafyası olduğunu net olarak görebiliriz.
İran’ın nükleerden vazgeçirilmesi ve diğer İslam ülkelerinin de bu konuda İran’ın peşinden gitmelerini engellemek batılılar için İslam ülkeleri üzerindeki planlarını eksiksiz uygulamaları için çok büyük bir önem arz ediyor.
Bu bağlamda İran’ın nükleer çalışmalarında başarıya ulaşması tüm İslam coğrafyası için hayırlı bir gelişme olacaktır.
Bu gerçekten hareketle bölge ülkeleri ve Türkiye İran’a her türlü desteği açık ya da gizli mutlaka vermelidir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Orhan Dede / diğer yazıları
- Çağdaş Nemrutların ateşinden hiç korkmadı! / 13.04.2025
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024