Milton William Cooper, ulaştığı çok gizli bilgileri kendine saklamamış. ABD ve Dünyanın karşı karşıya bulunduğu tehlike konusunda Amerikan halkını uyarmaya çalışmış. Her vasıtaya başvurmuş. ABD'nin en çok dinlenen radyolarında programlar gerçekleştirmiş. Konferanslar vermiş. Başkalarını bulmuş, onlara aktarmış. Onlar da başkalarına aktarmışlar. Kasetler çoğaltmışlar ve dağıtmışlar. Dosyalar hazırlamış, dağıtmışlar. Onun oluşturduğu bu zincirin halkalarından Richard Murray'in, "Amerika'da Gizli Devlet'in dışında olup da içerde tam anlamıyla nelerin döndüğünü bilen tek insan" olduğuna inandığını belirttiği Milton William Cooper, kendini dünyanın tek sahibi gören "elit"in, "insan"ı "casus belli" ilan ettikten sonra uygulamaya koyduğu çözümlerden sonuç almak için her yolu denemekten çekinmediğini, hayatına mal olan eseri Apokalips'in Atlıları'nda uzun uzun anlatıyor. "Doğum oranı çözümü" ile sonuç alamazsa, "ölüm oranı çözümü"nü devreye soktuğu, bunda da başarılı olamazsa işi "savaş"a kadar götürdüğü bilgisini veriyor. Röntgenini çektiği ABD'de, gerçek ABD'de, Haig-Kissinger Nüfus Azaltma Politikası (Alexander Haig-Henry Kissinger) diye bir politikanın varlığından, bu politikanın, Üçüncü Dünya ülkelerine, nüfuslarını fenni ve etkili olarak azaltmaları ve uygun büyüklükte tutmaları gerektiğini, yoksa Amerika'dan hiç bir yardım alamayacaklarını bildirdiğinden bahsediyor. Bu teklifin reddedilmesi halinde ise hemen CIA tarafından eğitilmiş, finanse edilmiş ve silahlandırılmış asiler tarafından bir sivil savaşın çıkarıldığını söylüyor. "İşte bu yüzden El Salvador, Nikaragua ve diğer yerlerde askerden çok siviller (özellikle verimli kadınlar) öldürüldü" diyen, Katolik memleketlerde, bu savaşlar için kışkırtmanın, Cizvit tarikatı mensupları tarafından üstlenildiğini belirten William Cooper, bu çözümün siyaset planlayıcılarının, Devlet Departmanı'nın Henry Kissinger tarafından 1975'te kurulan Kirlilik İşleri Ofisi'nde (OPA) bulunduğunu ifade ediyor.
"Nüfus politik bir konudur"
William Cooper, bu ofise bağlı ve Latin Amerika'dan sorumlu dava memuru Thomas Ferguson'un beyanatları ile bu bilgileri pekiştiriyor. Cooper'in aktarımıyla nüfusun "politik bir konu" olduğunu söyleyen Thomas Ferguson şu beyanatta bulunuyor:
"Tüm çalışmamızın arkasında bir tek amaç yatıyor; nüfusu azaltmalıyız. Bunu ya bizim yolumuzla yaparlar, güzel temiz yöntemlerle, ya da başlarına El Salvador, İran ya da Beyrut'taki gibi belalar açılır. Nüfus, politik bir konudur. Nüfus kontrolden bir çıkarsa azalması için otoriter bir yönetim gerekir, hatta faşizm...Biz kaynaklara ve çevresel sıkıntılara bakıyoruz. Stratejik ihtiyaçlarımıza bakıyoruz ve bu ülkenin nüfusunu azaltması gerektiğini, yoksa problem çıkacağını söylüyoruz... El Salvador, basit yöntemlerle nüfusu azaltamamızın ulusal güvenlik krizine taban hazırladığı yerlere bir örnektir. El Salvador Hükümeti, nüfuslarını azaltmaları için sunduğumuz programları reddetti. Ve şimdi bu yüzden bir sivil savaş yaşıyorlar..."
İran-Irak savaşı, OPA'yı
mutlu etti
"Bir ülkeye gidip, 'işte lanet olası kalkınma planınız', diyeceğiz. 'Nüfus büyüklüğünüze bakmaya ve bunu azaltma yolları aramaya başlayın. Eğer bundan hoşlanmazsanız, bunu planlama yoluyla yapmak istemezseniz, o zaman ülkeniz El Salvador'a, İran'a, ya da daha kötüsü Kamboçya'ya döner' " diyen Ferguson'un verdiği beyanat, birçoğumuzun hafızasında bulunan İran'daki devrim, İran-Irak savaşı, Filipinler'in Diktatörü Ferdinand Marcos'un devrilmesi, Lübnan iç savaşı, Vietnam ve Kamboçya savaşları ve hatta Türkiye'nin yaşadığı PKK terörü gibi olaylar üzerindeki perdeyi de aralıyor. Ferguson, şöyle diyor:
"İran Şahı'nın devrilmesindeki asıl sebep, temiz doğum kontrol programlarının doğum oranının azaltılmasında kayda değer bir başarı gösterememesidir. Hırslı bir sanayileşme programı neticesindeki iş güvencesi, Tahran gibi aşırı kalabalık şehirlere olan göçü özendirdi. Ayetullah Humeyni, bu temiz programları rafa kaldırdı... İran'ın Irak'la savaşı, OPA'yı gerçekten mutlu etti....Marcos da aynı politikanın kurbanıydı.' "
Vietnam'da balta taşa vuruldu
Ferguson'un beyanatlarına bizzat kendi tecrübelerini de ekleyerek Cooper'in verdiği bilgiye göre yalnız Vietnam'da balta taşa vurulmuş. Ölüm oranı çözümünün "savaş" aracı da işe yaramamış. Tam aksine nüfus artmış. Bu enteresan bölümü Cooper, şöyle kaleme almış:
"Ferguson, El Salvador'da nüfusun düştüğünden emin olarak, OPA'nın Vietnam tecrübelerinden çok şey öğrendiğinden dem vurdu: 'Olayı araştırdık. Orası da aşırı bir nüfusa sahipti ve bir problem haline gelmişti. Savaşın nüfusu azaltabileceğini sandık, ama yanıldık.' Şimdi Vietnam'da gerçekte ne aradığımızı ve kazanmamıza niçin izin verilmediğini biliyorsunuz. Ferguson'a göre, Amerika'nın, düşman mevzilenmesini önlemek için bitkileri tahrip etmesine ve sivil kayıpları özendiren savaş stratejisine rağmen savaş sırasında Vietnam nüfusu arttı."
Bir ülkeyi yönetmenin formülü
William Cooper, "ölüm oranı çözümü"nün "savaş"a yüklediği misyonu yine Thomas Ferguson'un dilinden şöyle özetliyor: "Eğer bir ülkeyi yönetmek istiyorsanız nüfusu az tutmalısınız... Nüfusu 'hızla' azaltmak için tüm erkekleri savaşa sokmalısınız ve büyük sayılarda verimli kadını öldürmelisiniz."
"Irak'ta ne oldu?" sorusunun cevabı işte bu satırlarda. Irak'ta, doğum ve ölüm oranı çözümleriyle sonuç alınamayınca Ferguson'un bahsettiği "savaş" çözümü devreye sokuldu. Irak'ta, "savaş"a, "petrol"ü kontrol altına alma, "su"ya ulaşma, "İsrail'in güvenliği"ni sağlama, "arz-ı mev'ud" yoluna taş döşeme, "kıyamet savaşı"nın fitilini ateşlemenin yanısıra, "önleyici meşru müdafaa" kılıfıyla, bir de "casus belli" "insan"ı, yöneten "elit" için tehdit unsuru olmaktan çıkarma, tehdit oluşturmayacak sayıya indirme aracı olma misyonu yüklendi. Irak'ın nüfusu planlandı. Hem nicelik, hem de nitelik açısından kontrol edilebilir kalite ve kantiteye çekildi.
"Nüfus politik bir konudur"
William Cooper, bu ofise bağlı ve Latin Amerika'dan sorumlu dava memuru Thomas Ferguson'un beyanatları ile bu bilgileri pekiştiriyor. Cooper'in aktarımıyla nüfusun "politik bir konu" olduğunu söyleyen Thomas Ferguson şu beyanatta bulunuyor:
"Tüm çalışmamızın arkasında bir tek amaç yatıyor; nüfusu azaltmalıyız. Bunu ya bizim yolumuzla yaparlar, güzel temiz yöntemlerle, ya da başlarına El Salvador, İran ya da Beyrut'taki gibi belalar açılır. Nüfus, politik bir konudur. Nüfus kontrolden bir çıkarsa azalması için otoriter bir yönetim gerekir, hatta faşizm...Biz kaynaklara ve çevresel sıkıntılara bakıyoruz. Stratejik ihtiyaçlarımıza bakıyoruz ve bu ülkenin nüfusunu azaltması gerektiğini, yoksa problem çıkacağını söylüyoruz... El Salvador, basit yöntemlerle nüfusu azaltamamızın ulusal güvenlik krizine taban hazırladığı yerlere bir örnektir. El Salvador Hükümeti, nüfuslarını azaltmaları için sunduğumuz programları reddetti. Ve şimdi bu yüzden bir sivil savaş yaşıyorlar..."
İran-Irak savaşı, OPA'yı
mutlu etti
"Bir ülkeye gidip, 'işte lanet olası kalkınma planınız', diyeceğiz. 'Nüfus büyüklüğünüze bakmaya ve bunu azaltma yolları aramaya başlayın. Eğer bundan hoşlanmazsanız, bunu planlama yoluyla yapmak istemezseniz, o zaman ülkeniz El Salvador'a, İran'a, ya da daha kötüsü Kamboçya'ya döner' " diyen Ferguson'un verdiği beyanat, birçoğumuzun hafızasında bulunan İran'daki devrim, İran-Irak savaşı, Filipinler'in Diktatörü Ferdinand Marcos'un devrilmesi, Lübnan iç savaşı, Vietnam ve Kamboçya savaşları ve hatta Türkiye'nin yaşadığı PKK terörü gibi olaylar üzerindeki perdeyi de aralıyor. Ferguson, şöyle diyor:
"İran Şahı'nın devrilmesindeki asıl sebep, temiz doğum kontrol programlarının doğum oranının azaltılmasında kayda değer bir başarı gösterememesidir. Hırslı bir sanayileşme programı neticesindeki iş güvencesi, Tahran gibi aşırı kalabalık şehirlere olan göçü özendirdi. Ayetullah Humeyni, bu temiz programları rafa kaldırdı... İran'ın Irak'la savaşı, OPA'yı gerçekten mutlu etti....Marcos da aynı politikanın kurbanıydı.' "
Vietnam'da balta taşa vuruldu
Ferguson'un beyanatlarına bizzat kendi tecrübelerini de ekleyerek Cooper'in verdiği bilgiye göre yalnız Vietnam'da balta taşa vurulmuş. Ölüm oranı çözümünün "savaş" aracı da işe yaramamış. Tam aksine nüfus artmış. Bu enteresan bölümü Cooper, şöyle kaleme almış:
"Ferguson, El Salvador'da nüfusun düştüğünden emin olarak, OPA'nın Vietnam tecrübelerinden çok şey öğrendiğinden dem vurdu: 'Olayı araştırdık. Orası da aşırı bir nüfusa sahipti ve bir problem haline gelmişti. Savaşın nüfusu azaltabileceğini sandık, ama yanıldık.' Şimdi Vietnam'da gerçekte ne aradığımızı ve kazanmamıza niçin izin verilmediğini biliyorsunuz. Ferguson'a göre, Amerika'nın, düşman mevzilenmesini önlemek için bitkileri tahrip etmesine ve sivil kayıpları özendiren savaş stratejisine rağmen savaş sırasında Vietnam nüfusu arttı."
Bir ülkeyi yönetmenin formülü
William Cooper, "ölüm oranı çözümü"nün "savaş"a yüklediği misyonu yine Thomas Ferguson'un dilinden şöyle özetliyor: "Eğer bir ülkeyi yönetmek istiyorsanız nüfusu az tutmalısınız... Nüfusu 'hızla' azaltmak için tüm erkekleri savaşa sokmalısınız ve büyük sayılarda verimli kadını öldürmelisiniz."
"Irak'ta ne oldu?" sorusunun cevabı işte bu satırlarda. Irak'ta, doğum ve ölüm oranı çözümleriyle sonuç alınamayınca Ferguson'un bahsettiği "savaş" çözümü devreye sokuldu. Irak'ta, "savaş"a, "petrol"ü kontrol altına alma, "su"ya ulaşma, "İsrail'in güvenliği"ni sağlama, "arz-ı mev'ud" yoluna taş döşeme, "kıyamet savaşı"nın fitilini ateşlemenin yanısıra, "önleyici meşru müdafaa" kılıfıyla, bir de "casus belli" "insan"ı, yöneten "elit" için tehdit unsuru olmaktan çıkarma, tehdit oluşturmayacak sayıya indirme aracı olma misyonu yüklendi. Irak'ın nüfusu planlandı. Hem nicelik, hem de nitelik açısından kontrol edilebilir kalite ve kantiteye çekildi.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.