Irak petrollerine sahip olmaktan başka bir sebebi bulunmayan ABD operasyonunda son hazırlıklar tamamlanıyor.
Delilsiz iddialarla dünya kamuoyunda ikna edici bulunamayan Başkan Bush, ABD Kongresi'nden, gerekli görüldüğü halde Irak'a askerî operasyon için yetki almayı başardı.
Kongre'den çıkan bu karar, savaşın çok yakın olduğunun bir ifadesidir.
Irak'a yakın coğrafyalardan üs talebinde bulunan ABD, bu havaalanlarını da netleştirirse, tek başına da olsa operasyona başlayacak.
"Stratejik ortak" statüsündeki Türkiye'nin rolü ise bu noktada çok büyüktür.
Zira, diğer sınır komşusuz Suriye, hava harekatında destek vermeyeceğini açıklamıştır.
Bu tavrı ortaya koyan Suriye'nin, aslında ABD'ye Türkiye'den daha bağımlı bir ülke olduğunu hemen hatırlatalım.
Türkiye ise, böyle bir operasyonda, kullanılabilecek üslerini incelemesi için ABD Savunma Bakanlığı'na bağlı bir heyetin, Doğu ve Güneydoğu Bölgelerimizdeki havaalanlarının incelemelerine ses çıkartmamaktadır.
Malatya, Erhaç ve Diyarbakır havaalanlarının Irak sınırına yakın olması sebebiyle incelendiği, İncirlik'in de belki kullanılabileceği ifade edilmektedir. Operasyonun ilk konuşulmaya başladığı günlerden beri ifade ettiğimiz gibi, Irak savaşı bu ülkeyi üçe bölmeyi hedeflemektedir. Irak'tan çok daha fazla etnik kimliği barındıran Türkiye için de önemli bir tehdittir.
Türkiye'deki siyasi irade gösterdiği iradesizlikle ülkeyi bir uçuruma sürüklemektedir.
Suriye'nin gösterdiği kararlılığı gösteremeyen siyasi irademiz, kendi eliyle ülkeyi savaşa ve parçalanma sürecine itmektedir.
ABD, müttefik görülebilir. Ancak uluslararası arenada hür devlet yalnızdır ve sadece menfaat birliği sözkonusu olabilir.
ABD'nin bu noktada Türkiye'den yardım talebi kendi çıkarı içindir. Desteğimizin ise, bize Irak ve Arap âlemi ile ilişkilerimizi zedelemekten başka bir neticesi olmayacaktır.
1. Körfez çıkarmasında gösterdiğimiz yardım, 60 milyar Dolar zarar olarak geri dönmüştür. Türkiye, ikinci defa böyle bir zarar göze almamalıdır.
Irak operasyonunun şu anda ülkemizin geleceğini etkileyebilecek en önemli gündem olması gerekirken, siyasilerimiz, ülke imkânlarını ABD'ye tahsis ederek bu konudan ayrılmış ve halen AB peşinde koşmaktadır.
Son İlerleme Raporu'nda yer alan Türk Silahlı Kuvvetleri'nin küçültülmesi, Kıbrıs ve Ege meseleleri, Pontus ve Azınlıklarla ilgili eleştirileri ve yaptırımları da, aslında Türk siyasi iradesinin bu anlaşılamaz acziyet zihniyetiyle değerlendirmek gerekir.
Bugün diplomatik ayak oyunlarıyla kuşatılan Türkiye'nin geldiği nokta, siyasi iradenin aldığı yanlış kararların bir neticesidir.
İstikrarlı bir hariciye politikası, lidere veya zamana göre değişmeyen ölçüleri olmayan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin uyguladığı günü birlik politikalar ülkeyi masa başında paylaşılabilir, uydu bir konuma getirmiştir.
Türkiye'nin esas meselesi lider sorunudur.
Devlete ve millete hak ettiği şekilde sahip çıkacak uydu değil, bölgesinde ve dünyada lider noktaya taşıyacak bir şahsiyet ve böyle bir kadro olmadıkça üzerimize oynanan projelerinin sonu gelmeyecektir.
Delilsiz iddialarla dünya kamuoyunda ikna edici bulunamayan Başkan Bush, ABD Kongresi'nden, gerekli görüldüğü halde Irak'a askerî operasyon için yetki almayı başardı.
Kongre'den çıkan bu karar, savaşın çok yakın olduğunun bir ifadesidir.
Irak'a yakın coğrafyalardan üs talebinde bulunan ABD, bu havaalanlarını da netleştirirse, tek başına da olsa operasyona başlayacak.
"Stratejik ortak" statüsündeki Türkiye'nin rolü ise bu noktada çok büyüktür.
Zira, diğer sınır komşusuz Suriye, hava harekatında destek vermeyeceğini açıklamıştır.
Bu tavrı ortaya koyan Suriye'nin, aslında ABD'ye Türkiye'den daha bağımlı bir ülke olduğunu hemen hatırlatalım.
Türkiye ise, böyle bir operasyonda, kullanılabilecek üslerini incelemesi için ABD Savunma Bakanlığı'na bağlı bir heyetin, Doğu ve Güneydoğu Bölgelerimizdeki havaalanlarının incelemelerine ses çıkartmamaktadır.
Malatya, Erhaç ve Diyarbakır havaalanlarının Irak sınırına yakın olması sebebiyle incelendiği, İncirlik'in de belki kullanılabileceği ifade edilmektedir. Operasyonun ilk konuşulmaya başladığı günlerden beri ifade ettiğimiz gibi, Irak savaşı bu ülkeyi üçe bölmeyi hedeflemektedir. Irak'tan çok daha fazla etnik kimliği barındıran Türkiye için de önemli bir tehdittir.
Türkiye'deki siyasi irade gösterdiği iradesizlikle ülkeyi bir uçuruma sürüklemektedir.
Suriye'nin gösterdiği kararlılığı gösteremeyen siyasi irademiz, kendi eliyle ülkeyi savaşa ve parçalanma sürecine itmektedir.
ABD, müttefik görülebilir. Ancak uluslararası arenada hür devlet yalnızdır ve sadece menfaat birliği sözkonusu olabilir.
ABD'nin bu noktada Türkiye'den yardım talebi kendi çıkarı içindir. Desteğimizin ise, bize Irak ve Arap âlemi ile ilişkilerimizi zedelemekten başka bir neticesi olmayacaktır.
1. Körfez çıkarmasında gösterdiğimiz yardım, 60 milyar Dolar zarar olarak geri dönmüştür. Türkiye, ikinci defa böyle bir zarar göze almamalıdır.
Irak operasyonunun şu anda ülkemizin geleceğini etkileyebilecek en önemli gündem olması gerekirken, siyasilerimiz, ülke imkânlarını ABD'ye tahsis ederek bu konudan ayrılmış ve halen AB peşinde koşmaktadır.
Son İlerleme Raporu'nda yer alan Türk Silahlı Kuvvetleri'nin küçültülmesi, Kıbrıs ve Ege meseleleri, Pontus ve Azınlıklarla ilgili eleştirileri ve yaptırımları da, aslında Türk siyasi iradesinin bu anlaşılamaz acziyet zihniyetiyle değerlendirmek gerekir.
Bugün diplomatik ayak oyunlarıyla kuşatılan Türkiye'nin geldiği nokta, siyasi iradenin aldığı yanlış kararların bir neticesidir.
İstikrarlı bir hariciye politikası, lidere veya zamana göre değişmeyen ölçüleri olmayan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin uyguladığı günü birlik politikalar ülkeyi masa başında paylaşılabilir, uydu bir konuma getirmiştir.
Türkiye'nin esas meselesi lider sorunudur.
Devlete ve millete hak ettiği şekilde sahip çıkacak uydu değil, bölgesinde ve dünyada lider noktaya taşıyacak bir şahsiyet ve böyle bir kadro olmadıkça üzerimize oynanan projelerinin sonu gelmeyecektir.
Abdulkadir Baş / diğer yazıları
- Gerçekleri görebilmek / 05.11.2002
- Ezilen halklar Türk'ün adaletini bekliyor / 03.11.2002
- Türkiye'nin gerçek dostu var mı? / 02.11.2002
- AB, Türkiye'nin kurtuluşu değil, sonudur / 01.11.2002
- Çeçen eyleminin ardından / 31.10.2002
- Milli kaynakları hayata geçirecek irade, milletin iradesidir / 29.10.2002
- Türk'e Türk'te başka dost yoktur / 28.10.2002
- Basının esas görevi / 27.10.2002
- İnsan hakları meselesi / 26.10.2002
- Milletçe aradığımızı bulduk / 24.10.2002
- Ezilen halklar Türk'ün adaletini bekliyor / 03.11.2002
- Türkiye'nin gerçek dostu var mı? / 02.11.2002
- AB, Türkiye'nin kurtuluşu değil, sonudur / 01.11.2002
- Çeçen eyleminin ardından / 31.10.2002
- Milli kaynakları hayata geçirecek irade, milletin iradesidir / 29.10.2002
- Türk'e Türk'te başka dost yoktur / 28.10.2002
- Basının esas görevi / 27.10.2002
- İnsan hakları meselesi / 26.10.2002
- Milletçe aradığımızı bulduk / 24.10.2002