Genelde hep göz ardı ettiğimiz, ihmal edegeldiğimiz bir hususa dikkatlerinizi çekmek istiyorum.
Çocuklarımızı yetiştirirken ilk önce onlara 32 farzı öğretmeye/ezberletmeye çalışırız. Ancak bunu yaparken gerek anne-babalar, gerek hocalar ve gerekse bunun kitabını yazanlar işin resmî boyutunu yani kitabî yönünü ele alır ve işlerler.
Bir misal vermek istiyorum: Namazın şartlarını öğretirken ezbere dayalı olarak; on ikidir, altısı içinde, altısı dışındadır der sonra da saymaya başlarız: Dışındakiler; hadesten taharet, necasetten taharet, setr-i avret, istikbâl-i kıble, vakit, niyet. Böylece ezberletir bırakırız. Hiç olmazsa küçük bir açıklamayla ne demek istediğimizi de öğretsek, bu dahi ihmal edilir. Yani hadesten taharet: Mânevî temizlik/teyemmüm, gusül ve ya abdest almak desek…
Necasetten Taharet; maddî temizlik/vücudunda, elbisende ve namaz kıldığın yerlerdeki pislikleri gidermek desek…
Setr-i Avret; örtülmesi gereken yerlerin örtülmesi/hanımlarda el ve yüz hariç her yerin örtülmesi, erkeklerde de en az diz altından göbek üstüne kadar örtmek desek…
İstikbal-i Kıble; kıbleye/Kâbe'ye yönelmek desek…
Vakit; beş vakit namazı belirlenmiş vakitlerinde kılmak desek…
Niyet; her namazı kılarken niyetini yaparak başlamak desek…
Namazın içindekiler: İftitah tekbiri; başlama tekbiri/namaza başlarken 'Allahu Ekber' demek desek…
Kıyam; ayakta durmak desek…
Kıraat; namazda Kur'an okumak desek…
Rükû; elleri dizlere koyarak eğilmek desek…
Sücûd; iki defa secdeye varmak desek…
Kâde-i âhire; son oturuş/tahiyyat ve salavat için oturmak desek…
Bunlar bile eğitimde bir seviyedir.
Dostlar! Bütün bu saydıklarım tekrar ediyorum namazın resmî boyutudur. Yani bunları bir robota dahi programlayıp yaptırabilirsiniz. Programlandığı şeyi yapan robota işte gerçek namaz budur diyebilir misiniz? Öyle şey mi olur dediğinizi duyar gibiyim. Çünkü robot, cansız ve ruhsuz bir alet. O halde bizi o robottan ayıran bir şey olmalı değil mi? İşte bizi diğer mahlûkattan ve robottan ayıran şey, yaptığımız işlerdeki niyetimiz, gayretimiz, samimiyetimiz ve hulasa huşûmuzdur. Maalesef bizi biz yapan, Allah katında yaptıklarımıza değer katan huşûdan hiç bahsetmiyor, öğrettiğimiz insanlara, bütün bu yaptıklarını huşû ile yaparsan bir değeri olur. Ona göre yaptığın 10 ile 70 ile ve 700 ile çarpılır diye uyarı yapmıyoruz.
Zira Allah Resûlü (s.a.a) şöyle buyuruyor: "Kul namaz kılar fakat namazının ancak onda biri, dokuzda biri, sekizde biri, yedide biri, altıda biri, beşte biri, dörtte biri, üçte biri veya yarısı kendisi için yazılır." (Ebû Dâvud, Salat, 123-124/796).
Bütün bu yüzdelik dilimler ibadetindeki samimiyet, huzur ve huşû ile doğru orantılıdır.
Allah Teâlâ, namazı huşû ile kılmakla ilgili şöyle buyuruyor: "Sabır ve namazla Allah'tan yardım isteyin. Şüphesiz ki o, huşû sahibi olanlardan başkasına elbette ağır gelir. Huşû sahipleri kendilerinin gerçekten Rab'lerine kavuşacaklarına ve O'na döneceklerine inanırlar." (Bakara, 45-46). Yani namazı, Rabbinin huzuruna çıkacağı, O'na hesap vereceği şuuruyla kılan kimse gerçek huşû halini yakalamış olur.
Mevlana, "Onlar namazlarında dâimdirler" (Meâric-23) ayetini işaret ederek, "Namazdan sonraki halin de aynen namazdaki gibi olmasıdır" diye tefsir eder.
Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız da, "Kur'an ve Sünnet Işığında Büyük İslam İlmihali-Namaz" adlı eserinde şunları bize anlatır: "İnsan, Allah'tan üflenen ruh sayesinde emri yerine getirirse Hz. İnsandır… Kulluktaki huşû, samimiyet ve ısrar Cenab-ı Hakkın kalbimize nazar etmesine vesile olur… İbadetlerde ki esas, Allah'ı zikir ile O'nu tanımaktır… Namaz, mü'minin Allah ile buluşması, görüşmesidir… İbadet kulu varlıktan soyar, Hak varlığına hazırlar. O bakımdan ibadetsiz Hak bulunmaz ve kulluk ibadetsiz olmaz."
Dostlar! Namazda ve bütün ibadetlerde huşû o kadar önemlidir ki, Allah Teâlâ mü'mini bize anlatırken şöyle buyuruyor: "Şüphesiz ki yalnızca mü'minler kurtuluşa ermiştir. Onlar ki, namazlarını huşû içinde kılarlar." (Mü'minûn, 1-2).
Efendimizin (s.a.a) bir hadisiyle bitirelim: "Allah Teâlâ huşû dolu, hüzünlü, merhametli, insanlara hayrı öğretip Allah'a itaate çağıran her kalbi sever. Katı, boş şeylerle meşgul olan, ruhunun tekrar kendisine iade edilip edilmeyeceğini bilmediği halde bütün geceyi uykuyla geçiren ve Allah'ı çok az zikreden her kalbe de buğzeder." (Deylemî, 1, 158).
Selam ve dua ile...
- Gün bugündür / 28.04.2021
- Oruç paylaşmayı öğrenmektir / 20.04.2021
- Oruç kendini bilmektir / 13.04.2021
- İnsanoğlu robot değildir / 06.04.2021
- İlim amel etmeyi gerektirir / 30.03.2021
- Nefsimizi temize çıkarmayalım / 23.03.2021
- Kalbinde Allah iktidar olursa… / 15.03.2021
- Mirac edercesine yaşamak / 09.03.2021
- Asıl tehlike kuzunun kurda aşık olması / 02.03.2021