Cumhuriyet tarihinde ilk defa kilise-sinagog-mescit üçlüsünü bir çatı altında toplayıp papaz ve hahamlarla "dinler bahçesi"nin açılışını yapmış ilk başbakan ünvanını alan, 2002'deki genel seçimler öncesinde Trabzon-Of'ta kullandığı "Dört Hak Din" kavramıyla dikkatleri bir anda üzerine çeken, 3-4 ay önce 20 metrelik devasa Papa heykeli altında Avrupa Anayasası Nihai Senedi'ni imzalayan ve yine başbakanlığı zamanında çocuklarının nikahında Hıristiyan şahit tutarak ilklerden birini daha gerçekleştiren Recep Tayyip Erdoğan, hafta içerisinde de sahasında bir ilk olan "1. Hatay Medeniyetler Buluşması"na katılarak hoşgörü nutukları attı.
Başbakan Erdoğan altında konuştuğu 'HATAY' yazısının etkisinden de kurtulamamış olacak ki, Müslümanlar lehine hiçbir serzenişte bulunmadı.
Hemen hatırlatalım HATAY yazısında -başlıkta gördüğünüz gibi- 'A' harflerinin yerinde siyonistlerin -yahudi- 'yıldız'ı, 'T' harfinin yerindeyse Hıristiyanların 'haç'ı vardı.
Üç dinin ortak hareket etmesi temasının işlendiği organizasyonda, doğal olarak bazıları müslümanları temsil eden bir sembol olmasını beklese de, maalesef böyle bir sembol yoktu.
Sayın başbakan konuşmasında "dinlerarası diyalog" savunucularının siyasi kanat sorumlusu gibi, durmadan, "Niye çatışıyoruz, bu dünya hepimize yeter, paylaşamayacağımız aslında bir şey yok, bırakalım insanlar inandıkları gibi yaşasınlar" gibi ucu açık, sonucunda somut adımlar atılamayacak yuvarlak söylemlerde bulundu.
Bir ara daha önce de bir cemaat liderinin Papa'ya söylediği "İslam yanlış anlaşılan bir din olmuştur ve bunda en çok suçlanacak olan Müslümanlardır" diyecek diye vesveseye kapıldıysak da, korkularımız boşa çıktı...
Ama ne hazindir ki, başbakanımızın sitemi nedense hep Müslümanlara ve Türk halkına yönelikti.
Öyle ki, duyanı da Türk askerinin Washington semalarında bomba yağdırdığına inandıracak cinsten.
Mesela başbakan "Neden demokrasi adına Irak'ta kan döküyorsunuz, böyle demokrasi mi olur?" demedi.
Veya "Neden havaya sıkılan her kurşun sonucunda bir Müslüman ölüyor, bu nasıl garabet?" ya da "Yazık değil mi, Filistin'de yoldan geçen küçücük kızları kurşun yağmuruna tutuyorsunuz" gibilerinden hiçbir laf etmedi.
Anlaşılan İsrail ve ABD'ye 'terörist devlet' suçlamalarının akabinde yaptırdığı nezaket ziyaretlerinde gönül aldırtmak zoruna gitmişti başbakanımızın.
Sayın Erdoğan'ın Şaron ve Bush'la verdiği dostane pozlardan sonra "Küreselleşen dünyada niye kavga ediyorsunuz?" diyerek serzenişi, ABD'ye veya İsrail'e değildi herhalde.
Peki ya kimeydi bu serzeniş?
Öyle ya, ABD ve İsrail'e bir sitem varsa, ikili görüşmelerinde bunu rahatlıkla söyleyebilir ve basına da bir açıklama yapabilirdi sayın Erdoğan.
Öyleyse kime?
Yoksa Eski İsrail Başkanı Colda Meir'in dahi aday olup alamadığı Yahudilerin "Üstün Cesaret Madalyası"na layık görülen Tayyip bey, bunun etkisinde mi kalmıştı?
Bu yazı (HA:AY) ve bu açıklamalar insanın aklına herşeyi getiriyor.
Başbakan Erdoğan altında konuştuğu 'HATAY' yazısının etkisinden de kurtulamamış olacak ki, Müslümanlar lehine hiçbir serzenişte bulunmadı.
Hemen hatırlatalım HATAY yazısında -başlıkta gördüğünüz gibi- 'A' harflerinin yerinde siyonistlerin -yahudi- 'yıldız'ı, 'T' harfinin yerindeyse Hıristiyanların 'haç'ı vardı.
Üç dinin ortak hareket etmesi temasının işlendiği organizasyonda, doğal olarak bazıları müslümanları temsil eden bir sembol olmasını beklese de, maalesef böyle bir sembol yoktu.
Sayın başbakan konuşmasında "dinlerarası diyalog" savunucularının siyasi kanat sorumlusu gibi, durmadan, "Niye çatışıyoruz, bu dünya hepimize yeter, paylaşamayacağımız aslında bir şey yok, bırakalım insanlar inandıkları gibi yaşasınlar" gibi ucu açık, sonucunda somut adımlar atılamayacak yuvarlak söylemlerde bulundu.
Bir ara daha önce de bir cemaat liderinin Papa'ya söylediği "İslam yanlış anlaşılan bir din olmuştur ve bunda en çok suçlanacak olan Müslümanlardır" diyecek diye vesveseye kapıldıysak da, korkularımız boşa çıktı...
Ama ne hazindir ki, başbakanımızın sitemi nedense hep Müslümanlara ve Türk halkına yönelikti.
Öyle ki, duyanı da Türk askerinin Washington semalarında bomba yağdırdığına inandıracak cinsten.
Mesela başbakan "Neden demokrasi adına Irak'ta kan döküyorsunuz, böyle demokrasi mi olur?" demedi.
Veya "Neden havaya sıkılan her kurşun sonucunda bir Müslüman ölüyor, bu nasıl garabet?" ya da "Yazık değil mi, Filistin'de yoldan geçen küçücük kızları kurşun yağmuruna tutuyorsunuz" gibilerinden hiçbir laf etmedi.
Anlaşılan İsrail ve ABD'ye 'terörist devlet' suçlamalarının akabinde yaptırdığı nezaket ziyaretlerinde gönül aldırtmak zoruna gitmişti başbakanımızın.
Sayın Erdoğan'ın Şaron ve Bush'la verdiği dostane pozlardan sonra "Küreselleşen dünyada niye kavga ediyorsunuz?" diyerek serzenişi, ABD'ye veya İsrail'e değildi herhalde.
Peki ya kimeydi bu serzeniş?
Öyle ya, ABD ve İsrail'e bir sitem varsa, ikili görüşmelerinde bunu rahatlıkla söyleyebilir ve basına da bir açıklama yapabilirdi sayın Erdoğan.
Öyleyse kime?
Yoksa Eski İsrail Başkanı Colda Meir'in dahi aday olup alamadığı Yahudilerin "Üstün Cesaret Madalyası"na layık görülen Tayyip bey, bunun etkisinde mi kalmıştı?
Bu yazı (HA:AY) ve bu açıklamalar insanın aklına herşeyi getiriyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ender Karabulut / diğer yazıları
- Sistem yanlış / 08.12.2020
- "Ben PKK'yı bitireyim, sen Kürdistan'ı tanı" / 19.12.2007
- PKK'ya af devlet politikası mı? / 06.12.2007
- Kürt' sorunu mu, 'Terör' sorunu mu / 24.11.2007
- Erdoğan ABD'ye neden gitti? / 22.12.2006
- Tebrikler Paşam! / 09.12.2006
- 50 milyon "Ortaçağ" kafalı! / 07.12.2006
- Papa'ya tepkimiz(!) çok komik oldu / 01.12.2006
- Deniz bitti! / 30.11.2006
- Papa ne yaptı, biz ne yapıyoruz! / 29.11.2006
- "Ben PKK'yı bitireyim, sen Kürdistan'ı tanı" / 19.12.2007
- PKK'ya af devlet politikası mı? / 06.12.2007
- Kürt' sorunu mu, 'Terör' sorunu mu / 24.11.2007
- Erdoğan ABD'ye neden gitti? / 22.12.2006
- Tebrikler Paşam! / 09.12.2006
- 50 milyon "Ortaçağ" kafalı! / 07.12.2006
- Papa'ya tepkimiz(!) çok komik oldu / 01.12.2006
- Deniz bitti! / 30.11.2006
- Papa ne yaptı, biz ne yapıyoruz! / 29.11.2006