Asılsız Ermeni soykırım iddialarının ayyuka çıktığı son gelişmeler yaşanırken, Adana ilimizde ilginç bir gelişme yaşandı.
Adana Kuvay-ı Milliye Mücahit ve Gazileri Derneği'nde düzenlenen bir basın toplantısıyla Fransızların Adana'yı işgali sırasında, Ermeniler tarafından Türklerin infaz edilmesinde kullanılan Fransız süvari kılıcının bulunduğu kamuoyuna açıklandı. Açıklama şöyle: "Bu kılıçla Ermeniler Adana Adliyesi önündeki boş alanda Türkler'i infaz etmişlerdir. Türkler'i, hamile, genç, kadın, çocuk demeden öldürmüşlerdir. Bizim görevimiz kamuoyunu aydınlatmak. Bu nedenle bu kılıcı teşhir ediyoruz. Kılıç Ermeniler'e Fransız işgalci güçleri taarfından verilmiştir."
1920 yılında Adana'daki Fransız işgali sırasında çekilmiş bir fotoğraf da basına gösterildi ve; "Bu fotoğraf şimdiki Adana Adliyesi'nin bulunduğu yerde çekilmiştir. Fotoğrafta infaz masaları ve darağaçları görülüyor. Ermeniler ve Fransızlar, Türkler'i burada öldürmüşlerdir" şeklinde bir açıklama da yapıldı.
Bunlar yaşanmış gerçeklerin belgeleridir. Yüzbinlerce Müslüman Türk'ü acımasızca katleden Ermeniler, bugün bunu tersine çevirebilmek için, dünyanın her yerinde yalan üzerine kurulu senaryolarını geliştirmektedirler.
Bugün sözünden çıkmamak için olağanüstü çabalar sergilediğimiz, girmek için kapısında beklemekten hiç usanmadığımız Avrupa Birliği'nin Parlamentosu da maalesef aynı Ermenilerin yanında yeralmaktadır.
Sahte Ermeni iddialarını o derece savunmaktadırlar ki, bize şu kararlarını hiç tereddütsüz, giriş vizesi olarak dayatmaktadırlar.
AB'ye kabul edilebilmemiz için şu kararları koşulsuz kabul etmemizi istemektedirler:
1. Avrupa Parlamentosu, Türk Hükümeti'ne ve TBMM'ne, modern Türkiye'nin kurulmasından önce Ermeni azınlığın maruz kaldığı soykırımın kabul edilmesi,
2. Bu şekilde Türk toplumunun önemli bir parçasını oluşturan Ermeni azınlığa taze bir destek vermesi çağrısında bulunur.
Demek ki, kim ne derse desin, çarpışanlar inanç ve kültürlerdir. Ve bu olgunun önüne hiç bir güç geçememektedir.
Bu gerçek hep bu şekilde yaşanmıştır, hep de bu şekilde tezahür edecektir. Bu böylece iyi bilinsin.
Öyleyse inancımıza, kültürümüze, maneviyatımıza ve milletimize sahip çıkalım.
Bu değerler bizim hem fert, hem de millet olarak olmazsa olmaz değerlerimizdir. Bu değerlerini yitirmiş bir millet, mukavemetini de kaybetmiş demektir.
Adana Kuvay-ı Milliye Mücahit ve Gazileri Derneği'nde düzenlenen bir basın toplantısıyla Fransızların Adana'yı işgali sırasında, Ermeniler tarafından Türklerin infaz edilmesinde kullanılan Fransız süvari kılıcının bulunduğu kamuoyuna açıklandı. Açıklama şöyle: "Bu kılıçla Ermeniler Adana Adliyesi önündeki boş alanda Türkler'i infaz etmişlerdir. Türkler'i, hamile, genç, kadın, çocuk demeden öldürmüşlerdir. Bizim görevimiz kamuoyunu aydınlatmak. Bu nedenle bu kılıcı teşhir ediyoruz. Kılıç Ermeniler'e Fransız işgalci güçleri taarfından verilmiştir."
1920 yılında Adana'daki Fransız işgali sırasında çekilmiş bir fotoğraf da basına gösterildi ve; "Bu fotoğraf şimdiki Adana Adliyesi'nin bulunduğu yerde çekilmiştir. Fotoğrafta infaz masaları ve darağaçları görülüyor. Ermeniler ve Fransızlar, Türkler'i burada öldürmüşlerdir" şeklinde bir açıklama da yapıldı.
Bunlar yaşanmış gerçeklerin belgeleridir. Yüzbinlerce Müslüman Türk'ü acımasızca katleden Ermeniler, bugün bunu tersine çevirebilmek için, dünyanın her yerinde yalan üzerine kurulu senaryolarını geliştirmektedirler.
Bugün sözünden çıkmamak için olağanüstü çabalar sergilediğimiz, girmek için kapısında beklemekten hiç usanmadığımız Avrupa Birliği'nin Parlamentosu da maalesef aynı Ermenilerin yanında yeralmaktadır.
Sahte Ermeni iddialarını o derece savunmaktadırlar ki, bize şu kararlarını hiç tereddütsüz, giriş vizesi olarak dayatmaktadırlar.
AB'ye kabul edilebilmemiz için şu kararları koşulsuz kabul etmemizi istemektedirler:
1. Avrupa Parlamentosu, Türk Hükümeti'ne ve TBMM'ne, modern Türkiye'nin kurulmasından önce Ermeni azınlığın maruz kaldığı soykırımın kabul edilmesi,
2. Bu şekilde Türk toplumunun önemli bir parçasını oluşturan Ermeni azınlığa taze bir destek vermesi çağrısında bulunur.
Demek ki, kim ne derse desin, çarpışanlar inanç ve kültürlerdir. Ve bu olgunun önüne hiç bir güç geçememektedir.
Bu gerçek hep bu şekilde yaşanmıştır, hep de bu şekilde tezahür edecektir. Bu böylece iyi bilinsin.
Öyleyse inancımıza, kültürümüze, maneviyatımıza ve milletimize sahip çıkalım.
Bu değerler bizim hem fert, hem de millet olarak olmazsa olmaz değerlerimizdir. Bu değerlerini yitirmiş bir millet, mukavemetini de kaybetmiş demektir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ali Haydar Aktaş / diğer yazıları
- IMF'nin kurban listesi / 05.11.2002
- Misyonerler, yarınlarımızı karartıyor / 02.11.2002
- Türkler geliyor / 31.10.2002
- ABD, yeni bir mâsum katliamına hazırlanıyor / 21.10.2002
- Vatandaş, BTP gerçeğinin farkında / 18.10.2002
- Milletin geleceğini düşünen tek parti BTP / 16.10.2002
- Milletin başına 'Baş' geliyor / 11.10.2002
- Batı'nın sömürge anlayışında dinin fonksiyonu / 28.09.2002
- Bağımsızlıkbir milletin vazgeçilmezidir / 26.09.2002
- Milli ekonomi şart / 20.09.2002
- Misyonerler, yarınlarımızı karartıyor / 02.11.2002
- Türkler geliyor / 31.10.2002
- ABD, yeni bir mâsum katliamına hazırlanıyor / 21.10.2002
- Vatandaş, BTP gerçeğinin farkında / 18.10.2002
- Milletin geleceğini düşünen tek parti BTP / 16.10.2002
- Milletin başına 'Baş' geliyor / 11.10.2002
- Batı'nın sömürge anlayışında dinin fonksiyonu / 28.09.2002
- Bağımsızlıkbir milletin vazgeçilmezidir / 26.09.2002
- Milli ekonomi şart / 20.09.2002