Adam bahçıvan kılığında ve rolünde? Bütün alet ve edevatıyla bağa-bahçeye destursuz dalıyor.Görünüşte sulama işlerinden budama işlerine kadar hepsinden anlıyor ve harıl harıl çalışıyor. Yorulduğunda da bir ağaca yaslanıp kitap yazması için gerekli araç-gereçler de tam tekmil yanında.Görenler gıpta ediyor, ne mübarek adam diyorlar, on parmağında on hüner, elinden her şey geliyor.Günler, haftalar, aylar, yıllar ilerledikçe etrafına toplanan insanların sayısı da artıyor.Gün geliyor, asırlardır gölgesini ve rüzgarını kimselerden esirmeyen koca çınar sararmaya başlıyor, sararma, yapraklardan dallara, dallardan da koca gövdeye doğru ilerliyor.Merak edenler, hayret edenler, hatta koca çınarın bu vahim durumuna göz yaşı dökenler bahçıvanın kapısını çalıyorlar.Kendine has üslubu ile gelenleri ikna edip gönderiyor. Öyle ki, göz yaşarlı ile yanına giren gülerek ayrılıyor ve bir daha çınarın ne olacağını merak etmek bir yana dönüp yüzüne bile bakmıyor.Her hafta bir çınar kupkuru ağaç halinde devrildiği halde bölge sakinleri, olayın şahitleri sormak bile sormuyor, bilge bahçıvan biliyor, bizim bilmemize ne gerek var deyip geçiyorlar.Sormaz-soruşturmaz, aramaz-araştırmaz zavallı ahali, destursuz bağa giren bahçıvanın elindeki baltanın sadece dal budadığını zannediyorlar, tenha zamanlarda ağaçların köklerine sallandığından haberdar değiller.Meğer adamın kılığı da kıyafeti de ve mesleği de tamamen uydurma; belirlenen o alanı birileri için, çamdan-serviden, çalıdan-kavaktan arındırmak için özel görevlendirilmiş biri?Sabah-akşam, tenha vakitlerde asırlık ağaçların köklerine balta sallayarak o bölgeyi birilerinin ekimi, dikimi veya apartman dikimi için, köy-kent projesi için müsait hale getirip ardından da bir sürü uydurulmuş sözüm ona kerametler bırakarak çekip gidiyor.Ardın gelip onun ardından gidenler, izlerini ve sözlerini santim santim takip edenler, o bahçıvan şöyle demişti,şöyle yapmıştı,şöyle yapılmasını tavsiye etmişti tarzındaki rivayetlerle amel ederek, o ağaçtan arındırılmış, bir bakıma boşaltılmış bölgeye hiç kimsenin tanımadığı kişileri ve gurupları buyur ediyorlar.Yapmayın-etmeyin, eski köye yeni adet mi getiriyorsunuz diye itiraz edenlere hemen o bahçıvanın yaptıkları ve söyledikleri ile cevap veriliyor. Ömrünü bu yolda tüketen, oldukça tecrübeli olan bahçıvandan sizler daha mı iyi bileceksiniz? İnanmayan açsın baksın, falanca eserin, filanca bölümünün, feşmekanca faslının, bilmem kaçıncı sayfasının diplerine doğru yazılı.İyi amma kardeşim, o bahçıvanın birer birer kuruttuğu ağaçlar bizim ecdadımızdan kalma ağaçlar, hadi diyelim ki kurudu odun oldular, onlardan boşalan bu yer niye başkalarının olsun, dedelerimizin varisleri bizler değil miyiz?Bahçıvanın hatırasına saygısızlık yapmakla suçlanır böyle söyleyenler ve dolayısıyla aradan yıllar geçmiş olmasına rağmen bahçıvanın baltasını eline geçirenler köklere balta sallamaya devam ederler.Devam ediyorlar.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025
- Merhaba ey Hak’tan ferman merhaba! / 04.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025
- Merhaba ey Hak’tan ferman merhaba! / 04.03.2025