Türkiye, IMF heyeti ile görüşmelerini tamamladı ve yine IMF, ülkemizin çıkarına olanı değil, kendi borcunu tahsil edici bir takım talepleri ortaya koydu.Görüşmelerde Sosyal Güvenlik Reformu, vergi, bankacılık gibi konular görüşüldü.Genelde basınımızın ve medyamızın aktardığı haberlere ve de hükümet yetkililerinin açıklamalarına bakıldığı zaman, yapılan görüşmelerin olumlu geçtiği, milletimizin ve ülkemizin geleceği için önem taşıdığı ifade edilmektedir. İnsanımızın ekonomik meselelere soğukluğu ve bu konudaki bilgi yetersizliği de hesaba katıldığı zaman yapılanların perde arkası asla fark edilmemektedir.Milletimizin anlamasının istenmediği konular, ekonomik bir takım terimler araya sokuşturularak geçiştirilmektedir.Peki, ekonomik konuları milletimiz bilmeli midir? Doğrusu, ülkenin geleceğini ilgilendiriyorsa, ucu onların cebine dokunuyorsa ve bu konudaki problemler çözümü değil de, çözümsüzlüğü pekiştiriyorsa elbetteki milletimizin bazı gerçeklerden haberi olması gerekmektedir.Bu temel yaklaşımdan sonra IMF ile yapılan görüşmelerde gündeme gelen "Sosyal Güvenlik Reformu"nu biraz irdeleyelim.IMF'nin sürekli bastırdığı sosyal güvenlik meselesi nedir ve niçin IMF bu kadar diretmektedir? Hatta o kadar bastırmaktadır ki sırf bu sebeple, yani yasa mecliste görüşülmedi diye geçtiğimiz aylarda Türkiye'yi protesto etmiş, serbest bırakması gereken krediyi geri çekmişti.Sadece bu noktadan yaklaştığınızda bile, "bunda ciddi bir bityeniği var" diyorsunuz.Öncelikle şunu vurgulamalıyız ki, Sosyal Güvenlik Reformu, vatandaşımızın sosyal güvenliğini, imkanlarını artıran bir reform değil, daha da kısıtlayan ve ödeme yükünü arttıran, hizmeti ise daraltan bir reformdur. IMF açısından gaye, bu reformla sosyal güvenliğe yapılan masrafları kısmak, bu sebeple toplanan geliri arttırmak ve neticede verilen borçları tahsil edebilmektir.Sosyal Güvenlik Reformu'na göre, SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı, "Sosyal Korunma Kurumu" adı altında tek çatı altına toplanacak, aylığının yüzde 75'ini alan emeklilerimiz, bu yeni sistemle 2017'den sonra aylıklarının yüzde 55'ini alabilecekler.Pirim ödemeleri ise şimdi 7 bin gün yani 19 yıl iken, 9 bin güne yani 25 yıla çıkarılıyor. Bir çalışanın, yeni sisteme göre emekli olabilmesi için 6 yıl ekstradan çalışması gerekecek.Yani IMF hem toplanan pirimi arttırıyor, hem de emeklinin maaşını azaltıyor. Her taraftan kırpıyor. Emekli yaşı da kademeli olarak 68 yaşına çıkartılıyor. Esasen bu sistem tam anlamıyla imkanların biraz daha daraldığı mezarda emeklilik anlamına geliyor.IMF'nin Türkiye Masası Şefi Giorgianni, "Yeni düzenleme borçluların ödeme kapasitesine bağlı olarak düzenleme yapıyor" diyor ve borç silinmesine sıcak bakmadıklarını vurguluyor.Bunun anlamı, "parayı veren düdüğü çalar", ya da "verdiği para kadar düdüğü çalar" şeklinde ifade edilebilir. Eğer emekli olduktan sonra emekli maaşları verilen pirime göre verilecekse bunu anlamak mümkün, ama hastanelerde verilecek hizmet, ya da ilaç alımı da verilen pirime bağlı olacaksa bu oldukça yanlış sonuçlar doğuracaktır. Bu tür hizmetlerde devletin ayrımcılık yapması uygun olmayacaktır.IMF, kendisine göre detay olan bu mevzularla uğraşmaz, o uğraşmayınca onun bir dediğini iki etmeyen Hükümetimiz hiç uğraşmaz. Kısaca, vatandaş yandı diyebiliriz.Şunu unutmamalıyız ki, vatandaşın beklediği ve özlediği gerçek bir hizmet, ancak ve ancak milli bir modeli baz alan, dışa bağımlı olmayan, sosyal devlet projelerine sahip bir lider ve kadrosuyla mümkündür.Ülkenin 3 katrilyon dolarlık kaynağını kullanmayıp da borçla borcunu döndürmeye çalışan, yatırımları kısan, milletinin emeğini teşviklerle devreye koymayan, kendi parasını basmayan bir anlayış asla vatandaşının sosyal güvenliğini sağlayamaz. Hatta şu an olduğu gibi "oradan da nasıl kırparım"ın küçük hesapları içerisine girer.Yabancıların hakim olduğu küçültülmüş bir devlet anlayışıyla vatandaşına nasıl güvence verebilirsin? Devlet güçlü olacak ki vatandaşını kollayabilsin, ona hizmet edebilsin, ufak hesaplar yapmasın.Bu sebeple Prof. Dr. Haydar Baş Bey, "Güçlü devlet, güçlü millet" demektedir. Hatta Haydar Bey'in ufku o kadar geniş ki, sadece ülkemizi kalkındırmayı değil, dünyadaki bütün mağdur durumda olanları da kalkındırmayı hedeflemektedir.Artık kısırdöngü IMF politikalarından kurtulup, büyük düşünenlere, ufku geniş olan ve proje sahibi liderlere emaneti teslim etmeliyiz.Yarın IMF ile yapılan görüşmelerde önemle vurgulanan vergi konusunu da irdeleyeceğiz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025