İmamoğlu soruşturmasında gizli tanık tartışması
İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde ifade veren İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, hakkındaki 'yolsuzluk' soruşturması kapsamında 21 Mart'ta emniyette ifade verdi. Burada İmamoğlu'na gizli tanıklar "Doğan, Meşe ve Çınar"ın iddiaları soruldu. İmamoğlu, 22 Mart'ta terör soruşturması kapsamında ifade veriyor.
22.03.2025 14:31:00 / Güncelleme: 22.03.2025 14:34:23
HABER MERKEZİ
HABER MERKEZİ





İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun 121 sayfalık ifade tutanağına göre, sorguda gizli tanıkların iddialarına dayandırılan sorular önemli bir yer tuttu. İmamoğlu, soruların büyük bölümüne "Muhatap almıyorum" cevabını verdi. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel de ifadedeki bazı iddiaların gizli tanıklara dayandırılmasına sert tepki gösterdi. Sorgunun başında İmamoğlu ilgili sorular üzerine, "etkin pişmanlıktan faydalanmak istemediğini çünkü bir suç işlemediğini" belirtti, kendini tanıttı ve bazı soruların cevaplarının resmi kayıtlarda olduğunu söyledi. İhalelere katılıp katılmadığına dair soruyu, hiçbir belediye başkanının katılmadığını belirterek cevapladı.
Kendisine gösterilen diğer şüphelilerin isim ve fotoğraf listesiyle ilgili soruya ise şu cevabı verdi:
"Şu anda cevap vermek durumunda olduğum muhtelif soruların içeriğini anlamış bulunmaktayım. Aslında burada bulunmamın yegane sebebi hakkımda başlatılan bir siyasi müdahele ve mücadele modelidir. Bu mücadele biçimi ne yazık ki bir yargı tacizi şeklinde tarafıma yıllardır sürdürülmektedir."
Üç gizli tanığın isimleri Doğan, Meşe ve Çınar olarak ifade edildi. Gizli tanıklar beyanlarında; farklı kişi ve kurumlardan bahsederek haksız kazanç elde etmek, rüşvet, yolsuzluk, usulsüzlük, bazı gazetecilerin finanse edilmesi, yerel seçim sürecinde para trafiği, CHP kurultayı döneminde delegelere para dağıtılmasının da aralarında bulunduğu çeşitli iddiaları dile getirdi ve bu iddialar İmamoğlu'na soruldu. İmamoğlu bu sorulara genel olarak "Bu soruyu muhattap almıyorum, tüm isnatları şiddetle reddederim", "Yukarıdaki beyanımı tekrar ederim", "Bir önceki sorudaki cevabımı tekrar ederim" gibi cevaplar verdi.
İfadede, gizli tanık ve tanık beyanlarına dayanan sorular dışında İçişleri Bakanlığı'nın tevdi raporu ve eklerinin incelenmesi neticesinde yapılan "yedi eylemle" ilgili sorular da soruldu.
Bu "eylemlerde" İmamoğlu'na, İBB iştiraki şirketleriyle ilgili çeşitli ihalelere ilişkin tespitlere dair sorular yöneltildi. Bu soruların hepsine İmamoğlu, "Bu soruyu muhatap almıyorum. Tüm isnatları şiddetle reddederim" cevabını verdi.
Avukatları da itiraz etti
İfade metninin sonunda müdafi avukatları, ortak beyanlarında "hukuksuzluk" eleştirisi yaptı:
"Yasal olmayan gözaltı, sözde kanıtlar, gizli tanıklar, normal tanık olmasına rağmen ismi belirtilmeyen tanıklar, yasal olarak elde edilmeyen ses kayıtları gibi soyut iddialara dayanan bu soruşturmanın hiçbir mantıki, hukuki ve ikna edici bir yanı bulunmamaktadır."
Gizli tanık uygulaması 2004'te başladı
Gizli tanık uygulaması, Türkiye'deki hukuk sistemine, 2004 yılında Ceza Muhakemesi Kanunu'na dair yapılan bir düzenlemeyle girdi. Uygulamanın ayrıntıları ise 2008'de devreye giren tanık koruma kanununda düzenlendi. Hukuki düzenlemelere göre gizli tanıkların tanıklığına ancak bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak başvurulabiliyor. Diğer suçlarla ilgili ise gizli tanık dinlenmiyor. Kanuna göre, tanık olarak dinlenecek kişilerin kimliklerinin ortaya çıkması kendileri veya yakınları açısından ağır bir tehlike oluşturması ihtimali durumunda kimliklerinin saklı tutulması için gerekli önlemler alınıyor. Türkiye'deki ceza davalarında gizli tanık uygulamasına, özellikle de Balyoz, Ergenekon, KCK gibi davalarla birlikte yoğun olarak başvuruldu. O dönemden bu yana gizli tanık uygulaması kamuoyunda yoğun olarak tartışılıyor.
Karşı çıkanlar; bu uygulamanın suistimal edildiği, savunma hakkının yerine getirilememesine sebep olduğu, yargılamanın dürüstlüğüne gölge düşürdüğü, sadece gizli tanık beyanlarıyla hüküm verildiği gibi eleştirileri dile getiriyor. Savunanlar ise gizli tanık uygulamasının uluslararası sözleşmelerde de yeri olduğunu, bunun adli makamların kanaate ulaşmalarında önemli bir delil çeşidi sunduğunu savunuyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.