İmam Zeynelabidin (a.s) naspedilmiş imamların dördüncüsüdür. Şöyle buyurmaktadır: "Biz, Müslümanların imamlarıyız. Allah'ın âlemlere sunduğu hüccetleriyiz. Mü'minlerin seyitleri, kalabalıkların önderiyiz. Mü'minlerin Mevlalarıyız. Biz, yeryüzü halkının güvencesiyiz, tıpkı yıldızların gök ehlinin güvenceleri olmaları gibi… Eğer, yeryüzünde bizden birileri olmasaydı yer, üzerindekileri yutardı. Allah'ın Adem'i yarattığı günden beri, yeryüzünde açık ve meşhur veya gaybette gizli bir hüccet bulunmuştur. Kıyamet kopuncaya kadar da mutlak yeryüzünde bir hüccet bulunacaktır. Böyle olmasaydı, yeryüzünde Allah'a kulluk edilmezdi."
İmamet manevi bir önderliğin yanında, devleti yönetme misyonunu, emir yetkisini ve halka her türlü sıkıntısında sahip çıkma vazifelerini de içermektedir. Emeviler, masum imamları yönetimden ve siyasal emir yetkisinden uzaklaştırdılar. Ancak, İmam Zeynalabidin (a.s)'ın imamet makamının sadece manevi bir makam olmadığı konusunda halkı ayıktıran görüşleri vardır. İmamet, Cenab-ı Hakk'ın bir ikramıdır ve ümmetin vazifesi ona itaattir. O, kendisine sığınanların koruyucusu, mü'minlerin ilticagâhı, hakka sarılanların kulpu, âlemlerin güzelliğidir.
Hz. Peygamber (s.a.a), hem devlet başkanı, hem de manevi liderdi. Kendinden sonra bu makam için bıraktığı kişi ise, Allah'ın emri ile naspedilmiş imam olan İmam Ali (a.s) idi. Ancak, henüz Resûlullah (s.a.a)'in defin işlemleri yapılırken, Sakife gölgeliğinde yaşananlar Cenab-ı Hak tarafından naspedilmiş imamın halifeliğini engellemiştir. Bu andan itibaren İslam'dan sapmalar başlamış ve kısa bir zamanda, Emevi hanedanlığında halifelik makamı, Peygamberin döneminde yerine bıraktığı kişide toplanması gereken maddi ve manevi önder vasfından uzaklaşmıştır.
Ümmet, halife olarak biat ettiği kişi ile naspedilmiş imam arasında kalmıştır. Halifelik makamı günden güne İslam çizgisinden uzaklaşırken, naspedilen imamlar halkı bu sapmaya karşı ayıktırmaya çalışmışlardır. Halkın devlet idaresine karşı nefret duyması, özellikle İmam Hüseyin (a.s)'ın şehadetinden sonraki gelişmelerde artmıştır. İmam Hüseyin (a.s)'ın şehit edilişi, Ehl-i Beyt'in katledilmesi, Harre Vakası, Kâbe'nin yakılması Emevilerin gerçek yüzünün görülmesini sağlamıştır. Ümmetin içinde adeta Emevilerden kurtulmak,İslam'ı yaşamak olarak algılanır olmuştur. İmamlığın asıl misyonu batılın karşısında durmak, İslam mirasını muhafaza etmek ve halkı ayıktırmak. (İmam Zeynelabidin,Es-Seccad, Prof. Dr. Haydar Baş)
Ehl-i Beyt İmamlarının ortak özelliğidir. Her biri yaşadığı dönemin ilim, ahlak takva ve yaşayış bakımından doruk noktasındaki şahsiyetleri olmuşlardır. Her imam yaşadığı dönemin zirve şahsiyetidir.
Bu hakikati İmam Rıza şöyle ifade eder: "İmam Allah'ın yarattığı varlıkları arasındaki emin temsilcisidir. Allah'ın kullarına sunduğu hüccetidir. Allah'ın arzında O'nun halifesidir. Allah'a çağıran bir davetçidir. Allah'ın koyduğu haramların savunucusudur.
İmam, insanları günahlardan temizler, ayıplardan arındırır. İlim özelliğiyle belirginleşmiş, yumuşaklık onun karakteristik özelliğidir. Dinin düzeni, Müslümanların onurudur. Münafıkların kinini üzerine çeker, kâfirlerin helak olmasının vesilesidir. İmam, zamanının tek adamıdır. Hiç kimse onun düzeyine erişemez. Hiçbir âlim olunla boy ölçüşemez. Onun alternatifi veya benzeri de olmaz. Fazilet sıfatıyla belirginleşir, bütün faziletler onda toplanmıştır. Ama o, bunları isteyerek veya çalışarak elde etmiş değildir. Bilakis bu faziletleri veren, yüce bahşedici olan, Allah tarafından ona özgü kılınmış özelliklerdir."
İmamlar, Allah'ın yerdeki halifeleridir. İmamlar, Allah'a açılan kapılardır. Bu kapılardan girilerek Allah'a varılır. "Allah, nurunu tamamlayacaktır." (Saf: 8), "Allah, Resulüne ve indirdiğimiz nura iman edin?" (Teğabun: 8) ayeti için Ca'fer Sadık (a.s.) şöyle buyurdu:
"Allah'ın nuru, kıyamete kadar Muhammed'in (s.a.a.) soyundan gelen imamlardır. Yemin ederim ki Onlar, Allah'ın göklerdeki ve yerdeki nurudurlar. İmamın nuru, gündüzün ortasında her tarafı aydınlatan güneşin ışığından daha parlaktır. Onlar, mü'minlerin kalplerini aydınlatırlar. Allah, dilediği kimseleri de Onların nurundan yoksun bırakır. Bir kul, bizi sevdiği ve bizi veli edindiği zaman mutlaka Allah, onun kalbini arındırır. Bizimle barışık olunca, onu şiddetli hesaptan korur. Kıyamet gününün en büyük korkusundan emin kılar. İmamlık, ümmetin dizgini, dinin önderliği, Müslümanların düzeni, dünyanın dirliği ve mü'minlerin onurudur. İslam'ın yükselen temelidir.
İmam, Allah'ın helal kıldığını helal, haram kıldığını haram kılar. Allah'ın dinini savunur. Hikmet, güzel öğüt ve kesin kanıtla insanları Rabbinin dinine davet eder. İmam, parıldayan bir dolunaydır. Zifiri karanlıklarda yol gösterir. Susamışlar için tatlı bir su, doğru yolu gösteren bir rehber, helak olmaktan koruyan bir kurtarıcıdır. O'ndan ayrılan kesinlikle helak olur. İmam, Allah'ın yarattığı varlıklar arasındaki emin temsilcisidir. Allah'a çağıran bir davetçidir. İmam, günahlardan temizler. Hiç kuşkusuz Allah, nebileri ve imamları muvaffak kılar, gizli ilminden ve hikmetinden verir."
"Her kim, döneminin imamını tanımadan ölürse, cahiliye ölümüyle ölmüş olur." (Hadis-i Şerif).
- ‘Ben ve Ali bir nurdan yaratıldık’ / 09.04.2025
- Hz. Fatıma'yı incitmek / 27.03.2025
- Kâbe'nin Rabbine and olsun ki kurtuldum / 23.03.2025
- Kadir gecesi / 21.03.2025
- “Bana sorun” / 18.03.2025
- İmam Ali’nin dilinden Hz. Peygamber / 15.03.2025
- Gayretullah’a dokunmak… / 13.03.2025
- Ben vermekle emrolundum / 06.03.2025
- Her hususta zirve şahsiyet İmam Ali / 28.02.2025