İmam Hadi’nin ashabı ve hadislerinin ravileri -3-
Şeyh, onu İmam Rızâ’nın (a.s.) ve İmam Hâdî’nin (a.s.) ashabından sayar ve sıka olduğunu da ekler. Keşşî, kendi rivâyet zinciriyle Muammer b. Hallad’dan şöyle dediğini rivâyet etmiştir
03.06.2024 08:05:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





REYYAN B. SALT: Şeyh, onu İmam Rızâ'nın (a.s.) ve İmam Hâdî'nin (a.s.) ashabından sayar ve sıka olduğunu da ekler. Keşşî, kendi rivâyet zinciriyle Muammer b. Hallad'dan şöyle dediğini rivâyet etmiştir:
"Fazl b. Sehl, Reyyan b. Sait'i Horasan kasa-balarından birine gönderdiği sırada Reyyan bana dedi ki: 'Benim için İmam Rızâ'dan (a.s.) izin alabilir misin? Ona selâm vermek, onunla vedalaşmak istiyorum. Ayrıca bana elbisesinden giydirmesini ve adına basılmış dirhemlerden bana vermesini istiyorum.'
Bunun üzerine İmam'ın (a.s.) yanına gittim. Ben konuşmadan İmam (a.s.) şöyle dedi: 'Ey Muammer! Reyyan nerde? Yanımıza gelmek, ona elbisemden giydirmemi, dirhemlerimden vermemi mi istiyor?'
'Sübhanallah! Allah'a yemin ederim ki, bunları senden istememi istemişti' dedim.
Bunun üzerine şöyle dedi: 'Ey Muammer! Mü'min muvaffak olur. Ona gelmesini söyle.' Ben de gelmesini söyledim. İçeri girdi, İmam'a selâm verdi. İmam, elbiselerinden birinin getirilmesini istedi. Dışarı çıkınca, dedim ki: 'Sana ne verdi?'
Baktım, elinde otuz dirhem var."
ABDULAZİM EL-HASANÎ
Seyyid, şerif, soylu, pak bir zâttır. İlim, takva ve din uğruna zorluklara katlanma bakımından nübüvvet ailesinin medâr-ı iftiharıdır. Onun bazı özelliklerine kısaca işaret etmek istiyoruz:
Açık nesebi: Soyu; tertemiz imam, Cennet ehlinin gençlerinin efendisi, Re- sûlullah'ın (s.a.a.) gülü Hasan b. Ali'ye (a.s.) dayanıyor. O, Ebû Tâlib oğlu Ali oğlu Hasan oğlu Zeyd oğlu Hasan oğlu Ali oğlu Abdullah'ın oğludur.
Güvenilirliği ve ilmi: Sıka ve âdildi. Dini uğruna en ağır zorluklara katlanmıştır. Aynı zamanda âlim, faziletli ve fakihti.
Ebû Turab er-Ruyanî şöyle rivâyet etmiştir: "Ebû Hammad er- Râzî'nin şöyle dediğini duydum: Samarra'da Ali b. Muhammed'in (a.s.) yanına gittim. Helâl ve haramla ilgili bazı şeyler sordum. Bana bazı cevaplar verdi. Ona veda ettiğimde bana dedi ki: 'Ey Hammad! Dininle ilgili bir hususta bir müşkülle karşılaşırsan, Ab- dulazim el-Hasanî'ye sor ve ona benden de selâm söyle.'"
Akidesini İmam Hâdî'ye (a.s.) arz etmesi: Büyük seyyid Abdulazim, İmam Hâdî(a.s.) ile görüşme şerefine nâil olmuş ve ona akidesinin temellerini ve dinî anlayışını arz etmiş ve şöyle demiştir: "Ey Resûlullah'ın oğlu! Dinimi sana arz etmek istiyorum. Eğer makbul ise, Allah ile buluşuncaya kadar bu din üzere sebat edeceğim."
İmam Hâdî (a.s.), gülümseyen bir yüzle onu karşıladı ve dedi ki: "Anlat, ey Ebû'l-Kâsım!"
Abdulazim, İmam'a iman ettiği ilkeleri arz etmeye başladı ve şöyle dedi: "Ben diyorum ki: Yüce Allah birdir; O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. İki haddin, iptal (bilenemezlik) ve teşbih (benzetilme) hadlerinin dışındadır.
Cisim ve sûret değildir. Araz ve cevher de değildir. Cisimleri cisim yapan, sûretleri sûret yapandır. Arazların ve cevherlerin yaratanıdır. Her şeyin, Rabbi, mâliki, yapanı ve var edenidir.
Muhammed (s.a.a.) O'nun kulu ve resûlüdür. O, peygamberlerin sonuncusudur. O'ndan sonra Kıyamet gününe kadar peygamber gelmeyecektir. O'nun şeriatı son şeriattır. O'ndan sonra kıya-met gününe kadar başka bir şeriat gelmeyecektir. Ve diyorum ki: O'ndan sonraki imam, halife ve veliyy-i emr, Mü'minlerin Emiri Ali b. Ebû Tâlib'dir, sonra Hasan'dır, sonra Hüseyin, sonra Ali b. Hüseyin, sonra Muhammed b. Ali, sonra Ca'fer b. Muhammed, sonra Mûsâ b. Ca'fer, sonra Ali b. Mûsâ, sonra Muhammed b. Ali, sonra da sensin ey benim mevlâm."
Bunun üzerine İmam (a.s.) ona dönerek dedi ki: "Benden sonra da oğlum Hasan'dır. Ama ondan sonra yerine geçecek olan İmam zamanında insanlar ne yapacaklar?!"
Abdulazim, İmam Hasan Askerî'den (a.s.) sonraki İmam hak-kında biraz daha açıklama isteyerek dedi ki: "Nasıl yani, ey efendim?"
Buyurdu ki: "Çünkü onun şahsı görülmeyecek, ismiyle anılması helâl olmayacaktır. Ortaya çıkıp yeryüzünü zulüm ve zorbalıkla dolmuş olduğu gibi hak ve adaletle doldurana kadar bu böyle olacaktır."
Abdulazim, İmam'ın söylediklerine iman ettiğini ilân ederek dedi ki: "İkrar ve iman ettim. Yine diyorum ki: Onların dostu Allah'ın dostudur. Onların düşmanı, Allah'ın düşmanıdır. Onlara itaat etmek, Allah'a itaat etmektir. Onlara asi olmak, Allah'a âsi olmaktır.
Yine diyorum ki: Mi'rac haktır. Kabir sorgusu haktır. Cennet haktır. Cehennem haktır. Mizan haktır. Kıyâmet vakti de gelecektir; bunda şüphe yoktur. Ve Allah kabirlerdeki kimseleri diriltip kaldıracaktır.
Ve diyorum ki: Velâyetten sonra (yani Ehl-i Beyt İmamlarının (a.s.) velâyetini kabul ettikten sonra) yerine getirilmesi zorunlu olan farzlar namaz, zekât, oruç, hac, cihad, ma'rufu emretmek ve münkerden sakındırmaktır..."
İmam (a.s.), itikadından dolayı onu tebrik etti ve dedi ki: "Ey Ebû'l-Kâsım! Allah'a yemin ederim, bu, Allah'ın kulları için râzı olduğu makbul dindir; bu din üzere sebat et. Allah, dünya ve ahi- rette seni sabit söz üzere sabit kılsın."
OSMAN B. SAİD EL-AMRÎ ES-SEMMAN
Künyesi Ebû Amr'dir. Sıka ve temiz bir şahsiyettir. On bir ya-şından itibaren İmam Hâdî'nin (a.s.) hizmetine girdi. İmam'ın (a.s.) nezdinde yüksek bir makama geldi. Ahmed b. İshak el-Kum- mî şöyle rivâyet etmiştir:
"Bir gün Ebû'l-Hasan Ali b. Muhammed'in (a.s.) huzuruna vardım ve dedim ki: 'Ey efendim! Ben bazen bu şehirde oluyorum, bazen olmuyorum. Olduğum zamanlarda da her zaman size ulaşma imkânını bulamıyorum.
O hâlde kimin sözünü kabul edelim, kimin emrine uyalım?' Buyurdu ki: 'Şu Ebû Amr, sıka ve emin biridir. Size ne söylerse, benden söylüyordur. Size ne verirse, benim adıma size veriyordur.'"
Ebû'l-Hasan (a.s.) vefat edince, bir gün oğlu Ebû Muhammed Hasan el-Askerî'ye (a.s.) müracaat ettim ve babasına dediğimin aynısını ona dedim. Bana dedi ki: "Şu Ebû Amr, sıka ve emin biridir. Geçmişlerin sıkasıdır. Hayatımda da, ölümümden sonra da benim güvendiğimdir. Size ne söylerse, benden söylüyordur. Size ne verirse, benim adıma veriyordur."
ALİ B. MEHZİYAR EL-AHVAZÎ ED-DEVRAKÎ
Âlimlerin övüncü ve İmam Hâdî'nin (a.s.) meşhur talebelerin- dendi. Bazı özelliklerine kısaca değinmek istiyoruz:
İbadeti: Muttakîlerin ve sâlihlerin gözdelerindendi. Tarihçiler anlatıyor:
"Güneş doğduğunda Allah için secdeye kapanırdı ve kendisi için ettiği duanın aynısını bin kardeşi için de etmedikçe başını secdeden kaldırmazdı. O kadar çok secde ederdi ki, alnı deve dizi gibi nasır tutmuştu."
İmam Cevad'ın (a.s.) onu övmesi: İmam Cevad (a.s.), İbn Mehziyar'ı çok latif ve gönül okşayıcı bir üslupla övmüştür. Ona yönelik övgülerinden biri, yine ona hitaben yazdığı şu mektupta geçmektedir:
"Ey Ali! Seni nasihat, itaat, hizmet, vakar, vazifeni yapman hususunda denedim, sınadım. Eğer, 'senin gibisini görmedim' desem, eksiksiz gerçeği ifade ettiğimi umuyorum.
Allah seni Firdevs cennetlerine yerleştirerek ödüllendirsin. Sıcakta, soğukta, gece, gündüz yaptığın hizmetler ve yüksek makamın bana gizli değildir. Bütün mahlûkatın toplandığı Kıyamet gününde yüce Allah'ın seni gıpta edilecek bir şekilde rahmetinin içine almasını dilerim. Şüphesiz, O duaları işitendir."
Telifleri: Ali b. Mehziyar, otuzun üzerinde eser yazmıştır. Bunların büyük bir kısmı fıkıhla ilgilidir. Bu kitapların bazıları şunlardır: Kitabu'l- Vuzu', Kitabu's-Salât, Kitabu'z-Zekât, Kitabu's-Savm, Kitabu'l- Hacc, Kitabu't-Talâk, Kitabu'l-Hudud, Kitabu'd-Diyat, Kitabu't- Tefsir, Kitabu'l-Fazâil, Kitabu'l-Itkı ve't-Tedbir, Kitabu't-Ticarât ve'l-İcarât, Kitabu'l-Mekâsib, Kitabu'l-Mesâlib, Kitabu'd-Dua, Kitabu't-Tecemmül ve'l-Mürüvve, Kitabu'l-Mezar ve başkaları...
Hadisteki derecesi: Ali b. Mehziyar, sayıları 437'yi bulan çok sayıdaki hadisin ri- vâyet zincirinde yer alır. İmam Cevad, İmam Hâdî ve diğer İmamlardan hadisrivâyet etmiştir. Şüphesiz Ali b. Mehziyar, Ehl-i Beyt ekollü düşüncenin dayanaklarından, asrının seçkinlerinden ve zamanının âlimlerinden biriydi. (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Hadi eserinden)
"Fazl b. Sehl, Reyyan b. Sait'i Horasan kasa-balarından birine gönderdiği sırada Reyyan bana dedi ki: 'Benim için İmam Rızâ'dan (a.s.) izin alabilir misin? Ona selâm vermek, onunla vedalaşmak istiyorum. Ayrıca bana elbisesinden giydirmesini ve adına basılmış dirhemlerden bana vermesini istiyorum.'
Bunun üzerine İmam'ın (a.s.) yanına gittim. Ben konuşmadan İmam (a.s.) şöyle dedi: 'Ey Muammer! Reyyan nerde? Yanımıza gelmek, ona elbisemden giydirmemi, dirhemlerimden vermemi mi istiyor?'
'Sübhanallah! Allah'a yemin ederim ki, bunları senden istememi istemişti' dedim.
Bunun üzerine şöyle dedi: 'Ey Muammer! Mü'min muvaffak olur. Ona gelmesini söyle.' Ben de gelmesini söyledim. İçeri girdi, İmam'a selâm verdi. İmam, elbiselerinden birinin getirilmesini istedi. Dışarı çıkınca, dedim ki: 'Sana ne verdi?'
Baktım, elinde otuz dirhem var."
ABDULAZİM EL-HASANÎ
Seyyid, şerif, soylu, pak bir zâttır. İlim, takva ve din uğruna zorluklara katlanma bakımından nübüvvet ailesinin medâr-ı iftiharıdır. Onun bazı özelliklerine kısaca işaret etmek istiyoruz:
Açık nesebi: Soyu; tertemiz imam, Cennet ehlinin gençlerinin efendisi, Re- sûlullah'ın (s.a.a.) gülü Hasan b. Ali'ye (a.s.) dayanıyor. O, Ebû Tâlib oğlu Ali oğlu Hasan oğlu Zeyd oğlu Hasan oğlu Ali oğlu Abdullah'ın oğludur.
Güvenilirliği ve ilmi: Sıka ve âdildi. Dini uğruna en ağır zorluklara katlanmıştır. Aynı zamanda âlim, faziletli ve fakihti.
Ebû Turab er-Ruyanî şöyle rivâyet etmiştir: "Ebû Hammad er- Râzî'nin şöyle dediğini duydum: Samarra'da Ali b. Muhammed'in (a.s.) yanına gittim. Helâl ve haramla ilgili bazı şeyler sordum. Bana bazı cevaplar verdi. Ona veda ettiğimde bana dedi ki: 'Ey Hammad! Dininle ilgili bir hususta bir müşkülle karşılaşırsan, Ab- dulazim el-Hasanî'ye sor ve ona benden de selâm söyle.'"
Akidesini İmam Hâdî'ye (a.s.) arz etmesi: Büyük seyyid Abdulazim, İmam Hâdî(a.s.) ile görüşme şerefine nâil olmuş ve ona akidesinin temellerini ve dinî anlayışını arz etmiş ve şöyle demiştir: "Ey Resûlullah'ın oğlu! Dinimi sana arz etmek istiyorum. Eğer makbul ise, Allah ile buluşuncaya kadar bu din üzere sebat edeceğim."
İmam Hâdî (a.s.), gülümseyen bir yüzle onu karşıladı ve dedi ki: "Anlat, ey Ebû'l-Kâsım!"
Abdulazim, İmam'a iman ettiği ilkeleri arz etmeye başladı ve şöyle dedi: "Ben diyorum ki: Yüce Allah birdir; O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. İki haddin, iptal (bilenemezlik) ve teşbih (benzetilme) hadlerinin dışındadır.
Cisim ve sûret değildir. Araz ve cevher de değildir. Cisimleri cisim yapan, sûretleri sûret yapandır. Arazların ve cevherlerin yaratanıdır. Her şeyin, Rabbi, mâliki, yapanı ve var edenidir.
Muhammed (s.a.a.) O'nun kulu ve resûlüdür. O, peygamberlerin sonuncusudur. O'ndan sonra Kıyamet gününe kadar peygamber gelmeyecektir. O'nun şeriatı son şeriattır. O'ndan sonra kıya-met gününe kadar başka bir şeriat gelmeyecektir. Ve diyorum ki: O'ndan sonraki imam, halife ve veliyy-i emr, Mü'minlerin Emiri Ali b. Ebû Tâlib'dir, sonra Hasan'dır, sonra Hüseyin, sonra Ali b. Hüseyin, sonra Muhammed b. Ali, sonra Ca'fer b. Muhammed, sonra Mûsâ b. Ca'fer, sonra Ali b. Mûsâ, sonra Muhammed b. Ali, sonra da sensin ey benim mevlâm."
Bunun üzerine İmam (a.s.) ona dönerek dedi ki: "Benden sonra da oğlum Hasan'dır. Ama ondan sonra yerine geçecek olan İmam zamanında insanlar ne yapacaklar?!"
Abdulazim, İmam Hasan Askerî'den (a.s.) sonraki İmam hak-kında biraz daha açıklama isteyerek dedi ki: "Nasıl yani, ey efendim?"
Buyurdu ki: "Çünkü onun şahsı görülmeyecek, ismiyle anılması helâl olmayacaktır. Ortaya çıkıp yeryüzünü zulüm ve zorbalıkla dolmuş olduğu gibi hak ve adaletle doldurana kadar bu böyle olacaktır."
Abdulazim, İmam'ın söylediklerine iman ettiğini ilân ederek dedi ki: "İkrar ve iman ettim. Yine diyorum ki: Onların dostu Allah'ın dostudur. Onların düşmanı, Allah'ın düşmanıdır. Onlara itaat etmek, Allah'a itaat etmektir. Onlara asi olmak, Allah'a âsi olmaktır.
Yine diyorum ki: Mi'rac haktır. Kabir sorgusu haktır. Cennet haktır. Cehennem haktır. Mizan haktır. Kıyâmet vakti de gelecektir; bunda şüphe yoktur. Ve Allah kabirlerdeki kimseleri diriltip kaldıracaktır.
Ve diyorum ki: Velâyetten sonra (yani Ehl-i Beyt İmamlarının (a.s.) velâyetini kabul ettikten sonra) yerine getirilmesi zorunlu olan farzlar namaz, zekât, oruç, hac, cihad, ma'rufu emretmek ve münkerden sakındırmaktır..."
İmam (a.s.), itikadından dolayı onu tebrik etti ve dedi ki: "Ey Ebû'l-Kâsım! Allah'a yemin ederim, bu, Allah'ın kulları için râzı olduğu makbul dindir; bu din üzere sebat et. Allah, dünya ve ahi- rette seni sabit söz üzere sabit kılsın."
OSMAN B. SAİD EL-AMRÎ ES-SEMMAN
Künyesi Ebû Amr'dir. Sıka ve temiz bir şahsiyettir. On bir ya-şından itibaren İmam Hâdî'nin (a.s.) hizmetine girdi. İmam'ın (a.s.) nezdinde yüksek bir makama geldi. Ahmed b. İshak el-Kum- mî şöyle rivâyet etmiştir:
"Bir gün Ebû'l-Hasan Ali b. Muhammed'in (a.s.) huzuruna vardım ve dedim ki: 'Ey efendim! Ben bazen bu şehirde oluyorum, bazen olmuyorum. Olduğum zamanlarda da her zaman size ulaşma imkânını bulamıyorum.
O hâlde kimin sözünü kabul edelim, kimin emrine uyalım?' Buyurdu ki: 'Şu Ebû Amr, sıka ve emin biridir. Size ne söylerse, benden söylüyordur. Size ne verirse, benim adıma size veriyordur.'"
Ebû'l-Hasan (a.s.) vefat edince, bir gün oğlu Ebû Muhammed Hasan el-Askerî'ye (a.s.) müracaat ettim ve babasına dediğimin aynısını ona dedim. Bana dedi ki: "Şu Ebû Amr, sıka ve emin biridir. Geçmişlerin sıkasıdır. Hayatımda da, ölümümden sonra da benim güvendiğimdir. Size ne söylerse, benden söylüyordur. Size ne verirse, benim adıma veriyordur."
ALİ B. MEHZİYAR EL-AHVAZÎ ED-DEVRAKÎ
Âlimlerin övüncü ve İmam Hâdî'nin (a.s.) meşhur talebelerin- dendi. Bazı özelliklerine kısaca değinmek istiyoruz:
İbadeti: Muttakîlerin ve sâlihlerin gözdelerindendi. Tarihçiler anlatıyor:
"Güneş doğduğunda Allah için secdeye kapanırdı ve kendisi için ettiği duanın aynısını bin kardeşi için de etmedikçe başını secdeden kaldırmazdı. O kadar çok secde ederdi ki, alnı deve dizi gibi nasır tutmuştu."
İmam Cevad'ın (a.s.) onu övmesi: İmam Cevad (a.s.), İbn Mehziyar'ı çok latif ve gönül okşayıcı bir üslupla övmüştür. Ona yönelik övgülerinden biri, yine ona hitaben yazdığı şu mektupta geçmektedir:
"Ey Ali! Seni nasihat, itaat, hizmet, vakar, vazifeni yapman hususunda denedim, sınadım. Eğer, 'senin gibisini görmedim' desem, eksiksiz gerçeği ifade ettiğimi umuyorum.
Allah seni Firdevs cennetlerine yerleştirerek ödüllendirsin. Sıcakta, soğukta, gece, gündüz yaptığın hizmetler ve yüksek makamın bana gizli değildir. Bütün mahlûkatın toplandığı Kıyamet gününde yüce Allah'ın seni gıpta edilecek bir şekilde rahmetinin içine almasını dilerim. Şüphesiz, O duaları işitendir."
Telifleri: Ali b. Mehziyar, otuzun üzerinde eser yazmıştır. Bunların büyük bir kısmı fıkıhla ilgilidir. Bu kitapların bazıları şunlardır: Kitabu'l- Vuzu', Kitabu's-Salât, Kitabu'z-Zekât, Kitabu's-Savm, Kitabu'l- Hacc, Kitabu't-Talâk, Kitabu'l-Hudud, Kitabu'd-Diyat, Kitabu't- Tefsir, Kitabu'l-Fazâil, Kitabu'l-Itkı ve't-Tedbir, Kitabu't-Ticarât ve'l-İcarât, Kitabu'l-Mekâsib, Kitabu'l-Mesâlib, Kitabu'd-Dua, Kitabu't-Tecemmül ve'l-Mürüvve, Kitabu'l-Mezar ve başkaları...
Hadisteki derecesi: Ali b. Mehziyar, sayıları 437'yi bulan çok sayıdaki hadisin ri- vâyet zincirinde yer alır. İmam Cevad, İmam Hâdî ve diğer İmamlardan hadisrivâyet etmiştir. Şüphesiz Ali b. Mehziyar, Ehl-i Beyt ekollü düşüncenin dayanaklarından, asrının seçkinlerinden ve zamanının âlimlerinden biriydi. (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Hadi eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.