İki arkadaş Cemil emmiyi görürler:
-Şu Cemil emmi var ya, görüyor musun sabahın erken saatinde başlamış çalışmaya. Gel yanına gidelim.
-Tamam.
Cemil emminin yaşı 80'e vardı ama 40 yaşındaki gibi dinç maşallah. Çalışmadı mı yıkılıp eriyeceğini zanneder. Bu arada iki arkadaş yaklaşırlar.
-Selamun aleykum Cemil emmi.
-Ve aleyküm selam. Hoşgeldiniz. Gelin bakalım.
-Nasılsın emmi?
-İyiyim çocuklar. Şöyle geçin oturun da size armut getireyim.
-Biz alırız Cemil emmi.
-Yok yok olur mu? ikram edeyim de sevap kazanayım.
Cemil emmi armut ağacına doğru giderken arkadaşlardan Yakup:
-Şu adamın kuvvetine hayranım. Yahu bu enerjiyi nereden alır. Ben şuracıktan şehre arabayla gitmeye bile üşenirim. Bu adam hiçbir işten usanmaz. Arkadaşlardan Yusuf ise:
-Bir gün dedim ki Cemil emmi her işe koşarsın, oduna gidersin usanmaz gelir birer birer kırar özenle yerleştirirsin. Usanmaz ahıra girer temizliğini yaparsın. Bahçe, duvar, bakım şu kadar işle uğraşırsın hiç bıkmazsın. Cemil emmi al yanaklı, mavi gözleriyle tebessüm ederek şöyle dedi: "Evladım bir işten sonra başka bir işe koşarım o da beni dinlendirir. Hem Hulusi Hoca'dan duymuştum. Bir ayette "Boş kaldın mı hemen başka işe koyul (İnşirah: 7)" buyrulmuş. Hayatımda gama, kedere, nefsin vesvesesine bu çalışma ve gayret sırrıyla gem vurup huzur buldum." Bak Cemil emmi geliyor.
-Alın bakalım tam da zamanıdır. Bu sene biraz kuraklık oldu ama bu armutların tadı hiç değişmedi. Kokusunu alıyorsunuz değil mi? Bal mübarek... Hey kudreti sonsuz Rabbim sen çeşit çeşit rızık verirsin de yine de sana şükürden aciz kalırız.
Yakup:
-Cemil emmi senin armutların da bir başka. Hem de çok. Bunları satsana...
-Yaşım geçmiş artık. Bunun ticaretiyle uğraşamam. Hem eşe dosta veriyorum. Bunun kârı nasib oldu bana. Hele çocukların sevinci yetiyor da artıyor bile. Afacanlar yaramazlık yapıp habersiz ağaçlara çıkmasalar iyi olacak ama onlar kuşçuklardır, bir incire konarlar minicik mideleri kadar hevesle ağacın dalına konmak isterler. Ne yapayım onlara da katlanıyorum. Eee... Söyleyin bakayım. Okulunuz ne durumda.
Yusuf:
-Benim son senem.
-Senin Yakup
-Ben üçüncü sınıfa geçtim.
-İyi iyi... Okuyun. Okuyun da adam olun. Her okuyan adam olmuyor.
-Cemil emmi İbrahim'in muhtarlığına karşı çıkmışsın doğru mu?
Cemil emminin kaşları birden çatılmasın mı? Arkadaşların bile yüreği hoplar. Bu kadar hiddet beklemiyorlardı. Başını bir sağa çevirdi bir sola. Sonra içini döktü.
-Ben bu insanları anlamıyorum. Yahu bu adam akşama kadar kahvehaneden çıkmaz. Laf üretmekten başka bir iş yapmaz. Çocuklarının terbiyesine dikkat etmez.
Yusuf söze girer:
-Ama Cemil emmi sen ona başka sebepten kızıyormuşsun.
-Kızarım tabii. Seyfi ile Hasan kavgaya tutuşmuşlardı. Sorup soruşturmadan hışımla gelip Hasan'ın başına kürekle vurdu. Seyfi kardeşi olduğu halde haksızdı. Neyine güveniyor peki babasından kalan mirasa.
-Ne var ki bunda. Muhtar olmasına niye karşısın.
-Evladım kişi kendi lokmasından daha güzel bir yiyecek bulamaz. Kendi insanı içinde yetişip, kendi milletini tanıyan, ancak kıymet bilir, çare bulur. Kalbi dürüst olanın dili yalan konuşmaz.
-Cemil emmi adamın parası var. Hem nahiyede çok tanıdığı var...
-Evladım bak siz de okuyup adam olacaksınız. Para ahlaksızın elinde ne iş görür ha.. Söyleyin bakayım. İnsanlara hizmet edeyim diye harcar mı? İnsanların hizmete, huzura ihtiyaçları olur. Gözü parada, mevkide, başkalarının yardımıyle ayakta durup pohpohlamada olan adama ben adam demiyorum. Gönlünde hakikati, huzuru, hizmeti, sevgiyi, adaleti iktidar edemeyen, milleti mahveder. Oyalar, perişan eder. Daha ben bir şey demiyorum. Yarın başınıza gelince anlayın.
-Şu Cemil emmi var ya, görüyor musun sabahın erken saatinde başlamış çalışmaya. Gel yanına gidelim.
-Tamam.
Cemil emminin yaşı 80'e vardı ama 40 yaşındaki gibi dinç maşallah. Çalışmadı mı yıkılıp eriyeceğini zanneder. Bu arada iki arkadaş yaklaşırlar.
-Selamun aleykum Cemil emmi.
-Ve aleyküm selam. Hoşgeldiniz. Gelin bakalım.
-Nasılsın emmi?
-İyiyim çocuklar. Şöyle geçin oturun da size armut getireyim.
-Biz alırız Cemil emmi.
-Yok yok olur mu? ikram edeyim de sevap kazanayım.
Cemil emmi armut ağacına doğru giderken arkadaşlardan Yakup:
-Şu adamın kuvvetine hayranım. Yahu bu enerjiyi nereden alır. Ben şuracıktan şehre arabayla gitmeye bile üşenirim. Bu adam hiçbir işten usanmaz. Arkadaşlardan Yusuf ise:
-Bir gün dedim ki Cemil emmi her işe koşarsın, oduna gidersin usanmaz gelir birer birer kırar özenle yerleştirirsin. Usanmaz ahıra girer temizliğini yaparsın. Bahçe, duvar, bakım şu kadar işle uğraşırsın hiç bıkmazsın. Cemil emmi al yanaklı, mavi gözleriyle tebessüm ederek şöyle dedi: "Evladım bir işten sonra başka bir işe koşarım o da beni dinlendirir. Hem Hulusi Hoca'dan duymuştum. Bir ayette "Boş kaldın mı hemen başka işe koyul (İnşirah: 7)" buyrulmuş. Hayatımda gama, kedere, nefsin vesvesesine bu çalışma ve gayret sırrıyla gem vurup huzur buldum." Bak Cemil emmi geliyor.
-Alın bakalım tam da zamanıdır. Bu sene biraz kuraklık oldu ama bu armutların tadı hiç değişmedi. Kokusunu alıyorsunuz değil mi? Bal mübarek... Hey kudreti sonsuz Rabbim sen çeşit çeşit rızık verirsin de yine de sana şükürden aciz kalırız.
Yakup:
-Cemil emmi senin armutların da bir başka. Hem de çok. Bunları satsana...
-Yaşım geçmiş artık. Bunun ticaretiyle uğraşamam. Hem eşe dosta veriyorum. Bunun kârı nasib oldu bana. Hele çocukların sevinci yetiyor da artıyor bile. Afacanlar yaramazlık yapıp habersiz ağaçlara çıkmasalar iyi olacak ama onlar kuşçuklardır, bir incire konarlar minicik mideleri kadar hevesle ağacın dalına konmak isterler. Ne yapayım onlara da katlanıyorum. Eee... Söyleyin bakayım. Okulunuz ne durumda.
Yusuf:
-Benim son senem.
-Senin Yakup
-Ben üçüncü sınıfa geçtim.
-İyi iyi... Okuyun. Okuyun da adam olun. Her okuyan adam olmuyor.
-Cemil emmi İbrahim'in muhtarlığına karşı çıkmışsın doğru mu?
Cemil emminin kaşları birden çatılmasın mı? Arkadaşların bile yüreği hoplar. Bu kadar hiddet beklemiyorlardı. Başını bir sağa çevirdi bir sola. Sonra içini döktü.
-Ben bu insanları anlamıyorum. Yahu bu adam akşama kadar kahvehaneden çıkmaz. Laf üretmekten başka bir iş yapmaz. Çocuklarının terbiyesine dikkat etmez.
Yusuf söze girer:
-Ama Cemil emmi sen ona başka sebepten kızıyormuşsun.
-Kızarım tabii. Seyfi ile Hasan kavgaya tutuşmuşlardı. Sorup soruşturmadan hışımla gelip Hasan'ın başına kürekle vurdu. Seyfi kardeşi olduğu halde haksızdı. Neyine güveniyor peki babasından kalan mirasa.
-Ne var ki bunda. Muhtar olmasına niye karşısın.
-Evladım kişi kendi lokmasından daha güzel bir yiyecek bulamaz. Kendi insanı içinde yetişip, kendi milletini tanıyan, ancak kıymet bilir, çare bulur. Kalbi dürüst olanın dili yalan konuşmaz.
-Cemil emmi adamın parası var. Hem nahiyede çok tanıdığı var...
-Evladım bak siz de okuyup adam olacaksınız. Para ahlaksızın elinde ne iş görür ha.. Söyleyin bakayım. İnsanlara hizmet edeyim diye harcar mı? İnsanların hizmete, huzura ihtiyaçları olur. Gözü parada, mevkide, başkalarının yardımıyle ayakta durup pohpohlamada olan adama ben adam demiyorum. Gönlünde hakikati, huzuru, hizmeti, sevgiyi, adaleti iktidar edemeyen, milleti mahveder. Oyalar, perişan eder. Daha ben bir şey demiyorum. Yarın başınıza gelince anlayın.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Feyyaz İnanç / diğer yazıları
- ‘Işıkları açın’ / 07.05.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021