(Dünkü yazıının devamı)
Günümüzde yargı, maalesef iktidara muhalif olanların baskı altına alındığı, sindirme amaçlı psikolojik harekatın merkezi haline getirilmiştir. Hâkimler baskı altındadır. Savcılar baskı altındadır. Avukatlar baskı altındadır. İktidarın adına çözüm dediği süreçte, hukukun askıya alınarak suç işleyen PKK’lılara müdahale edilemediği, müdahale edilmesi halinde savcılara gözdağı verildiği bir süreci birlikte izliyoruz. Savcılar Adalet Bakanı’nın baskısı altındadır. 27 Mart 2013 tarihinde Sayın Adalet Bakanı, Cumhuriyet Savcılarına “Bir savcı çıkıp ‘Siz niye Türkiye’ye barışı getirmeye çalışıyorsunuz?’ diye mi hesap soracak? Suçsa ben bu suçu işliyorum burada” diyerek kendini çözüm sürecinin kefili yapıp Cumhuriyetin savcılarına soruşturma yapmamaları için gözdağı verebilmiştir. Terör örgütü üyeleri serbestçe gezerken, isminde “Adalet” olan Bakanlığın Cumhuriyetin savcısına gözdağı verdiði bir süreci yaşıyoruz. Bu uygulamaya hiçbir vicdan sahibi evet diyemez. Bu anlayışı, iktidara destek verenler dahil hiç kimse kabul edemez, etmemelidir.
Başka bir örnekte MİT Müsteşarı’nın Savcılığa ifade vermeye çağrıldığı anda iktidarın devam eden hukuki süreçte yasa değişikliğine gitmiş ve müsteşarı cezadan kurtarmıştı. Bunun anlamı; iktidarın yargıya emir ve talimat vermesi, yargıya müdahalesidir. Halbuki Anayasamızın 138’inci maddesinin ikinci fıkrasına göre, “hiçbir organ, makam, merci ve kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.” Hukukun ne olduğu belki tanımlanamaz ama bugün hukuksuzluk gün gibi açıktır, Anayasa’nın 138. maddesi hükmü iktidar tarafından çiğnenmiş, hukuk hiçe sayılmıştır.
Hakim ve savcı üzerinde baskı yaratan iktidarın, avukatları es geçmesi mümkün mü ! Yargının üç kurucu unsurundan savunmayı temsil eden avukatların meslek birliği olan Barolar üzerinde de iktidar, baskı kurmaktadır. İstanbul Barosu’nun stajını bitiren avukat adaylarına verdiği avukatlık ruhsatnameleri Adalet Bakanlığı tarafından içinde bulunduğumuz Nisan ayında “baro yönetiminin düştüğü” gerekçesiyle iade edilmiştir. Yine İstanbul Barosu Başkanı, avukatlara yönelik haksız müdahaleleri yerinde görmek, hak ihlallerinin önüne geçmek için mahkeme salonuna gitmiþti. Teröristleri elini kolunu sallayarak gezmesine seyirci kalanlar hakkında soruşturma açamayan Cumhuriyet Savcılığı sıra baro başkanına gelince “adil yargılamayı etkilemeye teþebbüs” suçundan kamu davası açabilmiştir. Bu olaylar iktidar baskısının savcı, hâkim ve avukat üzerindeki somut göstergeleridir.
Yukarıdaki örnekler göstermektedir ki, iktidarın hukuk devleti ilkesine zerre kadar saygısı yoktur, maalesef buna “dur” diyecek yargının da bağımsız olmadığı görülmektedir. Olağanüstü dönemlerde hukukun teminatı olan savunma, aktif görev alarak, tarihi bir sorumluluğu yerine getirmektedir.
Kendimize şu soruyu sormak gerekir. “Yargının iktidar tarafından etki altına alındığı bir ülkede vatandaş kendimizi nasıl güvende hissedebiliriz?” Bu noktada akla 2. şu soru gelmektedir “Devletin gücü, silahlı teröre, teröriste değil de devletine güvenen halkına mı yetmektedir?” Aslında bu uygulamalar Eşatun’a ait “Kanunlar örümcek ağına benzer; küçük sinekler takılır, büyük sinekler deler geçer” sözünü haklı çıkarmaktadır. Durum bu kadar vahim ise toplum huzuru, adalete olan güven yani mülk temelinden sarsılmış; kanunlar zayıfın takıldığı güçlünün delip geçtiği örümcek ağına dönmüş demektir. Halbuki halkın huzur içinde olması için yasaların eksiksiz uygulanması gerekir. İktidarın baskısını güzel ifade eden Meşhur bir sözdür “Her yerde (iktidarın eli gücü olan) polis var ama hiçbir yerde adalet yok.”
Unutmamak gerekir ki, hukuk hava gibi, su gibi değeri ancak yokluğunda anlaşılan sezilmez bir gerçekliktir ve bugünkü iktidara da herkese olduğu gibi bir gün lazım olacaktır. Bugünlerde hukuk devletine, hukuk devleti anlayışına her zamankinden daha fazla ihtiyaç duymaktayız. Son söz olarak Hz. Ali’nin dediği gibi “Haksızlıklara karşı gelmeyenler, yalnız haklarını değil onur ve şereflerini de kaybederler.”
Günümüzde yargı, maalesef iktidara muhalif olanların baskı altına alındığı, sindirme amaçlı psikolojik harekatın merkezi haline getirilmiştir. Hâkimler baskı altındadır. Savcılar baskı altındadır. Avukatlar baskı altındadır. İktidarın adına çözüm dediği süreçte, hukukun askıya alınarak suç işleyen PKK’lılara müdahale edilemediği, müdahale edilmesi halinde savcılara gözdağı verildiği bir süreci birlikte izliyoruz. Savcılar Adalet Bakanı’nın baskısı altındadır. 27 Mart 2013 tarihinde Sayın Adalet Bakanı, Cumhuriyet Savcılarına “Bir savcı çıkıp ‘Siz niye Türkiye’ye barışı getirmeye çalışıyorsunuz?’ diye mi hesap soracak? Suçsa ben bu suçu işliyorum burada” diyerek kendini çözüm sürecinin kefili yapıp Cumhuriyetin savcılarına soruşturma yapmamaları için gözdağı verebilmiştir. Terör örgütü üyeleri serbestçe gezerken, isminde “Adalet” olan Bakanlığın Cumhuriyetin savcısına gözdağı verdiði bir süreci yaşıyoruz. Bu uygulamaya hiçbir vicdan sahibi evet diyemez. Bu anlayışı, iktidara destek verenler dahil hiç kimse kabul edemez, etmemelidir.
Başka bir örnekte MİT Müsteşarı’nın Savcılığa ifade vermeye çağrıldığı anda iktidarın devam eden hukuki süreçte yasa değişikliğine gitmiş ve müsteşarı cezadan kurtarmıştı. Bunun anlamı; iktidarın yargıya emir ve talimat vermesi, yargıya müdahalesidir. Halbuki Anayasamızın 138’inci maddesinin ikinci fıkrasına göre, “hiçbir organ, makam, merci ve kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.” Hukukun ne olduğu belki tanımlanamaz ama bugün hukuksuzluk gün gibi açıktır, Anayasa’nın 138. maddesi hükmü iktidar tarafından çiğnenmiş, hukuk hiçe sayılmıştır.
Hakim ve savcı üzerinde baskı yaratan iktidarın, avukatları es geçmesi mümkün mü ! Yargının üç kurucu unsurundan savunmayı temsil eden avukatların meslek birliği olan Barolar üzerinde de iktidar, baskı kurmaktadır. İstanbul Barosu’nun stajını bitiren avukat adaylarına verdiği avukatlık ruhsatnameleri Adalet Bakanlığı tarafından içinde bulunduğumuz Nisan ayında “baro yönetiminin düştüğü” gerekçesiyle iade edilmiştir. Yine İstanbul Barosu Başkanı, avukatlara yönelik haksız müdahaleleri yerinde görmek, hak ihlallerinin önüne geçmek için mahkeme salonuna gitmiþti. Teröristleri elini kolunu sallayarak gezmesine seyirci kalanlar hakkında soruşturma açamayan Cumhuriyet Savcılığı sıra baro başkanına gelince “adil yargılamayı etkilemeye teþebbüs” suçundan kamu davası açabilmiştir. Bu olaylar iktidar baskısının savcı, hâkim ve avukat üzerindeki somut göstergeleridir.
Yukarıdaki örnekler göstermektedir ki, iktidarın hukuk devleti ilkesine zerre kadar saygısı yoktur, maalesef buna “dur” diyecek yargının da bağımsız olmadığı görülmektedir. Olağanüstü dönemlerde hukukun teminatı olan savunma, aktif görev alarak, tarihi bir sorumluluğu yerine getirmektedir.
Kendimize şu soruyu sormak gerekir. “Yargının iktidar tarafından etki altına alındığı bir ülkede vatandaş kendimizi nasıl güvende hissedebiliriz?” Bu noktada akla 2. şu soru gelmektedir “Devletin gücü, silahlı teröre, teröriste değil de devletine güvenen halkına mı yetmektedir?” Aslında bu uygulamalar Eşatun’a ait “Kanunlar örümcek ağına benzer; küçük sinekler takılır, büyük sinekler deler geçer” sözünü haklı çıkarmaktadır. Durum bu kadar vahim ise toplum huzuru, adalete olan güven yani mülk temelinden sarsılmış; kanunlar zayıfın takıldığı güçlünün delip geçtiği örümcek ağına dönmüş demektir. Halbuki halkın huzur içinde olması için yasaların eksiksiz uygulanması gerekir. İktidarın baskısını güzel ifade eden Meşhur bir sözdür “Her yerde (iktidarın eli gücü olan) polis var ama hiçbir yerde adalet yok.”
Unutmamak gerekir ki, hukuk hava gibi, su gibi değeri ancak yokluğunda anlaşılan sezilmez bir gerçekliktir ve bugünkü iktidara da herkese olduğu gibi bir gün lazım olacaktır. Bugünlerde hukuk devletine, hukuk devleti anlayışına her zamankinden daha fazla ihtiyaç duymaktayız. Son söz olarak Hz. Ali’nin dediği gibi “Haksızlıklara karşı gelmeyenler, yalnız haklarını değil onur ve şereflerini de kaybederler.”
Tevrat Duran / diğer yazıları
- 5 bin TL / 28.05.2015
- İktidar açığını yasalarla mı kapatıyor? / 23.05.2013
- İktidar, yargı üzerindeki baskısını artırıyor (2) / 25.04.2013
- İktidar, yargı üzerindeki baskısını artırıyor / 24.04.2013
- İktidar, yargı üzerindeki baskısını artırıyor / 24.04.2013
- Akil adamlar ne kadar akıllı / 15.04.2013
- İktidar açığını yasalarla mı kapatıyor? / 23.05.2013
- İktidar, yargı üzerindeki baskısını artırıyor (2) / 25.04.2013
- İktidar, yargı üzerindeki baskısını artırıyor / 24.04.2013
- İktidar, yargı üzerindeki baskısını artırıyor / 24.04.2013
- Akil adamlar ne kadar akıllı / 15.04.2013