A. Faik NABİ
Beş-altı yaşlarında iken büyüklerimiz, bizimle latife yapmak için, iki kere iki kaç eder, diye sorarlardı. Misafirliğe gittiğimiz zaman veya köy meclislerine katıldığımızda ya da "cuma yemekleri"ne götürüldüğümüz vakitlerde, meclisin büyükleri bu tip sorularla çocukları "ortamın maskotu" yaparlardı.
Çocukluğunuzda siz de bu tip şakalarla karşılaşmışsınızdır. Bir şekilde öğrendiğimiz cevabı, arka arkaya tekrarlayıp dururduk; iki kere iki dört eder, beş etmez.
Kemal Derviş başta olmak üzere ekonomi kurmayları ve koalisyon ortakları millete şunu söylüyorlar: Ekonomik kriz bitti, tehlikeleri savurduk. Yani iki kere iki 5 eder.
Piyasaya bakıyorsunuz; yaprak kımıldamıyor, işsizler ordusuna her geçen gün onbinler katılıyor. Esnaf kan ağlıyor. Ne tarımda, ne sanayide, ne bir başka imalatta üretim var. Dişliler paslanmaya başlamış.
Bu kronik tabloya rağmen Ankara diyor ki, durum düzeliyor. Eğer iki kere iki 5 ediyorsa, Ankara doğru söylüyor.
Hesap ortada...
Bu bütçe profiliyle ve Bağımsız Türkiye Partisi hariç maalesef tüm partilerimizin sözkonusu "IMF tutsaklığı" ile ekonomi düzelmez. çünkü iki kere iki 5 etmez.
2002 bütçesinin genel tablosu belli... Gelir, 72 katrilyor TL. Gider 97 katrilyon TL. Bir kere, 25 katrilyon TL. baştan açık. Dahası var; bütçe giderlerinin 45 katrilyonu "borç faizi" gideri.
Bu borç nereden karşılanacak? Milletin sırtından vergi olarak, zam olarak, stopaj veya bir başka pirim çeşidi olarak... Hedeflenen toplam vergi miktarı ise güya 48-50 katrilyon TL.
Bu vergi nereden toplanacak? Güya işçiden, memurdan, esnaftan, işadamından.
İşçi, memuru anladık; onlar zaten "kesinti tutsağı". Fakat esnafın ekmek teknesi çalışıyor mu ki, vergisini ödeyebilsin. Taksitlendirdiği faizle kabartılmış vergi borcunu tekrar "temerrüte bırakmak" durumunda kalan esnaf, yeni dönem vergisini ödeyebilir mi? Öder, diyen yalan söyler. Yani, iki kere iki 5 eder, der.
Ekonomi uzmanları ham hayal kuruyor. Bütçedeki 45 katrilyonluk faiz açığını kapatmak için hedeflenen vergi, taş çatlasa reel olarak 20-25 katrilyona ulaşabilir. Velev ki, 50 katrilyon toplansın; bir sonraki sene, yine aynı "faiz devi" daha da büyümüş olarak karşımıza çıkacak. Zira hem iç, hem dış borcu kabartmak dışında bir adım attığımız yok. İç borç 122 katrilyon TL, dış borç 165 katrilyon TL. Enflasyon ve faiz, üretimi kemiren bir bukalemunun iki görüntüsüdür. Dolayısıyla bu faiz tablosuna rağmen, enflasyonu düşürüyorum diyenler, iki kere iki 5 eder, demektedirler. Eder mi? Belki çocuk kandıranlar için eder.
Geçen gün İstanbul'da İkinci Kuvayı Milliye'nin mimarı Prof. Dr. Haydar Baş bey, şunun altını çizdi; iç borç diye nitelenen borcun büyük dilimi de aslında dış kaynaklı borç. Yerlilerin dışarıdan bulup üzerine kendi faizini de ilave ederek devlete verdiği borç maalesef.
Global sermaye ülkede üretimin stoplanmışlığından memnun. Devlete iç borç veren "global sermayenin yerli distribütörleri" de dört köşe. Çünkü üretimin stoplandığı yerde, bırakınız sair bütçe açıklarını, sadece faiz açığını kapatmak için devlet en az şu kadar iç veya dış borçlanmaya gitmek durumunda IMF'nin aklına göre. Dolayısıyla hem borcunu hem de borç faizini katladıkça katlayacak. Bu konjonktürde milletin anası ağlayacak; buğday, şeker pancarı, tütün, fındık üretmeyecek. Sanayici makinasını çalıştırmayacak. İmalatçı imalathanesine kilit vuracak. Dolayısıyla insanımız ekmek bulamayacak. Bu arada devleti dış ve iç borca mahkum eden politikacıların bütçedeki 45-50 katrilyonluk faiz yükünü millet vergi ile, zam ile ödeyecek.
Allah aşkına, milletimize bu reva mı? Allah aşkına cevap istiyorum; böyle bir ekonomi tablosunun neresi düzgün? Bize bunları dayatan IMF mandacıları ekonomiyi düzeltebilir mi?
O halde, BTP'nin ekonomi programında belirttiği gibi, öncelikle faizle borçlanma mantığı derhal değiştirilmeli, bir.
Her türlü tarım ve sanayi üretimi için seferberlik başlatılmalı ve reel sektördeki likidite yokluğuna son verilmeli, iki.
Bütçedeki faiz açığı vakit kaybetmeden kapatılmalı, üç.
Hesap çok açık...
2002 bütçesindeki faiz açığını kapattığınız zaman zaten bütçe fazla veriyor. Öyle ki, bu açık kapanınca BTP'nin programında ve Prof. Dr. Haydar Baş beyin Milli Ekonomi Modeli'nde belirttiği gibi gerçekten yıllık geliri 100 milyarın altında olan insanımızdan vergi almaya gerek kalmıyor. Çünkü toplanan vergilerin tamamı, faiz açığını kapatmak için harcanıyor; yatırım veya bir başka iş için değil. Bu açık kapatılınca BTP'nin öngördüğü "Vergisiz Türkiye"nin kapısı açılıyor.
Bu açık nasıl mı kapatılacak?
Bunu da BTP'nin parti programına aldığı İkinci Kuvay-ı Milliye'nin mimarı Prof. Dr. Haydar Baş beyin Milli Ekonomi ve Kalkınma Modeli'nden takip ederseniz, hazinenin kaynağına erişirsiniz. Böylece, son günlerde Kuvay-ı Milliye kadrosunun söylemlerini kopyalayıp millete sunan IMF lobilerinde veya Atlantik ötesinde "aslan postuna bürünmüş politik çakallar"ın foyasını da ortaya çıkartırsınız. Görünen şu ki, hiçbir çözümü olmayan politik çakalların sayısı, bundan sonra daha da artacak.
Bu arada "manda marazı"na tutulmuş ABD/AB ve IMF'ci kimi medyatörlerin BTP'nin tek başına iktidar şahlanışından panikleyip iftiraya sarılmalarındaki arkaplanı da Milli Ekonomi Modeli'nini okursanız, görürsünüz. Ayrıca işbaşındaki politikacılarımızın ekonomik atmasyonları vechiyle, iki kere ikinin 5 değil, 4 ettiğini de bizzat bu kitapçıkta bir kez daha kavrarsınız.
Beş-altı yaşlarında iken büyüklerimiz, bizimle latife yapmak için, iki kere iki kaç eder, diye sorarlardı. Misafirliğe gittiğimiz zaman veya köy meclislerine katıldığımızda ya da "cuma yemekleri"ne götürüldüğümüz vakitlerde, meclisin büyükleri bu tip sorularla çocukları "ortamın maskotu" yaparlardı.
Çocukluğunuzda siz de bu tip şakalarla karşılaşmışsınızdır. Bir şekilde öğrendiğimiz cevabı, arka arkaya tekrarlayıp dururduk; iki kere iki dört eder, beş etmez.
Kemal Derviş başta olmak üzere ekonomi kurmayları ve koalisyon ortakları millete şunu söylüyorlar: Ekonomik kriz bitti, tehlikeleri savurduk. Yani iki kere iki 5 eder.
Piyasaya bakıyorsunuz; yaprak kımıldamıyor, işsizler ordusuna her geçen gün onbinler katılıyor. Esnaf kan ağlıyor. Ne tarımda, ne sanayide, ne bir başka imalatta üretim var. Dişliler paslanmaya başlamış.
Bu kronik tabloya rağmen Ankara diyor ki, durum düzeliyor. Eğer iki kere iki 5 ediyorsa, Ankara doğru söylüyor.
Hesap ortada...
Bu bütçe profiliyle ve Bağımsız Türkiye Partisi hariç maalesef tüm partilerimizin sözkonusu "IMF tutsaklığı" ile ekonomi düzelmez. çünkü iki kere iki 5 etmez.
2002 bütçesinin genel tablosu belli... Gelir, 72 katrilyor TL. Gider 97 katrilyon TL. Bir kere, 25 katrilyon TL. baştan açık. Dahası var; bütçe giderlerinin 45 katrilyonu "borç faizi" gideri.
Bu borç nereden karşılanacak? Milletin sırtından vergi olarak, zam olarak, stopaj veya bir başka pirim çeşidi olarak... Hedeflenen toplam vergi miktarı ise güya 48-50 katrilyon TL.
Bu vergi nereden toplanacak? Güya işçiden, memurdan, esnaftan, işadamından.
İşçi, memuru anladık; onlar zaten "kesinti tutsağı". Fakat esnafın ekmek teknesi çalışıyor mu ki, vergisini ödeyebilsin. Taksitlendirdiği faizle kabartılmış vergi borcunu tekrar "temerrüte bırakmak" durumunda kalan esnaf, yeni dönem vergisini ödeyebilir mi? Öder, diyen yalan söyler. Yani, iki kere iki 5 eder, der.
Ekonomi uzmanları ham hayal kuruyor. Bütçedeki 45 katrilyonluk faiz açığını kapatmak için hedeflenen vergi, taş çatlasa reel olarak 20-25 katrilyona ulaşabilir. Velev ki, 50 katrilyon toplansın; bir sonraki sene, yine aynı "faiz devi" daha da büyümüş olarak karşımıza çıkacak. Zira hem iç, hem dış borcu kabartmak dışında bir adım attığımız yok. İç borç 122 katrilyon TL, dış borç 165 katrilyon TL. Enflasyon ve faiz, üretimi kemiren bir bukalemunun iki görüntüsüdür. Dolayısıyla bu faiz tablosuna rağmen, enflasyonu düşürüyorum diyenler, iki kere iki 5 eder, demektedirler. Eder mi? Belki çocuk kandıranlar için eder.
Geçen gün İstanbul'da İkinci Kuvayı Milliye'nin mimarı Prof. Dr. Haydar Baş bey, şunun altını çizdi; iç borç diye nitelenen borcun büyük dilimi de aslında dış kaynaklı borç. Yerlilerin dışarıdan bulup üzerine kendi faizini de ilave ederek devlete verdiği borç maalesef.
Global sermaye ülkede üretimin stoplanmışlığından memnun. Devlete iç borç veren "global sermayenin yerli distribütörleri" de dört köşe. Çünkü üretimin stoplandığı yerde, bırakınız sair bütçe açıklarını, sadece faiz açığını kapatmak için devlet en az şu kadar iç veya dış borçlanmaya gitmek durumunda IMF'nin aklına göre. Dolayısıyla hem borcunu hem de borç faizini katladıkça katlayacak. Bu konjonktürde milletin anası ağlayacak; buğday, şeker pancarı, tütün, fındık üretmeyecek. Sanayici makinasını çalıştırmayacak. İmalatçı imalathanesine kilit vuracak. Dolayısıyla insanımız ekmek bulamayacak. Bu arada devleti dış ve iç borca mahkum eden politikacıların bütçedeki 45-50 katrilyonluk faiz yükünü millet vergi ile, zam ile ödeyecek.
Allah aşkına, milletimize bu reva mı? Allah aşkına cevap istiyorum; böyle bir ekonomi tablosunun neresi düzgün? Bize bunları dayatan IMF mandacıları ekonomiyi düzeltebilir mi?
O halde, BTP'nin ekonomi programında belirttiği gibi, öncelikle faizle borçlanma mantığı derhal değiştirilmeli, bir.
Her türlü tarım ve sanayi üretimi için seferberlik başlatılmalı ve reel sektördeki likidite yokluğuna son verilmeli, iki.
Bütçedeki faiz açığı vakit kaybetmeden kapatılmalı, üç.
Hesap çok açık...
2002 bütçesindeki faiz açığını kapattığınız zaman zaten bütçe fazla veriyor. Öyle ki, bu açık kapanınca BTP'nin programında ve Prof. Dr. Haydar Baş beyin Milli Ekonomi Modeli'nde belirttiği gibi gerçekten yıllık geliri 100 milyarın altında olan insanımızdan vergi almaya gerek kalmıyor. Çünkü toplanan vergilerin tamamı, faiz açığını kapatmak için harcanıyor; yatırım veya bir başka iş için değil. Bu açık kapatılınca BTP'nin öngördüğü "Vergisiz Türkiye"nin kapısı açılıyor.
Bu açık nasıl mı kapatılacak?
Bunu da BTP'nin parti programına aldığı İkinci Kuvay-ı Milliye'nin mimarı Prof. Dr. Haydar Baş beyin Milli Ekonomi ve Kalkınma Modeli'nden takip ederseniz, hazinenin kaynağına erişirsiniz. Böylece, son günlerde Kuvay-ı Milliye kadrosunun söylemlerini kopyalayıp millete sunan IMF lobilerinde veya Atlantik ötesinde "aslan postuna bürünmüş politik çakallar"ın foyasını da ortaya çıkartırsınız. Görünen şu ki, hiçbir çözümü olmayan politik çakalların sayısı, bundan sonra daha da artacak.
Bu arada "manda marazı"na tutulmuş ABD/AB ve IMF'ci kimi medyatörlerin BTP'nin tek başına iktidar şahlanışından panikleyip iftiraya sarılmalarındaki arkaplanı da Milli Ekonomi Modeli'nini okursanız, görürsünüz. Ayrıca işbaşındaki politikacılarımızın ekonomik atmasyonları vechiyle, iki kere ikinin 5 değil, 4 ettiğini de bizzat bu kitapçıkta bir kez daha kavrarsınız.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.