Bir milleti aldatmanın, yanlış yöne sevk etmenin en kolay, en kestirme yolu, o millete kahramanlarını hain, hainlerini kahraman belletmektir. Bir de kahramanlar, birbirinin düşmanı olarak tanıtılırsa, mesele tamamdır. Artık o milletin, doğruyu yanlışı, yararlıyı zararlıyı, dostu düşmanı ayırt etmesi güçleşir, belki de imkânsız hale gelir. Çünkü milletin çoğunluğun ölçüsü, kahraman bildikleri önderlerdir. Gerçek kahramanları ve hainleri bilen tarihçilerimiz derler ki: "Türklerin son dönemde yetiştirdiği en büyük devlet adamlarından biri İkinci Abdülhamid, diğeri de Atatürk'tür. Oyuna bakınız ki, bu iki devlet adamımız birbirinin düşmanı gibi gösterildi. Dahası, Türk çocuklarının bir kısmı İkinci Abdülhamid'e, bir kısmı da Atatürk'e düşman edildi".Tarihi azıcık irdeleyince, karşımıza şaşırıp kalacağımız büyük bir gerçek çıkıyor. O da şu: Bu iki devlet adamımızın düşüncesi aynı, ideali aynı, yaptıkları da aynı. En önemlisi düşmanları da aynı. Meselâ İkinci Abdülhamid'e 'Kızıl Sultan' yaftasını vuran Ermeniler, Atatürk'ü sever mi? Veyahut Atatürk'e düşman olanlar, İkinci Abdülhamid'e saygı duyar mı? Ama gel gör ki, Türk milleti içerisinde hâlâ bu yanlışa, bu çelişkiye düşenler var. Az da olsa, kimisi İkinci Abdülhamid'i sever, Atatürk'e kızar, kimisi Atatürk'ü över, İkinci Abdülhamid'e söver. Bu oyunu bozmak, devlet ve millet hayatımız için büyük önem arz etmektedir.Sözü daha fazla uzatmadan, teferruata kaçmadan, bu iki büyüğümüzün ekonomideki milli duruşlarına kısaca değinmek istiyoruz. Osmanlı ekonomisinin azınlıkların egemenliğine geçtiğini gören İkinci Abdülhamid, milli ekonomi yönünde büyük adımlar attı. İlk olarak, Türk gençlerinin ekonomik alanda yetişmesi için 'Hamidiye Ticaret Mektebi Ali'sini kurdu. Aynı şekilde Mülkiyeyi Şahane'yi yenileyerek öğrenci sayısını on iki kat artırdı. O günün şartlarında bu adımlar gerçekten çok önemliydi. Çünkü Türkler içerisinde ekonomiyi bilen, dişe dokunur ticaret yapan insan sayısı, bir elin parmaklarını yukarı geçmiyordu. İkinci Abdülhamid, ta o zamanlarda ekonomide oynanan oyunu doğru olarak tespit etmişti. Şöyle diyordu: "İstanbul'da bir cam fabrikası kurulup 70 cm. uzunluk ve 50 cm. genişlikte bir camı iki kuruşa satsa, herkes camı oradan alır. Fakat Avusturya bu fabrikayı batırmak için bir sene zararına devam ederek camı bir kuruşa satarsa, burada açılan fabrika kapanır. Yüzde sekiz gümrük varken böyle şeylerin yapılması imkânsızdır". Görüldüğü gibi, İkinci Abdülhamid, bu sözlerle yerli üreticilerin korunmasına ve milli ekonominin gelişmesine dikkat çekiyordu.Çok manidardır, Atatürk, İkinci Abdülhamid'in kurduğu Maliye Teşkilatını, yani Defterdarlık, Mal Müdürlüğü ve Teftiş Kurullarını aynen korumuştur. Atatürk başka ne yaptı? Bugünkü anlayışın tam tersine, 'devletleştirme' yaptı. O dönemde, yabancı firmaların elindeki işletmeleri devletleştirmeye 'millileştirme' deniliyordu. Bunun ihtiva ettiği manayı, ne varsa satan, satılığa çıkaran politikacıların anlaması, elbette zordur.Atatürk, bununla da yetinmedi. Gayrimüslimlerin ekonomideki etkinliklerini azaltmak, Türk müteşebbislerinin önünü açmak için, pek çok teşebbüslerde bulundu. İstanbul düşman işgalinden kurtulur kurtulmaz, hemen 'Milli Türk Ticaret Birliği' adında bir dernek kurdurdu. Bu birlik, gayrimüslim tüccarların kontrolünde olan İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası yönetimini ele aldı. Tabiri caizse Atatürk, bir taraftan devletleştirme, millileştirme yaparken, öte yandan da ekonomiyi Türkleştirmeye çalışıyordu. Kısacası, her iki devlet adamımız da ekonomide milliliği esas alıyordu. Bundan dolayı her ikisinin de düşmanları aynıdır. Yani, gayri milli güçler, İkinci Abdülhamid ve Atatürk'e düşmandırlar. Burada akla şu soru geliyor: Öyleyse, neden dostları aynı değil? İşte, işin püf noktası burasıdır. Biz de, buna parmak basmaya, oynanan büyük oyunu gözler önünü sermeye çalışıyoruz. Bu oyun bozulursa, bu cehalet ortadan kalkarsa, Türk milleti dostunu düşmanını, daha iyi tanıyacak, gideceği yolu daha iyi görecektir. Aksi halde, istikbalimiz karanlıktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018