İmam Gazali'nin İhya-i Ulumuddin eserinden bilgiler aktarmaya devam edelim müsaadenizle:
İftar zamanında tıka-basa -helâl de olsa- yememek gerekir. Helâl de olsa tıka-basa doldurulan mide Allah nezdinde en fazla buğz edilen kaptır.
Oruçlu bir kimse, gündüz yemediklerini iftar zamanında tıka-basa yerse, acaba Allah'ın düşmanı olan nefis ve şeytanı nasıl kahredebilir ve şehvetini nasıl kırabilir?
Öyle âdet edilmiştir ki yemeklerin en nefisleri Ramazan ayı için tedarik edilir ve o ayda, birkaç ayda yenilmeyecek kadar çeşitli yemekler yenir. Oysa oruçtan gaye, mideyi aç bırakmak, heva ve şehveti kırmak ve böylece nefsi, takvaya alıştırmaktır. Bu, orucun başta gelen hedefidir.
Fakat mide sabahtan akşama kadar aç bırakılır, tam akşam zamanı yemeğe karşı şehvetle isteği kabardığında, ona lezzetli yemekleri yedirip doyurursa, onun iştahı daha da fazlalaşır ve kuvveti daha da gelişir.
O zaman öyle şehvetler baş gösterir ki şayet nefis eski âdetlerinde bırakılıp oruç vesilesiyle bu kadar çeşitli yemeklerle beslenmeseydi, daha sakin olacaktı.
İşte bu nedenle orucun ruhu ve özü, şeytanın elinde şerlere sevk etmek için vesile olan nefsin kuvvetlerini kırmaktır.
Bu ise, ancak iftar zamanında az yemekle hâsıl olabilir; yani kişi oruçlu olmadığı zamanlar akşamları ne yiyorsa, oruçlu olduğu zaman da sadece onunla yetinmelidir. Eğer bütün gün yiyecek toplayarak hepsini üst üste iftar zamanında yerse, o zaman orucundan (sır ve hikmet olarak) herhangi bir fayda temin edemez.
Orucun adabından birisi de açlık, susuzluk ve zafiyeti hissedebilmek için gündüz uyumamaktır. Kişi böyle yaptığı takdirde kalbi saflaşır. Her gece biraz daha zayıf olmak suretiyle gece namazlarına kalkmak imkânına sahip olur. Bu durumda umulur ki şeytan kalbinden uzaklaşır. Şeytanın pençesinden kurtulan kalp, gökler âleminde seyretme imkânına sahip olur.
Zaten kadir gecesi, gökler âleminde seyretme imkânına sahip gece demektir. Nitekim "Muhakkak biz Kur'an-ı Kadir gecesinde inzal ettik" ayetiyle bu mana kast olunmuştur.
İftar sofrasında korku ve ümit dengesine de dikkat etmek gerekir.
Kalbi ile göğsü arasında bir yemek torbası meydana getiren kimse, böyle bir şereften mahrumdur. Sadece midesini yemekten boşaltmak da bu mahcubiyet perdesinin aralanmasına kâfi değildir.
Himmetini de Allah'tan başka her şeyden boşaltmalıdır.
İşte o zaman, hakikatin tamamını elde etmiş olur. Bu durumun ilk basamağı az yemektir. Yemek sofrasında yemekleri veren Allah'ın kudretini tefekkür etmek, açlık tokluk dengesini yakalayabilmek; açları, yokluk içinde kıvrananları düşünüp bu sofrayı bize lütfeden yüce Allah'ın rahmet ve merhametine sığınmak ve tefekkür etmek ne güzel bir ameldir.
- Çekilin gençlerin önünden onlar halledecektir / 10.01.2025
- 30 yıl önceden haber verilen gerçekler / 09.01.2025
- Hakkımı helal etmiyorum / 08.01.2025
- Sakın ‘demokrasi’ istemeyin siz de yargılanırsınız / 07.01.2025
- Ehliyet, liyakat ve güzel ahlak ilişkisi / 06.01.2025
- Dayanmalısın, sen milletimizin umudusun Hüseyin! / 04.01.2025
- Recep ayında okunacak dua ve kılınacak namaz / 03.01.2025
- Regâib Gecesi ve kılınacak namaz / 02.01.2025
- Receb ayı, Regaib gecesi ve çeşitli tevafuklar / 01.01.2025