1983... Eylül sonları...
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde öğrenciyiz. Bağlarbaşı'ndaki okulun önünden Üsküdar'a giden otobüsün yolcuları arasına biz de katıldık; Müslim Karabacak ve ben. Herhalde okulda ya da otobüs durağında konuşma fırsatı bulamamış olacağız ki, otobüste merhabalaştıktan sonra, Müslim Bey'in kaşı, gözü, kulağı gibi asla ayrılmaz parçası olan tebessümü eşliğinde "Dergiyi gördün mü" dedi? Benden hayır cevabını alınca, "Nasıl hayır. Senin de yazın var" derken çantasından çıkarıp İcmal'in ilk sayısını elime tutuşturdu.
Tarifi imkansız heyecan ve sevinçle sayfalar arasında dolaşırken son durağa geldiğimizi, herkesin indiğini, sadece ikimizin kaldığını neden sonra farkettim. Dergi eksenli sohbetimiz Sirkeci vapurunda da devam etti. Gaziosmanpaşa İmam Hatip Lisesi'nden öğretmenimiz olan muhterem Ali Gedik Bey'e, incelemesi, yanlışlarımı düzeltmesi için verdiğim amatör yazılarımdan "Son Söz Son Elçinin" başlıklı çalışmamı da lütfetmiş, İcmal'in ilk sayısına koymuşlardı.
Üzerinde 20. yıl ve 200. sayı yazan son sayıyı Erzurum'da olmamızdan ötrü biraz da gecikmeli olarak elime alınca, o ilk günleri, ilk sayıları, yirmi yıllık bir tarih olarak hatırladım. Geride bıraktığımız yirmi yıl içinde İcmal, yazarlar, çizerler, şairler, hatipler ve nice pazarlamacılar yetiştirdi. Elinizdeki gazetenin, bayrak, bağımsızlık ve vatan sevdalısı ve bu değerler uğruna dahili ve harici düşmanlara karşı koç gibi mücadele eden tüm yazarları, çalışanları İcmal üniversitesinin öğrencileridir.
Yine ekranların yüzakı, milleti ve miletin mukaddesatını dava edinen, dünya ölçeğinde Kur'an-ı Kerim öğreten tek televizyon olma ayrıcalığını elinde tutan Mesaj ve Meltem Televizyonları, Meltem Radyo da İcmal üniversitesinin fakülteleridir.
Bugün Yeniden Kuvayı Milliye diyerek yola çıkan, modern emperyalizmin ayak oyunlarına karşı, hile ve tuzaklarına karşı ciddi söylemler geliştiren, tek başına milleti uyarma görevini ifa eden Bağımsız Türkiye Partisi'nin fikrî temelleri de İcmal dergisine dayanmaktadır.
İcmal'in ilk sayısından itibaren yazmaya çalışan, bugün elinizdeki gazetenin yazarları olan bütün arkadaşlarımız, hocalarımız -mütevazı olmaya gerek yok- ülkemizin geldiği, getirildiği çok nazik noktada tüm mandacılara ve teslimiyetçilere, hatta işbirlikçilere karşı yalın kılıç mücadele etmektedirler. Gelinen bu hassas noktada durup geriye doğru bakınca, İcmal üniversitesinin ne derece isabetli, yerinde, ağırbaşlı, vakur, ayakları yere basan bir mektep olduğunu anlıyorsunuz ve bu oluşumun hâmisi Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in basiretine, firasetine ve ileri görüşlülüğüne hayran duyorsunuz...
Dün, elinde İcmal dergisi olduğu halde Anadolu'yu karış karış, il il, ilçe ilçe dolaşarak insanımızı tanıyan, insanımızla hemhal ve hemdert olan genç kardeşlerimizin her biri bugün BTP'nin il ve ilçe başkanları olarak yine Anadolu'dalar ve milletimizi haçlı oyunlarına karşı, misyoner sömürgecilere karşı milleti uyarmaktadırlar.
Arkadaşlar! İcmal hatıralarını yazmak için 20 yıl geçmiş olması yetmez mi?
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde öğrenciyiz. Bağlarbaşı'ndaki okulun önünden Üsküdar'a giden otobüsün yolcuları arasına biz de katıldık; Müslim Karabacak ve ben. Herhalde okulda ya da otobüs durağında konuşma fırsatı bulamamış olacağız ki, otobüste merhabalaştıktan sonra, Müslim Bey'in kaşı, gözü, kulağı gibi asla ayrılmaz parçası olan tebessümü eşliğinde "Dergiyi gördün mü" dedi? Benden hayır cevabını alınca, "Nasıl hayır. Senin de yazın var" derken çantasından çıkarıp İcmal'in ilk sayısını elime tutuşturdu.
Tarifi imkansız heyecan ve sevinçle sayfalar arasında dolaşırken son durağa geldiğimizi, herkesin indiğini, sadece ikimizin kaldığını neden sonra farkettim. Dergi eksenli sohbetimiz Sirkeci vapurunda da devam etti. Gaziosmanpaşa İmam Hatip Lisesi'nden öğretmenimiz olan muhterem Ali Gedik Bey'e, incelemesi, yanlışlarımı düzeltmesi için verdiğim amatör yazılarımdan "Son Söz Son Elçinin" başlıklı çalışmamı da lütfetmiş, İcmal'in ilk sayısına koymuşlardı.
Üzerinde 20. yıl ve 200. sayı yazan son sayıyı Erzurum'da olmamızdan ötrü biraz da gecikmeli olarak elime alınca, o ilk günleri, ilk sayıları, yirmi yıllık bir tarih olarak hatırladım. Geride bıraktığımız yirmi yıl içinde İcmal, yazarlar, çizerler, şairler, hatipler ve nice pazarlamacılar yetiştirdi. Elinizdeki gazetenin, bayrak, bağımsızlık ve vatan sevdalısı ve bu değerler uğruna dahili ve harici düşmanlara karşı koç gibi mücadele eden tüm yazarları, çalışanları İcmal üniversitesinin öğrencileridir.
Yine ekranların yüzakı, milleti ve miletin mukaddesatını dava edinen, dünya ölçeğinde Kur'an-ı Kerim öğreten tek televizyon olma ayrıcalığını elinde tutan Mesaj ve Meltem Televizyonları, Meltem Radyo da İcmal üniversitesinin fakülteleridir.
Bugün Yeniden Kuvayı Milliye diyerek yola çıkan, modern emperyalizmin ayak oyunlarına karşı, hile ve tuzaklarına karşı ciddi söylemler geliştiren, tek başına milleti uyarma görevini ifa eden Bağımsız Türkiye Partisi'nin fikrî temelleri de İcmal dergisine dayanmaktadır.
İcmal'in ilk sayısından itibaren yazmaya çalışan, bugün elinizdeki gazetenin yazarları olan bütün arkadaşlarımız, hocalarımız -mütevazı olmaya gerek yok- ülkemizin geldiği, getirildiği çok nazik noktada tüm mandacılara ve teslimiyetçilere, hatta işbirlikçilere karşı yalın kılıç mücadele etmektedirler. Gelinen bu hassas noktada durup geriye doğru bakınca, İcmal üniversitesinin ne derece isabetli, yerinde, ağırbaşlı, vakur, ayakları yere basan bir mektep olduğunu anlıyorsunuz ve bu oluşumun hâmisi Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in basiretine, firasetine ve ileri görüşlülüğüne hayran duyorsunuz...
Dün, elinde İcmal dergisi olduğu halde Anadolu'yu karış karış, il il, ilçe ilçe dolaşarak insanımızı tanıyan, insanımızla hemhal ve hemdert olan genç kardeşlerimizin her biri bugün BTP'nin il ve ilçe başkanları olarak yine Anadolu'dalar ve milletimizi haçlı oyunlarına karşı, misyoner sömürgecilere karşı milleti uyarmaktadırlar.
Arkadaşlar! İcmal hatıralarını yazmak için 20 yıl geçmiş olması yetmez mi?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025