logo
23 NİSAN 2025

Hz. Peygamberin kutlu doğumu

20.08.2019 00:00:00

Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın, 'Rahmeten li'l-Âlemin Hz. Muhammed (s.a.v)' eserinde Resûlullah'ın (s.a.v) doğumu hakkında şu bilgilere yer veriliyor:

"Habibullah (s.a.v.), Mekke'de, Rebiü'l-evvel ayının onikinci pazartesi gecesi sabaha karşı dünyaya gelmiştir (M. 570). Böylece, Hz. Adem'den beri devam edegelen "peygamberlik nuru" sahibini bulmuş oldu. Babası Abdullah, Peygamberin doğumundan iki ay önce vefat etmiştir. Annesi Vehb kızı Âmine, doğumda diğer kadınlar gibi eziyet çekmemiş, hatta ağırlık bile hissetmemiştir. Hamileyken, bir gece rüyasında, tanımadığı bir kimse gelip; "Sen, âlemlerin hayırlısına hamilesin; doğduğunda adını Muhammed koy" diye ikazda bulunmuş; doğum anında da heybetli bir ses duyarak irkilmiştir. Beyaz bir kuş, kanadıyla Hz. Amine'nin arkasını sıvazlamış, kendisine beyaz bir kâse içinde şerbet sunmuşlardır. Şerbeti içtiğinde, her yanını bir nur kaplamış ve Hz. Muhammed dünyaya gelmiştir.

Annesi; "Etrafımda birçok hatun toplandı. Ne zaman ki Muhammed vücuda geldi; baktım, mübarek başını secdeye koydu; ellerini kaldırdı, duada bulundu" şeklinde anlatıyor.

Hz. Muhammed (s.a.v.) sünnetli doğmuştur. Doğduğunda sırtında ve omuzlarında peygamberlik mührü vardı. Onu meleklerin yıkadığını, kaynaklar bize bildirmektedir. Doğumuna arz şahadet etmişti:

Resûlullah (s.a.v.) doğduğu gece, yeryüzündeki birçok put düşüp kırılmıştır.

İran hükümdarı Kisra, kemerli bir saray yaptırmıştı. On dört kulesi vardı. O gece, kulelerin bütün şerefeleri yıkıldı.

Kisra, Dicle kenarında da büyük bir bina yaptırmıştı. Resûlullah (s.a.v.) doğduğu gece Dicle nehri taştı, binayı yerle bir etti.

Mecusilerin asırlardan beri yanan ateşleri yine Resûlullah'ın (s.a.v.) doğduğu gece sönmüştür.

O zaman, Araplar arasında âdet olduğu üzere, çocuğun sütanneye verilmesi kararlaştırıldı. Ancak hiçbir sütanne, yetim bir çocuğu almak istemiyordu. Bu arada amcası Ebu Leheb'in cariyesi Süveybe, çocuğu bir müddet emzirdi. Kardeşinin oğlunun doğumuna sevinen Ebu Leheb'in, O'nun şerefine Süveybe'yi azad ettiğini ve bu yüzden Efendimizin doğduğu gün olan her pazartesi günü azabının biraz hafiflediğini kaynaklar bize bildirmektedir.

Sonunda Ben-i Sa'd kabilesinden Halime bint-i Ebi Züeyb, Hz. Muhammed'i kabul etti. O sırada Ben-i Sa'd yurdunda kıtlık vardı. Hz. Halime, bebeğin gelişiyle ineklerin sütünün arttığını, çadırın etrafının yeşilliklerle dolduğunu, evine bereketin geldiğini ifade ediyor. Resulûllah (s.a.v.), bu göçebe sütannenin yanında oldukça sade bir hayat geçirmiştir. Gündüz otlakta sürülere bakıyor, aileye yardım ediyordu. Çoğu zaman, yalnızca hurma ve süt ile yetiniyorlardı. Hz. Muhammed (s.a.v.) sütkardeşleriyle kırlarda oynuyor, koyun güdüyordu.

Bir defasında, sütkardeşi Şeyma'nın omuzunu bilinmeyen bir sebeple o kadar kuvvetli ısırmıştı ki, izi ömür boyu silinmedi. Yıllar sonra bir savaşta esir düşen Şeyma'yı, Resulûllah (s.a.v.) bu yara izinden tanımış, gözleri yaşarmıştır.

Yine 'Şakku's-Sadr (göğüs yarılması) hadisesi de Hz. Halime'nin himayesindeyken meydana geldi. Kırda oynayan Hz. Muhammed'in yanına gelen Cebrail (a.s.), O'nun göğsünü yararak, kalbini çıkardı. Küçük bir parçasını göstererek; "Bu şeytanın sendeki nasibidir" dedi. Ve kalbini Zemzem suyuyla yıkayıp yerine koydu. Bu olay, Allah'ın O'nu seçtiğinin işaretlerinden biridir.

Hz. Halime, Hz. Muhammed'i kendi çocuklarından fazla seviyordu. Daha ilk günden, O'ndaki farklılığı hisseden Halime, onu gözü gibi koruyordu. Resûlullah, sütannesinin sağ göğsünden emer, sol göğsünü kardeşlerine bırakırdı. Beş yaşını doldurduğunda, O'ndaki mucizelerden ve üstün hâllerden ürken Hz. Halime, çocuğu annesine teslim etti. Kısa bir süre sonra annesi, zenci cariye Ümmü Eymen ve bir hizmetçi ile Medine'ye hareket ettiler. Neccaroğulları kabilesinden birinin evinde ikamet edildi. Resûlullah'ın babasının kabrini de ziyaret etmişlerdi. Resûlullah, bu gezi sırasında bir su birikintisinde yüzme öğrendiğini ve Üneyse isimli bir akraba kızıyla oynadığını hatırlayacaktı.

Hz. Âmine, dönüş yolu üzerinde Ebva denilen yerde vefat etti ve oraya gömüldü. Resûlullah (s.a.v.) o sırada altı yaşında bulunuyordu. Zenci cariye Ümmü Eymen ile Mekke'ye dönen Hz. Muhammed, epeyce yaşlı olan dedesi Abdülmuttalib'e teslim edildi. Şefkatli bir insan olan Abdülmuttalib'in, öksüz ve yetim torununa gösterdiği sevgi pek büyüktü. Abdülmuttalib, köklü bir tevhid inancına sahipti. Resulûllah'ın çocukken onunla birlikte Hira Dağı'na çıktığı ve inzivaya çekildikleri rivayet edilir. 

Peygamberin ecdadından Abdimenâfoğlu Hâşim, cömertliği ile tanınan bir tüccardı. Kervanlarının yolu Medine'den geçerdi. Hâşim, burada güzel bir dul kadınla evlendi ve bu evlilikten Abdülmuttalib doğdu. Kendisini yüksek karakterli bir insan olarak görüyoruz. Oldukça olaylı bir şekilde izi kaybolan Zemzem suyunun yerini gördüğü bir rüyaya dayanarak o bulmuştur. İnançlı bir insan olan Abdülmuttalib, on çocuğu olduğu hâlde birini Allah'a kurban adamıştı. Dua ve isteği kabul olunca Abdülmuttalib, çocukları arasında kura çekti ve kurban olarak Resûlullah'ın babası Abdullah çıktı.

Bir kadın kahinin (Arrafe) tavsiyesi üzerine belli sayıda deve ve Abdullah kuraya kondu. Oğlu her çıkışında Abdülmuttalib kurban edilecek hayvan sayısını arttırıyordu. On deve ile başlayan kura, hayvan sayısı yüze gelince son buldu ve yüz deve kurban edildi. Bu adağıyla, bize Hz. İbrahim'i hatırlatan Abdülmuttalib, torunu Hz. Muhammed (s.a.v) namına Allah'a her dua edişinde duası kabul olunurdu. 

Dedesi vefat edince, Hz.Muhammed, diğer dört amcasına tercihen, Ebu Tâlib'e emanet edildi. Çünkü güvenilir, zeki, cömert ve iyi kalpli biriydi. Diğer amcası Ebu Leheb ise, kendini içkiye ve kolay hayata vermiş bir ahlaksızdı. Rivayetlere göre, şarkıcı kadınlara şarap almak için Kâbe'ye hediye edilen mücevherleri çalardı. Esasen, daha çocukluk devresinden itibaren, Resûlullah (s.a.v) ile Ebu Leheb'in arasının açık olduğu görülür. Bir tartışma sırasında kendisini değil, Ebu Tâlib'i savunan Hz. Muhammed'e; "Ben de Senin amcanım. Fakat kalbim Seni asla sevmeyecek" diye haykırmıştı. Gerçekten, Ebu Leheb hayatı boyunca Hz. Muhammed'in ve davasının baş düşmanı olmuştur.

Resûlullah, pek zengin olmayan fakat cömertliğiyle tanınan amcasının yanında pek de refah içinde yaşamıyordu. Ancak, Ebu Tâlib ve zevcesi, O'na kendi çocuklarından daha iyi bakıyorlar, diğer çocuklar gibi sofra kurulur kurulmaz saldırmadığından O'na ayrı yemek çıkarıyorlardı. Resûlullah'ın yengesine olan sevgisi, bir anne sevgisinden farksızdı.

Ebu Tâlib, Suriye'ye bir kervan götürmek üzere yola çıktığında Resûlullah dokuz, bir rivayete göre on iki yaşındaydı. Şam ile Kudüs arasında Busra denilen bir yerde kervan konakladı. Burası, Bizans arazisi olduğundan yakında bir manastır bulunuyordu. Bu manastırda bulunan rahip Bahira, İncil'i derinliğine incelemiş biriydi. Son Peygamberin geleceğinin yakın olduğunu biliyordu. Ebu Tâlib'e çocuğun kim olduğunu sordu. "Oğlum" cevabını alınca; "O senin oğlun olamaz. Bu çocuğun babası ölmüş olmalı" dedi. Ebu Tâlib, amcası olduğunu söyleyince, çocuğu hemen geri götürmesini tavsiye etti. Ebu Tâlib de, Mekke'ye dönmekte acele etti."

Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--
 
Gökhan Demir / diğer yazıları
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya bilgilendirdi
"127 artçı deprem meydana geldi"
Marmara'da risk bitmedi
"Büyük parça kırılmadı"
İstanbul'da okullar 2 gün tatil edildi
Eğitime deprem arası
13 saniye sürdü
7 km derinlikte meydana geldi
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan ilk açıklama
'Devletimiz teyakkuz halinde'
Prof. Dr. Sedat Türkmen
'Marmara depremi endişesi sürüyor'
6.2'lik deprem fena salladı
Fatih'te metruk bina çöktü
Prof. Dr. Naci Görür
'Fay enerji biriktiriyor'
İstanbul'da büyük panik
Deprem sonrası İstanbul havadan böyle görüntülendi
Valilikten vatandaşa uyarı
'Telefon kullanmayın'
İstanbul'da 6,2 büyüklüğünde deprem
Vatandaşlar kendini dışarı attı
Zelenski'ye son teklif
'!Kırım'ı Rusya'ya ver' baskısı
Silivri açıklarında meydana geldi
İstanbul'da korkutan deprem
23 Nisan Atatürk'süz kutlanmaz
AKP'li belediyelerde gelenek oldu!
23 Nisan kutlanıyor
Anıtkabir'de resmi tören
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya bilgilendirdi
"127 artçı deprem meydana geldi"
Marmara'da risk bitmedi
"Büyük parça kırılmadı"
İstanbul'da okullar 2 gün tatil edildi
Eğitime deprem arası
13 saniye sürdü
7 km derinlikte meydana geldi
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan ilk açıklama
'Devletimiz teyakkuz halinde'
Prof. Dr. Sedat Türkmen
'Marmara depremi endişesi sürüyor'
6.2'lik deprem fena salladı
Fatih'te metruk bina çöktü
Prof. Dr. Naci Görür
'Fay enerji biriktiriyor'
İstanbul'da büyük panik
Deprem sonrası İstanbul havadan böyle görüntülendi
Valilikten vatandaşa uyarı
'Telefon kullanmayın'
İstanbul'da 6,2 büyüklüğünde deprem
Vatandaşlar kendini dışarı attı
Zelenski'ye son teklif
'!Kırım'ı Rusya'ya ver' baskısı
Silivri açıklarında meydana geldi
İstanbul'da korkutan deprem
23 Nisan Atatürk'süz kutlanmaz
AKP'li belediyelerde gelenek oldu!
23 Nisan kutlanıyor
Anıtkabir'de resmi tören
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.