(dünden devam…)
Hz. Fâtıma (a.s.) artık yataktan kalkamayacak kadar rahatsızlandığında, Muhacir ve Ensar kadınları Kendisini gruplar halinde ziyarete geliyordu. Bir ziyaretlerinde ona: "Ey Resûlullah'ın (s.a.v.) kızı! Hastalığın nasıl oldu? Bu geceyi nasıl sabahladın?" diye sordular.
Hz. Fâtıma (a.s.), Allah'a hamd ettikten ve Babasına salat ve selam gönderdikten sonra şöyle buyurdu: "Allah'a yemin ederim ki, dünyanızdan tiksinerek, kocalarınıza öfke duyarak sabahladım. Onları denedikten sonra tutup attım. Onları sınadıktan sonra onlara buğzettim. Ne çirkin bir şeydir kılıçların kırılması, (ciddiyetten sonra oyun), hasımların elinde birer oyuncağa dönüşmek, mızrakların kırılması, görüşlerin karmaşık (ve çelişkili) bir görüntü arz etmesi.
Nefislerinin önceden hazırladığı şey ne kötüdür! Bu yüzden Allah onlara gazap etti ve onlar ebediyen azaba uğrayacaklardır. Hiç kuşkusuz, onun (hilafetin, Fedek'i veya Ehl-i Beyt'in haklarını gasp etmenin) günahını onların boynuna geçirdim. Ağırlığını onlara yükledim. Sonuçlarını onların üzerlerine serptim. Zâlimler topluluğunun burunları kopsun! Boğazları dert görsün! Kahrolsunlar! Yuh olsun onlara!
Nasıl da bunu; risâlet dağlarından, nübüvvet ve yol göstericilik temellerinden, emin vahyin indiği topluluktan, din ve dünya işlerinin bilge yol göstericilerinden uzaklaştırdılar. Haberiniz olsun! İşte apaçık hüsran budur. Neden Ebu'l-Hasan'dan intikam aldılar? Allah'a yemin ederim ki, sırf kılıcının kötülere karşı çekilmesinden (ölüme aldırış etmeden inkarcıların üzerine gitmesinden), karşı konulmaz darbeler indirmesinden, savaşta düşmanı tepeleyen hücumları gerçekleştirmesinden, Allah için savaşırken hiçbir gaileyi hesaba katmamasından dolayı O'ndan intikam aldılar.
Allah'a yemin ederim ki, eğer Resûlullah (s.a.v.)'in O'na yüklediği sorumluluğu O'na verecek olsalardı, Ali (a.s.) o sorumluluğu sever ve onları kolaylıkla yola getirirdi. Öyle ki, izleyicisini yumuşak bir şekilde, yaralamadan, (yormadan) hırpalamadan ve dosdoğru bir şekilde maksadına eriştirirdi. Sonunda onları besleyici, susuzluğu giderici bir tatlı su kaynağına ulaştırırdı. Bir kaynak ki, alabildiğine geniş ve iki yakasına kadar su ile doludur. (bu suyun iki tarafı çer çöple kirlenip kokuşmaz). İçtiklerinde karınları şişmez. (Gizli açık onlara öğüt verirdi) ki bu su, çevrelerinde bir girdap gibi dönüyordu ama onlar bundan gereği gibi yararlanamadılar."
(devam edecek…)
- Büyük Ortadoğu Projesi’nin Türkiye ayağı / 24.10.2024
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-II / 10.12.2020
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-I / 09.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-VI / 08.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-V / 07.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-IV / 04.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-III / 03.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-II / 02.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-I / 01.12.2020