Hz. Fatıma’nın kısa biyografisi
Resulüllah Medine’ye dönünce, kılıcını kızı Fâtımâ’ya verdi. “Kızım, şunun üzerindeki kanı yıka” buyurdu. Hz. Ali de kılıcını O’na verdi
06.01.2023 20:52:00





Resulüllah Medine'ye dönünce, kılıcını kızı Fâtımâ'ya verdi. "Kızım, şunun üzerindeki kanı yıka" buyurdu. Hz. Ali de kılıcını O'na verdi.
Hz. Ali'nin eli omuzlarına kadar kana boyanmıştı. Resulüllah Hz. Fatıma'ya hitaben şöyle dedi:
"Bunu al ey Fatıma! Kocan kendine düşeni yaptı. Allah O'nun kılıcıyla Kureyş'in ulularını öldürdü."
Hamidi, "Cem'un Beyn'es-Sahihayn"da, Halebi ise, "Sıret-ü Halebiye"de (c. 3, s.123) şöyle yazıyor:
"Huneyn günü Hz. Ali ve Hz. Abbas, Allah Resulü'nün önünde, Abdullah b. Mes'ud solunda savaşıyordu. Ebu Süfyan b. Haris ise Hz. Peygamberin merkebinin yularını tutuyordu."
Hz. Ali bütün savaşlarda Allah tarafından desteklenmiş, melekler de O'na yardıma hazır durumda beklemişlerdir.
"Kifayet'ul Talibin"in 27. bâbında, Abdullah ibn-i Mesud'dan Resulüllah'ın şöyle buyurduğunu naklediyor:
"Ali hangi savaşa yöneldiyse, Cebrail'i sağında, Mikail'i solunda ve bir bulutun da O'nu gölgelendirdiğini görüyordum. Nihayet Allah, O'na zafer nasip ediyor."
Fâtımâ-tü'z-Zehra, Mekke'de Bi'set'in 5. yılında dünyaya geldi. Annesi, İslam tarihinde Büyük Hatice olarak anılan Hatice bint-i Huveylid'dir. Hz. Fâtımâ Hicret'in 11. yılında, Allah Resulü'nün vefatından iki veya üç ay sonra Medine'de vefat etmiştir.
Allah Resulü'nün Mekke'deki acı ve meşakkat dolu günlerinde, Hz. Fâtımâ'nın doğumu vahiy evine bir huzur ve muhabbet getirmişti.
Allah Resulü Hz. Fâtımâ hakkında şöyle buyuruyordu: "O Benim ruhumdur. O'nu kokladıkça cennetin kokusunu alıyorum."
Hz. Fâtımâ iki yaşlarındayken Kureyş müşriklerinin uyguladığı ekonomik ambargo yüzünden babası, annesi ve diğer Müslümanlarla beraber Ebu Tâlib deresinde dayanılmaz açlık ve sıkıntılara katlandı.
Hz. Fâtımâ bu ambargodan kurtulduktan kısa bir süre sonra Bi'set'in onuncu yılında değerli annesi Hz. Hatice'yi kaybetti. Sekiz yaşındayken Allah Resulü'nün hicretinden çok kısa bir süre sonra, Haşimoğulları'na mensup diğer kadınların yanında, Hz. Ali ile beraber Medine'ye hicret etti.
Küçük yaşta annesini kaybeden Hz. Fâtımâ, tamamen babasının terbiye ve himayesiyle büyüdü. Resulüllah O'nu çok sever, rivayetlere göre O'nun yüzünü öpmedikçe uyumazdı.
Peygamber şöyle buyururdu: "O, Benim tenimin paresidir. Benim bedenimdeki kalbim ve ruhumdur. O'nu üzen Beni üzmüştür, Beni üzen ise Allah'ı."
Hz. Ali ve Hz. Fatıma'nın evliliği
Resulüllah'ın kızı Hz. Fâtımâ, evlilik çağına geldiğinde Kureyş'in şahsiyetli ve zengin kişileri ard arda O'na talip oldu.
Ancak Hz. Peygamber, "Fâtımâ'nın evliliği Allah'ın emrine bağlıdır" buyurmak suretiyle, O'nun izdivacının ancak ilahi bir vahiy neticesi olacağına işaret ediyordu.
Bir gün Ebu Bekir, Hz. Fâtımâ'yı istemek maksadıyla Resulüllah'ın huzuruna çıktı. Ve talebini kendisine iletti. Resulüllah şöyle buyurdu: "Ben, Allah'ın emrini bekliyorum."
Aynı şekilde Ömer de Hz. Fâtımâ'ya talip oldu ve Resulüllah'a gelerek evlenme teklifini sundu. Hz. Peygamber ona da aynı şekilde, "Fâtımâ küçüktür, kocasının tayini Allah'ın emrine bağlıdır" buyurdu.
Çok büyük bir serveti olan Abdurrahman İbn Avf ve Osman b. Affan da görücülük maksadıyla Allah Resulü'ne geldiler.
Abdurahman, "Ya Resulallah, Fâtımâ'yı bana nikahlarsan yükleri kaliteli kumaş olan, mavi gözlü yüz tane siyah deve ve on bin dinar mehir vermeye hazırım" dedi.
Osman da, "Ben de bu miktar mehir veririm. Ben Abdurrahman'dan da üstünüm. Çünkü daha önce Müslüman oldum" deyince, Resulüllah çok öfkelendi. Yerden bir avuç toprak alıp, Abdurrahman'a doğru attı. Ve şöyle buyurdu:
"Sen Benim para ve servete taptığımı mı sandın ki, Bana servetinle iftihar ediyorsun? Bana parayla evlenmeyi mi tahmil etmek istiyorsun?"
Hz. Ali de, Hz. Fâtımâ ile evlenmek istiyordu. Ancak, utangaçlığı ve fakirliği sebebiyle niyetini Hz. Peygambere açmaktan çekiniyordu.
Ebu Bekir, Ömer ve Sa'd b. Muaz'ın teşvikiyle konuyu Resulüllah'a açmaya karar verdi.
Bu maksatla Ümmü Seleme'nin evine gitti. Resulüllah orada bulunuyordu. Kapıyı çaldı. Resulüllah, Ümmü Seleme'ye, "Kapıyı aç. Allah ve Resulü'nü seven, Allah ve Resulü'nün de kendisini sevdiği bir kimse geldi" buyurdu.
Hz. Ali içeri girdi. Selam verip oturdu. Hz. Fâtımâ ile evlenmek istediğini Allah Resulü'ne belirtti. Hz. Peygamber, zaten böyle bir öneriyi bekliyordu.
Hz. Ali'ye, "Senden önce de Fâtımâ'yla evlenmek isteyenler geldi, Ben bunları Fâtımâ'ya bildirdim. Ancak her defasında yüzünde bir isteksizlik gördüm. Ben dönünceye kadar burada kal" buyurdu.
Allah Resulü Hz. Fâtımâ'nın yanına gidip, Hz. Ali'nin teklifini bildirdi. Hz. Fâtımâ sessiz kaldı ancak yüzünü de dönmedi. Bunun üzerine Resulüllah yerinden kalkıp, şöyle dedi:
"Allahüekber! Sükût ikrardandır"
Resulüllah kızından izin aldıktan sonra Hz. Ali'nin yanına döndü ve "Evlenmek için bir şeyin var mıdır?" diye sordu. Hz. Ali bir kılıç, bir zırh ve bir deveden başka hiçbir şeyi olmadığını söyledi.
Hz. Peygamber, Hz. Ali'nin zırhını satıp, Hz. Fâtımâ'nın mihrinin bir kısmı olarak vermesini söyledi.
Hz. Ali, zırhı 400 dirheme sattı ve parasını Resulüllah'a getirdi. Bazı rivayetlere göre zırhı Hz. Osman aldı daha sonra Hz. Ali'ye hediye etti.
Resulüllah Hz. Ebu Bekir, Hz. Selman ve Hz. Bilal'i çağırıp, Fâtımâ için ev eşyası almalarını söyledi. Allah Resulü o paradan bir kısmını da Esma'ya verdi ve şöyle buyurdu: "Kızım için esans ve güzel koku al, geri kalanını Ümmü Seleme'ye teslim et."
Ebu Bekir şöyle diyor: "Paraları saydım, 63 dirhem olduğunu gördüm. O parayla şunları satın aldık:
Bir beyaz gömlek
Büyük bir başörtüsü
Hayber işi siyah bir elbise
Hurma lifinden bir yatak
Biri koyun lifi, diğeri hurma lifiyle doldurulmuş ketenden iki döşek
Koyun derisinden dört yastık
Bir el değirmeni
Bir bakır kap
Su çekmek için bir deri kırba
Elbise yıkamak için bir leğen
Süt için bir kâse
Bir su kabı
Bir yün perde
Bir ibrik
Bir çömlek maşrapa
Sergi olarak bir adet deri
İki çömlek testi
Bir aba."
Hz. Fâtımâ'nın çeyizini Hz. Peygamber'in huzuruna getirdiklerinde gözlerinden yaş aktı ve başını göğe kaldırıp, şöyle dedi:
"Allah'ım bu evliliği, kaplarının çoğu çömlekten olan kimselere mübarek eyle."
Hz. Ali de, kendi evine ince kum döşedi elbiseleri asmak için iki duvar arasına bir çubuk tutturdu. Bir koyun postu aldı. Ve de hurma lifinden bir yastık temin etti." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eserinden)
Hz. Ali'nin eli omuzlarına kadar kana boyanmıştı. Resulüllah Hz. Fatıma'ya hitaben şöyle dedi:
"Bunu al ey Fatıma! Kocan kendine düşeni yaptı. Allah O'nun kılıcıyla Kureyş'in ulularını öldürdü."
Hamidi, "Cem'un Beyn'es-Sahihayn"da, Halebi ise, "Sıret-ü Halebiye"de (c. 3, s.123) şöyle yazıyor:
"Huneyn günü Hz. Ali ve Hz. Abbas, Allah Resulü'nün önünde, Abdullah b. Mes'ud solunda savaşıyordu. Ebu Süfyan b. Haris ise Hz. Peygamberin merkebinin yularını tutuyordu."
Hz. Ali bütün savaşlarda Allah tarafından desteklenmiş, melekler de O'na yardıma hazır durumda beklemişlerdir.
"Kifayet'ul Talibin"in 27. bâbında, Abdullah ibn-i Mesud'dan Resulüllah'ın şöyle buyurduğunu naklediyor:
"Ali hangi savaşa yöneldiyse, Cebrail'i sağında, Mikail'i solunda ve bir bulutun da O'nu gölgelendirdiğini görüyordum. Nihayet Allah, O'na zafer nasip ediyor."
Fâtımâ-tü'z-Zehra, Mekke'de Bi'set'in 5. yılında dünyaya geldi. Annesi, İslam tarihinde Büyük Hatice olarak anılan Hatice bint-i Huveylid'dir. Hz. Fâtımâ Hicret'in 11. yılında, Allah Resulü'nün vefatından iki veya üç ay sonra Medine'de vefat etmiştir.
Allah Resulü'nün Mekke'deki acı ve meşakkat dolu günlerinde, Hz. Fâtımâ'nın doğumu vahiy evine bir huzur ve muhabbet getirmişti.
Allah Resulü Hz. Fâtımâ hakkında şöyle buyuruyordu: "O Benim ruhumdur. O'nu kokladıkça cennetin kokusunu alıyorum."
Hz. Fâtımâ iki yaşlarındayken Kureyş müşriklerinin uyguladığı ekonomik ambargo yüzünden babası, annesi ve diğer Müslümanlarla beraber Ebu Tâlib deresinde dayanılmaz açlık ve sıkıntılara katlandı.
Hz. Fâtımâ bu ambargodan kurtulduktan kısa bir süre sonra Bi'set'in onuncu yılında değerli annesi Hz. Hatice'yi kaybetti. Sekiz yaşındayken Allah Resulü'nün hicretinden çok kısa bir süre sonra, Haşimoğulları'na mensup diğer kadınların yanında, Hz. Ali ile beraber Medine'ye hicret etti.
Küçük yaşta annesini kaybeden Hz. Fâtımâ, tamamen babasının terbiye ve himayesiyle büyüdü. Resulüllah O'nu çok sever, rivayetlere göre O'nun yüzünü öpmedikçe uyumazdı.
Peygamber şöyle buyururdu: "O, Benim tenimin paresidir. Benim bedenimdeki kalbim ve ruhumdur. O'nu üzen Beni üzmüştür, Beni üzen ise Allah'ı."
Hz. Ali ve Hz. Fatıma'nın evliliği
Resulüllah'ın kızı Hz. Fâtımâ, evlilik çağına geldiğinde Kureyş'in şahsiyetli ve zengin kişileri ard arda O'na talip oldu.
Ancak Hz. Peygamber, "Fâtımâ'nın evliliği Allah'ın emrine bağlıdır" buyurmak suretiyle, O'nun izdivacının ancak ilahi bir vahiy neticesi olacağına işaret ediyordu.
Bir gün Ebu Bekir, Hz. Fâtımâ'yı istemek maksadıyla Resulüllah'ın huzuruna çıktı. Ve talebini kendisine iletti. Resulüllah şöyle buyurdu: "Ben, Allah'ın emrini bekliyorum."
Aynı şekilde Ömer de Hz. Fâtımâ'ya talip oldu ve Resulüllah'a gelerek evlenme teklifini sundu. Hz. Peygamber ona da aynı şekilde, "Fâtımâ küçüktür, kocasının tayini Allah'ın emrine bağlıdır" buyurdu.
Çok büyük bir serveti olan Abdurrahman İbn Avf ve Osman b. Affan da görücülük maksadıyla Allah Resulü'ne geldiler.
Abdurahman, "Ya Resulallah, Fâtımâ'yı bana nikahlarsan yükleri kaliteli kumaş olan, mavi gözlü yüz tane siyah deve ve on bin dinar mehir vermeye hazırım" dedi.
Osman da, "Ben de bu miktar mehir veririm. Ben Abdurrahman'dan da üstünüm. Çünkü daha önce Müslüman oldum" deyince, Resulüllah çok öfkelendi. Yerden bir avuç toprak alıp, Abdurrahman'a doğru attı. Ve şöyle buyurdu:
"Sen Benim para ve servete taptığımı mı sandın ki, Bana servetinle iftihar ediyorsun? Bana parayla evlenmeyi mi tahmil etmek istiyorsun?"
Hz. Ali de, Hz. Fâtımâ ile evlenmek istiyordu. Ancak, utangaçlığı ve fakirliği sebebiyle niyetini Hz. Peygambere açmaktan çekiniyordu.
Ebu Bekir, Ömer ve Sa'd b. Muaz'ın teşvikiyle konuyu Resulüllah'a açmaya karar verdi.
Bu maksatla Ümmü Seleme'nin evine gitti. Resulüllah orada bulunuyordu. Kapıyı çaldı. Resulüllah, Ümmü Seleme'ye, "Kapıyı aç. Allah ve Resulü'nü seven, Allah ve Resulü'nün de kendisini sevdiği bir kimse geldi" buyurdu.
Hz. Ali içeri girdi. Selam verip oturdu. Hz. Fâtımâ ile evlenmek istediğini Allah Resulü'ne belirtti. Hz. Peygamber, zaten böyle bir öneriyi bekliyordu.
Hz. Ali'ye, "Senden önce de Fâtımâ'yla evlenmek isteyenler geldi, Ben bunları Fâtımâ'ya bildirdim. Ancak her defasında yüzünde bir isteksizlik gördüm. Ben dönünceye kadar burada kal" buyurdu.
Allah Resulü Hz. Fâtımâ'nın yanına gidip, Hz. Ali'nin teklifini bildirdi. Hz. Fâtımâ sessiz kaldı ancak yüzünü de dönmedi. Bunun üzerine Resulüllah yerinden kalkıp, şöyle dedi:
"Allahüekber! Sükût ikrardandır"
Resulüllah kızından izin aldıktan sonra Hz. Ali'nin yanına döndü ve "Evlenmek için bir şeyin var mıdır?" diye sordu. Hz. Ali bir kılıç, bir zırh ve bir deveden başka hiçbir şeyi olmadığını söyledi.
Hz. Peygamber, Hz. Ali'nin zırhını satıp, Hz. Fâtımâ'nın mihrinin bir kısmı olarak vermesini söyledi.
Hz. Ali, zırhı 400 dirheme sattı ve parasını Resulüllah'a getirdi. Bazı rivayetlere göre zırhı Hz. Osman aldı daha sonra Hz. Ali'ye hediye etti.
Resulüllah Hz. Ebu Bekir, Hz. Selman ve Hz. Bilal'i çağırıp, Fâtımâ için ev eşyası almalarını söyledi. Allah Resulü o paradan bir kısmını da Esma'ya verdi ve şöyle buyurdu: "Kızım için esans ve güzel koku al, geri kalanını Ümmü Seleme'ye teslim et."
Ebu Bekir şöyle diyor: "Paraları saydım, 63 dirhem olduğunu gördüm. O parayla şunları satın aldık:
Bir beyaz gömlek
Büyük bir başörtüsü
Hayber işi siyah bir elbise
Hurma lifinden bir yatak
Biri koyun lifi, diğeri hurma lifiyle doldurulmuş ketenden iki döşek
Koyun derisinden dört yastık
Bir el değirmeni
Bir bakır kap
Su çekmek için bir deri kırba
Elbise yıkamak için bir leğen
Süt için bir kâse
Bir su kabı
Bir yün perde
Bir ibrik
Bir çömlek maşrapa
Sergi olarak bir adet deri
İki çömlek testi
Bir aba."
Hz. Fâtımâ'nın çeyizini Hz. Peygamber'in huzuruna getirdiklerinde gözlerinden yaş aktı ve başını göğe kaldırıp, şöyle dedi:
"Allah'ım bu evliliği, kaplarının çoğu çömlekten olan kimselere mübarek eyle."
Hz. Ali de, kendi evine ince kum döşedi elbiseleri asmak için iki duvar arasına bir çubuk tutturdu. Bir koyun postu aldı. Ve de hurma lifinden bir yastık temin etti." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.