Hükümetten yeni Suriye rotası
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İdlib'de Suriye ordusu ile yaşanan çatışmalar konusunda, Çarşamba günü TBMM'de yapacakları grup toplantısında açıklamalarda bulunacağını duyurdu. Erdoğan, "Bize saldırdıkça bedelini ağır ödeyecekler" diye konuştu
11.02.2020 19:30:00





Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen Yaşayan İnsan Hazineleri Ödül Töreni'nde yaptığı konuşmada, İdlib'teki saldırıda şehit düşen askerlerimize Allah'tan rahmet, yaralılara ise acil şifalar diledi. Erdoğan, "Çarşamba günkü grup toplantımızda Suriye meselesini ve bundan sonra atacağımız adımları ortaya koyacağız. Pazartesi günü yaptığımız üst düzey toplantıda gerekli cevapları Suriye tarafına verdik. Rejim ciddi manada özellikle de İdlib'de misliyle belasını buldu ama yetmez, daha devam edecek. Bunlar bizim Mehmetlerimize saldırdıkça bedelini çok ama çok ağır ödeyecekler. Bu adımları da Çarşamba günü kamuoyu ile paylaşacağım" ifadelerini kullandı.
Çağdaşlaşmanın sonuçları
Bir dönem çağdaşlaşma adına milletin ruh kökü ile bağını koparmaya yönelik pek çok girişimin, bir kültürel soykırımın yaşandığını sözlerine ekleyen Erdoğan, şunları söyledi: "Tek parti yıllarında kültür hayatımızı esir alan anlayış çağdışı yaftası vurduğu kadim değerlerimizi bu topraklardan söküp atmak için her yolu denedi. Musikiden mimariye, edebiyatımızdan geleneksel sanatlarımıza kadar bizi köklerimize bağlayan ne varsa dışlandı, görmezden gelindi. Milletin değerlerini, milletin zevk ve kültürünü gerilik emaresi olarak gören bu kültürel faşizm en büyük darbeyi Türkiye'nin kültür ve sanat hayatına vurdu.
Ülkemizde uzun yıllar sinemadan tiyatroya birçok alanda başarıdan, kaliteden ziyade ideolojik aidiyet ödüllendirilmiştir. Sanatçılar ortaya koyduğu ürünlerden daha çok siyasi görüşlerine göre baş tacı edilmiş ya da yok sayılmıştır. Kimi zaman hiçbir sanat değeri olmayan eserler yüceltilirken, milletin bağrından çıkmış sanatçıların özgün eserleri kasıtlı bir şekilde geri plana itilmiştir. Bu ülkede minyatür, ebru gibi tamamen bize ait sanatlar yıllarca perde arkasında tutulmuş, gündeme dahi getirilmemiştir. Türk müziğinin alaturka müzik denilerek yasaklandığı, türkülerimiz tezek kokuyor denilerek tahkir edildiği tuhaf dönemler yaşadık.
Mesela ülkemizin yetiştirdiği en büyük halk ozanlarından olan Neşet Ertaş en verimli dönemlerinde kadri kıymeti layıkıyla bilinmeyen elitist sanat anlayışının kurbanı olmuş hazinelerimizden bir tanesidir. Aşık Veysel'de öyle değil miydi? Ankara'ya sokmadılar. Kendisi imkânsızlıktan, yokluk ve yoksulluktan dolayı tam 25 sene boyunca gurbette yaşamak mecburiyetinde kalmıştır. Aşık Veysel gibi büyük bir usta dönemin Ankara Valisi tarafından kılık kıyafetinden dolayı şehrin merkezine alınmamıştır. Batı karşısında kompleksli, kendi insanına küstah, kendi değerlerine karşı düşman bu zihniyet Türkiye'nin kültür, sanat ve toplum hayatında onarılmaz yaralar açmıştır."
HABER MERKEZİ/İHA
Çağdaşlaşmanın sonuçları
Bir dönem çağdaşlaşma adına milletin ruh kökü ile bağını koparmaya yönelik pek çok girişimin, bir kültürel soykırımın yaşandığını sözlerine ekleyen Erdoğan, şunları söyledi: "Tek parti yıllarında kültür hayatımızı esir alan anlayış çağdışı yaftası vurduğu kadim değerlerimizi bu topraklardan söküp atmak için her yolu denedi. Musikiden mimariye, edebiyatımızdan geleneksel sanatlarımıza kadar bizi köklerimize bağlayan ne varsa dışlandı, görmezden gelindi. Milletin değerlerini, milletin zevk ve kültürünü gerilik emaresi olarak gören bu kültürel faşizm en büyük darbeyi Türkiye'nin kültür ve sanat hayatına vurdu.
Ülkemizde uzun yıllar sinemadan tiyatroya birçok alanda başarıdan, kaliteden ziyade ideolojik aidiyet ödüllendirilmiştir. Sanatçılar ortaya koyduğu ürünlerden daha çok siyasi görüşlerine göre baş tacı edilmiş ya da yok sayılmıştır. Kimi zaman hiçbir sanat değeri olmayan eserler yüceltilirken, milletin bağrından çıkmış sanatçıların özgün eserleri kasıtlı bir şekilde geri plana itilmiştir. Bu ülkede minyatür, ebru gibi tamamen bize ait sanatlar yıllarca perde arkasında tutulmuş, gündeme dahi getirilmemiştir. Türk müziğinin alaturka müzik denilerek yasaklandığı, türkülerimiz tezek kokuyor denilerek tahkir edildiği tuhaf dönemler yaşadık.
Mesela ülkemizin yetiştirdiği en büyük halk ozanlarından olan Neşet Ertaş en verimli dönemlerinde kadri kıymeti layıkıyla bilinmeyen elitist sanat anlayışının kurbanı olmuş hazinelerimizden bir tanesidir. Aşık Veysel'de öyle değil miydi? Ankara'ya sokmadılar. Kendisi imkânsızlıktan, yokluk ve yoksulluktan dolayı tam 25 sene boyunca gurbette yaşamak mecburiyetinde kalmıştır. Aşık Veysel gibi büyük bir usta dönemin Ankara Valisi tarafından kılık kıyafetinden dolayı şehrin merkezine alınmamıştır. Batı karşısında kompleksli, kendi insanına küstah, kendi değerlerine karşı düşman bu zihniyet Türkiye'nin kültür, sanat ve toplum hayatında onarılmaz yaralar açmıştır."
HABER MERKEZİ/İHA
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.