İnsanların mutlak surette birtakım maksatları ve gayeleri vardır. İşte o maksat ve gayelerini Cenab-ı Hakk'ın maksat ve gayesine muvafık hale gelmeleri gerekir. Yani kendi maksadını, kendi gayesini Cenab-ı Hakk'ın gayesine ram etmesi lazım. O takdirde insanların hayatlarının bütün sahneleri, safhaları İslam'ın garantörlüğünde devam eder. Kişi, Allah'ın, halinden efalinden raz olduğu bir kul haline gelir.
Bu manada ailelerimiz, okullarımız, mekteplerimiz yetenekli insanları yetiştirmek mecburiyetindedir. "Ah nerde o dönem?" diye hayıflanırız. O dönem güzel ama bundan sonra da olacak. Olması için bu tip insanların yetişmesi lazım. Adeta İslam'ı yaşayan kadroların oluşması lazım. Bu kadrolar oluşmadığı müddetçe, yapılan İslami hizmetler, akamete yani yokluğa mahkum olur?
Yanında kim va?
Her sahada kadrolaşma esas olduğu gibi İslam'ı yaşama, yaşatma ikaz ve irşad sahasında da kadrolaşma esastır ve şarttır. Sık sık söylediğimiz Hz. Ali Efendimize ait bir söz var. Bir gün tabiinden, aynı zamanda Hz. Ali'nin yanında, yan kadrosunda yer alan biri gelmiş, "Ya Ali! Ebubekir başarılıydı. Ömer de başarılıydı. Osman onlar kadar değilse, o da başarılıydı. Ama sana gelince sen onlar gibi değilsin. Nedir bunun hikmeti?" diye sormuş.
"Doğrudur" demiş Hz. Ali ve eklemiş: "Ama bana söyler misin Ebubekir'in yanında kim vardı? Ömer'in yanında kim vardı? Osman'ın yanında kim vardı? Ebubekir'in yanında Ömer, Osman, Ali vardı. Ömer'in yanında Osman ile Ali vardı. Osman'ın yanında Ali vardı. Elbette onlar bu kadar başarılı olacaklar. Ali'nin yanında da sen varsın. Ali ne yapsın?"
Demek ki bir hizmet, onu dava edinenlerin, savunanların fedakarlıkları, idrakleri, algılamaları, hayatlarına geçirmeleri nispetinde hayat bulabilir. Aksi takdirde bulamaz. Sen çürük çarık taşlardan güçlü bir bina yapamazsın. Malzemen sağlam ve dayanıklı olacak. Yani kadronun sağlam olması lazım.
Bir de, Müslüman'da olması gereken en bariz özellik teslimiyetidir, Allah'a ve Allah'ın Resulü'ne son derece bağlı bir şahıs olmalıdır Müslüman. O teslimiyeti insanlarda göremediğimiz zaman, İslama da çok ciddi bir hizmetin yapılabileceğini düşünülemez.
Bu manada ailelerimiz, okullarımız, mekteplerimiz yetenekli insanları yetiştirmek mecburiyetindedir. "Ah nerde o dönem?" diye hayıflanırız. O dönem güzel ama bundan sonra da olacak. Olması için bu tip insanların yetişmesi lazım. Adeta İslam'ı yaşayan kadroların oluşması lazım. Bu kadrolar oluşmadığı müddetçe, yapılan İslami hizmetler, akamete yani yokluğa mahkum olur?
Yanında kim va?
Her sahada kadrolaşma esas olduğu gibi İslam'ı yaşama, yaşatma ikaz ve irşad sahasında da kadrolaşma esastır ve şarttır. Sık sık söylediğimiz Hz. Ali Efendimize ait bir söz var. Bir gün tabiinden, aynı zamanda Hz. Ali'nin yanında, yan kadrosunda yer alan biri gelmiş, "Ya Ali! Ebubekir başarılıydı. Ömer de başarılıydı. Osman onlar kadar değilse, o da başarılıydı. Ama sana gelince sen onlar gibi değilsin. Nedir bunun hikmeti?" diye sormuş.
"Doğrudur" demiş Hz. Ali ve eklemiş: "Ama bana söyler misin Ebubekir'in yanında kim vardı? Ömer'in yanında kim vardı? Osman'ın yanında kim vardı? Ebubekir'in yanında Ömer, Osman, Ali vardı. Ömer'in yanında Osman ile Ali vardı. Osman'ın yanında Ali vardı. Elbette onlar bu kadar başarılı olacaklar. Ali'nin yanında da sen varsın. Ali ne yapsın?"
Demek ki bir hizmet, onu dava edinenlerin, savunanların fedakarlıkları, idrakleri, algılamaları, hayatlarına geçirmeleri nispetinde hayat bulabilir. Aksi takdirde bulamaz. Sen çürük çarık taşlardan güçlü bir bina yapamazsın. Malzemen sağlam ve dayanıklı olacak. Yani kadronun sağlam olması lazım.
Bir de, Müslüman'da olması gereken en bariz özellik teslimiyetidir, Allah'a ve Allah'ın Resulü'ne son derece bağlı bir şahıs olmalıdır Müslüman. O teslimiyeti insanlarda göremediğimiz zaman, İslama da çok ciddi bir hizmetin yapılabileceğini düşünülemez.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.