23 Haziran 2012 Cumartesi günü Hacıbektaş'ta İcmal Dergisi tarafından düzenlenen 4. Ehl-i Beyt Sempozyumunda Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın selamlama konuşmasında anlattığı bir menkıbeyi siz değerli okurlarımızla paylaşmak istiyorum. Anlatılan bu menkıbe ekseninde tefekkür edilmesinde fayda vardır.
Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız, konuşmalarının başında, "Sempozyum dolayısıyla burada Hünkâr Hacı Bektaş-i Veli Hazretlerinin misafiri olarak bulunmaktayız. Sempozyumun başında onun yüceliği hakkında bir menkıbe anlatmak istiyorum" dediler. Sonra da Hacı Bektaş-i Veli hakkındaki menkıbeyi şöylece anlattılar:
"Karadeniz'de bir kumaş tüccarı varmış. Bu tüccar gemi ile seyahat eder, kumaşlarını böylece pazarlarmış. Günün birinde denizde fırtına olmuş dalgalar gemiyi alabora etmek üzere iken kumaşçı, maneviyat sahibi zatlardan manevi yardım dilendiğini hatırlar ve "Himmet erenler" diye talepte bulunur. O sırada Hünkâr Hacı Bektaş-i Veli Hazretleri berberde tıraş olmak üzeredir.
Kumaşçının talebini duyan Hünkâr Hacı Bektaş-i Veli, bir müddet tefekkür eder ve sonra "kumaşçıyı kurtardık elhamdülillah, yakında yanımıza gelecek ve bize de 500 altın hediye getirecek." Der. Gerçekten de kumaşçının gemisi Hacı Bektaş-ı Velinin yardımıyla batmaktan kurtulur. Kumaşçı "sen kimsin ey eren" diye sorar o da "ben Hacı Bektaş'ım" diye cevap verir.
Kumaşçı, kurtulduktan sonra Hacı Bektaş'ı aramaya çıkar. O yörede başka bir Hacı Bektaş daha varmış. Onun yanına varınca o da "ben senin aradığım Bektaş değilim. Senin aradığın Hünkâr Hacı Bektaş-i Velidir." Demiş. Yerini de tarif etmiş. Kumaşçı Hünkârın huzuruna varır, başından geçenleri anlatır ve 500 altını da kendisine hediye eder." İşte Hünkâr Hacı Bektaş-i Veli, himmeti yüce, böyle bir mübarek kişidir. Allah cümlemizi himmetinden ve şefaatinden nasiptar eylesin" diyerek sohbetinin ilk kısmını bitirir.
Allah'ın merhametine ve yardımına vesile olabilen maneviyatta güç ve kudret sahibi dostları, kulları vardır. Bunların her devirde örneklerine rastlanır. Bu mübarek zatların Himmetine, kerametlerine onlara yakın olanlar şahit olurlar.
Dün "himmet erenler" denildiğinde sıkıntıda olanların yardımına koşabilen himmet sahipleri olduğu gibi bugün de vardır. Yeter ki istemesini bilmeli, isteyebilecek kadar da samimi bir ağız sahibi olabilmelidir…
Düşünürseniz, himmet sahibi zatların himmetine bugün dünden daha fazla muhtacız. Gerek ferdi planda, gerek toplumsal planda, insanlar günah ve yanlışlar dalgasında batmak üzeredir. Dalgalar bir o yana bir bu yana savurmaktadır.
Sesimizi duyurabilecek kadar samimi bir ağız sahibi miyiz? Bilmem ama geliniz biz de gerek ferdi, gerek toplumsal batıştan kurtulmak için seslenelim; "Himmet erenler."
Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız, konuşmalarının başında, "Sempozyum dolayısıyla burada Hünkâr Hacı Bektaş-i Veli Hazretlerinin misafiri olarak bulunmaktayız. Sempozyumun başında onun yüceliği hakkında bir menkıbe anlatmak istiyorum" dediler. Sonra da Hacı Bektaş-i Veli hakkındaki menkıbeyi şöylece anlattılar:
"Karadeniz'de bir kumaş tüccarı varmış. Bu tüccar gemi ile seyahat eder, kumaşlarını böylece pazarlarmış. Günün birinde denizde fırtına olmuş dalgalar gemiyi alabora etmek üzere iken kumaşçı, maneviyat sahibi zatlardan manevi yardım dilendiğini hatırlar ve "Himmet erenler" diye talepte bulunur. O sırada Hünkâr Hacı Bektaş-i Veli Hazretleri berberde tıraş olmak üzeredir.
Kumaşçının talebini duyan Hünkâr Hacı Bektaş-i Veli, bir müddet tefekkür eder ve sonra "kumaşçıyı kurtardık elhamdülillah, yakında yanımıza gelecek ve bize de 500 altın hediye getirecek." Der. Gerçekten de kumaşçının gemisi Hacı Bektaş-ı Velinin yardımıyla batmaktan kurtulur. Kumaşçı "sen kimsin ey eren" diye sorar o da "ben Hacı Bektaş'ım" diye cevap verir.
Kumaşçı, kurtulduktan sonra Hacı Bektaş'ı aramaya çıkar. O yörede başka bir Hacı Bektaş daha varmış. Onun yanına varınca o da "ben senin aradığım Bektaş değilim. Senin aradığın Hünkâr Hacı Bektaş-i Velidir." Demiş. Yerini de tarif etmiş. Kumaşçı Hünkârın huzuruna varır, başından geçenleri anlatır ve 500 altını da kendisine hediye eder." İşte Hünkâr Hacı Bektaş-i Veli, himmeti yüce, böyle bir mübarek kişidir. Allah cümlemizi himmetinden ve şefaatinden nasiptar eylesin" diyerek sohbetinin ilk kısmını bitirir.
Allah'ın merhametine ve yardımına vesile olabilen maneviyatta güç ve kudret sahibi dostları, kulları vardır. Bunların her devirde örneklerine rastlanır. Bu mübarek zatların Himmetine, kerametlerine onlara yakın olanlar şahit olurlar.
Dün "himmet erenler" denildiğinde sıkıntıda olanların yardımına koşabilen himmet sahipleri olduğu gibi bugün de vardır. Yeter ki istemesini bilmeli, isteyebilecek kadar da samimi bir ağız sahibi olabilmelidir…
Düşünürseniz, himmet sahibi zatların himmetine bugün dünden daha fazla muhtacız. Gerek ferdi planda, gerek toplumsal planda, insanlar günah ve yanlışlar dalgasında batmak üzeredir. Dalgalar bir o yana bir bu yana savurmaktadır.
Sesimizi duyurabilecek kadar samimi bir ağız sahibi miyiz? Bilmem ama geliniz biz de gerek ferdi, gerek toplumsal batıştan kurtulmak için seslenelim; "Himmet erenler."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Her baba evladına bakmakla mükelleftir / 26.04.2025
- Gençlerde evlenecek para mı var ki evlensinler / 25.04.2025
- Hüseyin Baş soruyor “Türkiye’de yargı bağımsız mı?” / 24.04.2025
- Ulusal egemenliğimizi korumalıyız / 23.04.2025
- Mü’min yalancı olmaz / 22.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -2- / 21.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -1- / 20.04.2025
- Dava adamıydı Haydar Hocamız / 19.04.2025
- Gönül adamıydı Haydar Hocamız / 18.04.2025
- Çile adamıydı Haydar Hocamız / 17.04.2025
- Gençlerde evlenecek para mı var ki evlensinler / 25.04.2025
- Hüseyin Baş soruyor “Türkiye’de yargı bağımsız mı?” / 24.04.2025
- Ulusal egemenliğimizi korumalıyız / 23.04.2025
- Mü’min yalancı olmaz / 22.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -2- / 21.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -1- / 20.04.2025
- Dava adamıydı Haydar Hocamız / 19.04.2025
- Gönül adamıydı Haydar Hocamız / 18.04.2025
- Çile adamıydı Haydar Hocamız / 17.04.2025