Geçen yıldan bu yıla, bu yıldan gelecek yıla, yani Muharremden Muharreme zihinlere vurulmuş olan zincirlerden birer halka olsun kırmak, zulüm perdesini az daha aralayıp hakikat ışıklarını içeriye davet etmek…
Böyle bir gayret, mah-ı Muharremi ihya etmek, ya da onda ihya olmak, onda zihni dirilişe ermek için olmazsa olmazımız olmalıdır.
Son elçi, son Peygamber aleyhisselamın vefatının ardından yarım asır geçmiş-geçmemiş bir zaman diliminde onun ev halkına, onun torunlarına tuzak kuranları, onlara katliam, onlara soykırım uygulayanları aklamak için bin dereden su getiren bir geleneğin bekçiliğini yapmaya asla mecbur değiliz.
Hem böyle bir bekçilik, böyle bir savunuculuk, aklını kullanan ve aklını peynir-ekmekle yememiş olan tüm insanlığın kahkaha ile üstümüze gülmesine sebep olur, nitekim olmaktadır.
Çeşitli milletlere mensup namuslu ve basiretli ilim damları, insaflı tarihçiler Kerbela vahşetini inceleyip, gerçeği gördükten sonra "Sünnilik" adı altında ortaya konan eserlere ve müelliflerine dudak altından gülmektedirler.
Dünyanın neresinde olursa olsun ve kime karşı olursa olsun her türlü zalimliği ve zorbalığı aklamaya ve haklı çıkarmaya çalışmak insaf ehli tarafından en ağır şekilde kınanmıştır.
Ebedi aleme rıhletinden elli sene sonra onun ehli beytine Kerbela çölünde soykırım uygulayanları, onları kılıçtan geçirip atlara çiğnetenleri ve kadınlarını, çocuklarını esir edenleri temize çıkarmak için, kılı kırk yaran, bin bir dereden su getiren geleneği savunmak, Bedir savaşında, Uhud savaşında, Hendek savaşında Peygamberin karşısında saf tutanlardan taraf olmakla aynı anlama gelmez mi?
Mekke müşrikleri ile Müslümanlar arasında ilk savaş olan Bedir savaşına giderken, daha yarı yolda geri dönen gurubun da kendilerine göre bir takım haklı sebepleri vardı, akıllarınca birtakım bahaneler ileri sürmüşlerdi ama Hak ve hakikat nezdinde oldukça gülünç duruma düştüklerinin farkında değillerdi.
Bugün, 1442 Hicri yılını yaşayan Müslümanlar olarak geriye doğru bir zihni yolculuk yaptığımızda ve Kerbela çölünde sergilenen vahşeti savunmak için yazılan eserlere bir göz attığımızda, eserlerin ve müelliflerinin tarihin ve hakikatin dışında kaldıklarını açıkça görmekteyiz.
Tarih boyunca, tarihi hakikatlerin üzerine örtülen simsiyah perdenin tamamen yırtılması ve gerçeklerin gün yüzüne çıkması dileği ile…
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025
- Merhaba ey Hak’tan ferman merhaba! / 04.03.2025