Cehalet, "bilmemekten daha çok seçmemektir." Cahil kimse, kitap okumamış, üniversite bitirmemiş insana denmez. Cahile bin kitap okutsan cahil, bin kitap okumuş bir cahil olur. Hala esaretine düştüğü çarpık zihniyetin megafonu olmaktan öteye gidemez. "Bilgiler" artık sadece onun cehaletine bir vesile olarak kullandığı araçlarıdır.
Gaflet perdeleri kat kat gözümüzün önünü kapamış. Türkiye, güneşle arasına defaatle siyah perde çekmiş.
Milletimizin bugün hali nedir diye sorulursa şu söylenebilir: Işığa perde çekip karanlığa sövmeyi de ihmal etmemek. Belâya kafayı vurdukça "eyvah, ne ettim!" bile demeden; sadece, "bu işte bir iş var ha" veya "sanki bir sıkıntı yaşıyoruz" benzerinde bir mustariplik.
Ben 2000 yılında doğdum. Prof. Dr. Haydar Baş'ın ben doğmadan yıllar evvel başladığı ikazının göbeğinde doğdum. Şunları çocukluğumdan beri bilirim, çok şükür:
* Amerika'nın, İsrail'in bu coğrafyada gözü var, hedefi var.
* Büyük Ortadoğu Projesi, Dinlerarası Diyalog, Arz-ı Mev'ud gibi çeşitli isimlerle bu sinsi hedef titizce planlanmış ve yürürlüğe konmuştur.
Yıllardır bu ikazı, Prof. Baş; tane tane yapıyor.
Şimdi, bugün; neredeyse bir Amerikan bayrağı dalgalanmadığı kalmış Ankara'nın göbeğinde; birileri çıkıyor, "Hedef Türkiye" açıklamaları yapıyor.
Hedef Türkiye'ymiş, Allah Allah! Bak sen şu işe! Ferasetin, ileri görüşlülüğün de böylesi be kardeşim! Helal olsun vallahi! Bravo!
Cehalet hükümet postuna bürünse de, muhalefet diye görünse de cehalet. İhanet de öyle...
Hedef hakikaten Türkiye ama bu bin yıldır böyle. Ve Prof. Dr. Haydar Baş, çeyrek asırdır (dile kolay çeyrek asır!) bunu evladı yitiren bir anne haykırışla anlatıyor. A benim oğlum diyor, uyansana!
Ve Prof. Dr. Haydar Baş, daha elalem, "kardeşim, paranoyak olmayın" şeklinde görürken bu feryad u figanı, "Niçin Türkiye?" sorusunu cevaplıyordu. Devayı sunuyordu.
Evet, hedef Türkiye! Evet, hedef Türk Milleti! Ama, bunu bilmek; çözmeye yetmez. Bunu mikrofona bağırmak, çözmeye yetmez.
"Hedef Türkiye" demenin, samimi yolu bugün, "Çözüm Prof. Dr. Haydar Baş, Milli Ekonomi Modeli" demektir. Bunu böyle tamamlamadıkça, söylem ne olursa olsun, eylem; "Hedef Türkiye ve biz bu sinsi hedefin işbirlikçisiyiz" tercümesinde olur.
Yıllardır soruyoruz, bulamıyoruz; başka bir tane daha çözüm yolu, çıkış kapısı varsa söyleyin.
Ama yok!
Gaflet perdeleri kat kat gözümüzün önünü kapamış. Türkiye, güneşle arasına defaatle siyah perde çekmiş.
Milletimizin bugün hali nedir diye sorulursa şu söylenebilir: Işığa perde çekip karanlığa sövmeyi de ihmal etmemek. Belâya kafayı vurdukça "eyvah, ne ettim!" bile demeden; sadece, "bu işte bir iş var ha" veya "sanki bir sıkıntı yaşıyoruz" benzerinde bir mustariplik.
Ben 2000 yılında doğdum. Prof. Dr. Haydar Baş'ın ben doğmadan yıllar evvel başladığı ikazının göbeğinde doğdum. Şunları çocukluğumdan beri bilirim, çok şükür:
* Amerika'nın, İsrail'in bu coğrafyada gözü var, hedefi var.
* Büyük Ortadoğu Projesi, Dinlerarası Diyalog, Arz-ı Mev'ud gibi çeşitli isimlerle bu sinsi hedef titizce planlanmış ve yürürlüğe konmuştur.
Yıllardır bu ikazı, Prof. Baş; tane tane yapıyor.
Şimdi, bugün; neredeyse bir Amerikan bayrağı dalgalanmadığı kalmış Ankara'nın göbeğinde; birileri çıkıyor, "Hedef Türkiye" açıklamaları yapıyor.
Hedef Türkiye'ymiş, Allah Allah! Bak sen şu işe! Ferasetin, ileri görüşlülüğün de böylesi be kardeşim! Helal olsun vallahi! Bravo!
Cehalet hükümet postuna bürünse de, muhalefet diye görünse de cehalet. İhanet de öyle...
Hedef hakikaten Türkiye ama bu bin yıldır böyle. Ve Prof. Dr. Haydar Baş, çeyrek asırdır (dile kolay çeyrek asır!) bunu evladı yitiren bir anne haykırışla anlatıyor. A benim oğlum diyor, uyansana!
Ve Prof. Dr. Haydar Baş, daha elalem, "kardeşim, paranoyak olmayın" şeklinde görürken bu feryad u figanı, "Niçin Türkiye?" sorusunu cevaplıyordu. Devayı sunuyordu.
Evet, hedef Türkiye! Evet, hedef Türk Milleti! Ama, bunu bilmek; çözmeye yetmez. Bunu mikrofona bağırmak, çözmeye yetmez.
"Hedef Türkiye" demenin, samimi yolu bugün, "Çözüm Prof. Dr. Haydar Baş, Milli Ekonomi Modeli" demektir. Bunu böyle tamamlamadıkça, söylem ne olursa olsun, eylem; "Hedef Türkiye ve biz bu sinsi hedefin işbirlikçisiyiz" tercümesinde olur.
Yıllardır soruyoruz, bulamıyoruz; başka bir tane daha çözüm yolu, çıkış kapısı varsa söyleyin.
Ama yok!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hüseyin Taşkın / diğer yazıları
- Ölenden borç var doğana borç kalıyor / 08.06.2019
- Eğer başarı aranıyorsa / 10.04.2019
- Enflasyonu da bilmiyorsunuz ki! / 15.03.2019
- Büyük devrim / 14.03.2019
- Çözüm sahibi olmak / 05.03.2019
- Taklit edilmeye çalışılan parti BTP / 26.02.2019
- Hepimiz orada olmak durumundayız / 20.01.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a kim tuzak kurar? / 15.01.2019
- Yarın değil, bugün / 25.12.2018
- Ata’ya vefa borcumuz var / 23.10.2018
- Eğer başarı aranıyorsa / 10.04.2019
- Enflasyonu da bilmiyorsunuz ki! / 15.03.2019
- Büyük devrim / 14.03.2019
- Çözüm sahibi olmak / 05.03.2019
- Taklit edilmeye çalışılan parti BTP / 26.02.2019
- Hepimiz orada olmak durumundayız / 20.01.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a kim tuzak kurar? / 15.01.2019
- Yarın değil, bugün / 25.12.2018
- Ata’ya vefa borcumuz var / 23.10.2018