Başbakan Davutoğlu, hava sahamızın egemenliğimizin parçası olduğunu bu yüzden Rus uçağının düşürülmesinin meşru müdafa olduğunu ifade ediyor.
Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan da sınırların ülkelerin "namusu" olduğunu belirtip bunun ihlalinin egemenliğin ihlali olacağını söylemişti.
Cumhurbaşkanı da aynı paralelde egemenliğe vurgu yapıp kimse havamızı ihlal edemez tarzı mesajlar vermeye devam ediyor. Yine olursa yine düşürürüz, hadlerini bilsinler... derken iki ülke nerdeyse savaşın eşiğine geldi.
Bütün bunlar ülkemizin havasına 17 saniye dokunulduğu için. Şimdi hükümet ve Cumhurbaşkanımızdan aynı kararlılığı kara sahamız için de bekliyoruz. Aksi takdirde bu çıkışlar havanda su dövmek anlamına gelir. Sınırları korumak kadar sınırın içindekilere sahip çıkmak da ülkelerin "namusu"dur. Hava sahamız 17 saniye ihlal edildi ancak kara sahamız 13 yıldır ihlal ediliyor. Nasıl mı?
1- Yunanistan 2004 yılından beri Eşek ve Bulamaç adaları ile başlayan fiili işgali neticesinde Ege ve Akdeniz'de toplam 16 adayı işgal etmiştir. Bu durum egemenlik ihlali değil de nedir? Bu adalar Uluslararası hukuka göre Türkiye'ye aittir. Adaların işgali beraberinde hava ve kara kıta sahanlığının da fiili olarak Yunanistan lehine genişlemesi demektir. Böylece Türkiye; uzun yıllar Lahey adalet divanı kapısında bekleyen haklı kıta sahanlığı tezini kendi eliyle çürütmüş olmaktadır. Ege'de artık köşeye sıkışmış bir haldeyiz. Durum, Davutoğlu'na sorulduğunda, sorunun diyalog yoluyla çözüleceği mesajını vermişti. 17 saniyelik hava sahası ihlaline ölüm; toprağımızın işgaline diyalog!
2- Lozan'a göre Türkiye'nin egemenliğinde olan Süleyman Şah türbe ve müştemilatı niçin terk edilmiştir? Uluslararası hukuk literatüründe vatanın göçebeliği diye bir hukuki kavram yoktur. Dolayısıyla Şah Fırat operasyonu ile biz egemenliğimizin yerini değiştirdik demek vatan toprağımızı terk ettiğimiz gerçeğini değiştirmeyecektir.
3- 2008 yılında çıkarılan Tapu Kanununda değişiklik yapan 5782 sayılı kanun Türkiye tarihinde dönüm noktasıdır. Bu değişiklikle yabancıların kara sahamızı; tankla, topla, tüfekle işgal etmesine hiç gerek kalmamıştır. Yabancılara yapılan toprak satışının önünün açılması ile 136 milyon m2 vatan toprağı yabancıların eline geçmiştir.
4- 17 saniye hava egemenliğimizin ihlali ile kıyaslanamayacak başka bir egemenlik sahamız daha var. Türk halkının yaşam kaynağı olan katrilyonlarca değerde yeraltı egemenlik sahamız. Yer altı egemenliğimiz nasıl mı ihlal edildi! 2004 yılında çıkarılan 5177 sayılı kanunla; altından bor'a, mermerden petrole Türkiye'nin yeraltı kaynakları yabancılara verilen on binlerce maden ruhsatları ile delik değiş edilmektedir.
5- Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu, Vakıflar Kanunu, Turizmi Teşvik Kanunu, Bankalar Yasası, Petrol Kanunu, Endüstri Bölgeleri Kanunu, Serbest Bölgeler Kanunu ve daha birçok düzenleme ile kamuya ait olan, Türk milletinin geleceği için devletin egemenliğinde kalması gereken kamu malları "özelleştirme" ve "teşvik" süslü cümleleri adı altında fiilen egemenliğimizden çıkarılmıştır. Bize de sadece, işçiliği ve güvenliği sağlamak kalmıştır.
Vahim olan ise iktidar da muhalefet de konu yabancılara verilen imtiyazlar olunca aynı noktada birleşmektedirler. Halk adeta iktidarı ve muhalefet tarafından uyutulmuş durumdadır. Bütün bu gerçekleri 13 yıldan beri söyleyen; Milli Ekonomi Modeli, Sosyal Devlet-Milli Devlet eserleri ile çıkışı gösteren sadece bir siyasi lider var: Prof. Dr. Haydar Baş. İşte egemenlik sözü; Türk milletini gerçekten egemen yapacak çözümü ortaya koyduğunuzda kullanılacak bir kelimedir. O kişinin ağzına yakışan bir kelimedir. Sen ülkenin toprağını, madenlerini, su havzalarını, köprülerini, limanlarını, fabrikalarını devletin egemenliğinden çıkar ondan sonra da namustan, egemenlikten bahset?
Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan da sınırların ülkelerin "namusu" olduğunu belirtip bunun ihlalinin egemenliğin ihlali olacağını söylemişti.
Cumhurbaşkanı da aynı paralelde egemenliğe vurgu yapıp kimse havamızı ihlal edemez tarzı mesajlar vermeye devam ediyor. Yine olursa yine düşürürüz, hadlerini bilsinler... derken iki ülke nerdeyse savaşın eşiğine geldi.
Bütün bunlar ülkemizin havasına 17 saniye dokunulduğu için. Şimdi hükümet ve Cumhurbaşkanımızdan aynı kararlılığı kara sahamız için de bekliyoruz. Aksi takdirde bu çıkışlar havanda su dövmek anlamına gelir. Sınırları korumak kadar sınırın içindekilere sahip çıkmak da ülkelerin "namusu"dur. Hava sahamız 17 saniye ihlal edildi ancak kara sahamız 13 yıldır ihlal ediliyor. Nasıl mı?
1- Yunanistan 2004 yılından beri Eşek ve Bulamaç adaları ile başlayan fiili işgali neticesinde Ege ve Akdeniz'de toplam 16 adayı işgal etmiştir. Bu durum egemenlik ihlali değil de nedir? Bu adalar Uluslararası hukuka göre Türkiye'ye aittir. Adaların işgali beraberinde hava ve kara kıta sahanlığının da fiili olarak Yunanistan lehine genişlemesi demektir. Böylece Türkiye; uzun yıllar Lahey adalet divanı kapısında bekleyen haklı kıta sahanlığı tezini kendi eliyle çürütmüş olmaktadır. Ege'de artık köşeye sıkışmış bir haldeyiz. Durum, Davutoğlu'na sorulduğunda, sorunun diyalog yoluyla çözüleceği mesajını vermişti. 17 saniyelik hava sahası ihlaline ölüm; toprağımızın işgaline diyalog!
2- Lozan'a göre Türkiye'nin egemenliğinde olan Süleyman Şah türbe ve müştemilatı niçin terk edilmiştir? Uluslararası hukuk literatüründe vatanın göçebeliği diye bir hukuki kavram yoktur. Dolayısıyla Şah Fırat operasyonu ile biz egemenliğimizin yerini değiştirdik demek vatan toprağımızı terk ettiğimiz gerçeğini değiştirmeyecektir.
3- 2008 yılında çıkarılan Tapu Kanununda değişiklik yapan 5782 sayılı kanun Türkiye tarihinde dönüm noktasıdır. Bu değişiklikle yabancıların kara sahamızı; tankla, topla, tüfekle işgal etmesine hiç gerek kalmamıştır. Yabancılara yapılan toprak satışının önünün açılması ile 136 milyon m2 vatan toprağı yabancıların eline geçmiştir.
4- 17 saniye hava egemenliğimizin ihlali ile kıyaslanamayacak başka bir egemenlik sahamız daha var. Türk halkının yaşam kaynağı olan katrilyonlarca değerde yeraltı egemenlik sahamız. Yer altı egemenliğimiz nasıl mı ihlal edildi! 2004 yılında çıkarılan 5177 sayılı kanunla; altından bor'a, mermerden petrole Türkiye'nin yeraltı kaynakları yabancılara verilen on binlerce maden ruhsatları ile delik değiş edilmektedir.
5- Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu, Vakıflar Kanunu, Turizmi Teşvik Kanunu, Bankalar Yasası, Petrol Kanunu, Endüstri Bölgeleri Kanunu, Serbest Bölgeler Kanunu ve daha birçok düzenleme ile kamuya ait olan, Türk milletinin geleceği için devletin egemenliğinde kalması gereken kamu malları "özelleştirme" ve "teşvik" süslü cümleleri adı altında fiilen egemenliğimizden çıkarılmıştır. Bize de sadece, işçiliği ve güvenliği sağlamak kalmıştır.
Vahim olan ise iktidar da muhalefet de konu yabancılara verilen imtiyazlar olunca aynı noktada birleşmektedirler. Halk adeta iktidarı ve muhalefet tarafından uyutulmuş durumdadır. Bütün bu gerçekleri 13 yıldan beri söyleyen; Milli Ekonomi Modeli, Sosyal Devlet-Milli Devlet eserleri ile çıkışı gösteren sadece bir siyasi lider var: Prof. Dr. Haydar Baş. İşte egemenlik sözü; Türk milletini gerçekten egemen yapacak çözümü ortaya koyduğunuzda kullanılacak bir kelimedir. O kişinin ağzına yakışan bir kelimedir. Sen ülkenin toprağını, madenlerini, su havzalarını, köprülerini, limanlarını, fabrikalarını devletin egemenliğinden çıkar ondan sonra da namustan, egemenlikten bahset?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Kazım Üstün / diğer yazıları
- İklim krizinin çözümü Z kuşağına kaldı / 17.12.2021
- ABD’nin Afganistan aynası -2- / 10.07.2021
- ABD’nin Afganistan aynası -1- / 09.07.2021
- Aşı emperyalizmi savaşları / 11.06.2021
- Atatürk’ün harp sanatının sırrı / 25.05.2021
- Dijital Ramazan Bayramı / 13.05.2021
- İsrail’in saldırısına hangi dizi ile karşılık vereceğiz! / 09.05.2021
- Çin Ortadoğu’da ABD’ye ‘şah’ dedi / 02.04.2021
- İnsanın sayısallaşması / 25.03.2021
- ABD, Kuzey Kore’ye neden demokrasi getiremiyor? / 18.03.2021
- ABD’nin Afganistan aynası -2- / 10.07.2021
- ABD’nin Afganistan aynası -1- / 09.07.2021
- Aşı emperyalizmi savaşları / 11.06.2021
- Atatürk’ün harp sanatının sırrı / 25.05.2021
- Dijital Ramazan Bayramı / 13.05.2021
- İsrail’in saldırısına hangi dizi ile karşılık vereceğiz! / 09.05.2021
- Çin Ortadoğu’da ABD’ye ‘şah’ dedi / 02.04.2021
- İnsanın sayısallaşması / 25.03.2021
- ABD, Kuzey Kore’ye neden demokrasi getiremiyor? / 18.03.2021