Yıl 1922? Büyük Millet Meclisine seçilebilmek için, ya Türkiye'nin bugünkü sınırları içinde kalmış yerlerin halkından olmak ya da bu seçim bölgelerinden birinde yerleşmiş olmak, göçmen olarak gelmişse yerleşmesi üzerinden en az beş yıl geçmiş olması şart koşuluyordu. Yani Mustafa Kemal'in kendi eliyle kurduğu meclisin kapıları yüzüne kapatılmak isteniyordu. Çünkü Atatürk'ün doğup büyüdüğü topraklar yeni kurulan Türkiye'nin sınırları dışında kalmıştı. Selanik dışında hiçbir yerde beş yıl süreyle bulunamamıştı. Atatürk'ün milletvekili seçimi kanununun değiştirilmesi için birkaç milletvekilinin verdiği önerge üzerine 2 Aralık 1922 tarihinde mecliste yaptığı tarihi konuşma oldukça ibret vericidir ve bugüne ışık tutması açısından çok mühimdir: "Ne yazık ki doğduğum yer, bugünkü sınırlar dışında kalmış bulunuyor. Herhangi bir seçim bölgesinde beş yıl olsun oturup kalmış da değilim. Doğum yerim bugünkü sınırlar dışında kalmıştır ama bunda benim ne eksiğim, ne suçum var! Eğer düşmanlar amaçlarına tam olarak ulaşmış olsalardı, Allah korusun, bu tasarıya imzasını koyan bayların memleketleri de sınır dışında kalabilirdi. Bundan başka, bu maddenin istediği koşul bende yoksa, aralıksız bir seçim bölgesinde oturup kalamamışsam, bu da, yurda yaptığım hizmetler yüzündendir. Eğer bu maddenin istediği koşulu kazanmaya özenseydim, İstanbul'u kazandırmakla sonuçlanan Arıburnu ve Anafarta savaşlarını yapmamam gerekirdi. Eğer ben bir yerde beş yıl oturup kalmış olsaydım, Bitlis ve Muş'u aldıktan sonra Diyarbakır'a doğru ilerleyen düşmanın karşısına çıkmamam gerekirdi. Bu bayların istedikleri koşulları kazanmak isteseydim, düşmana karşı koymamam ve bugünkü Misak-ı Milli sınırlarını o günden çizip gerçekleştirmemem gerekirdi. Sanırım ki ondan sonraki çalışmalarımı bilmeyen yoktur. Hiçbir yerde beş yıl oturamayacak kadar uğraşıp didinmiş bulunuyorum. Ben sanıyorum ki, bu hizmetlerimden dolayı ulusumun sevgisini saygısını kazandım ve belki bütün İslam dünyasının da gözüne girmiş bulunuyorum. Bütün bu sevgilere karşılık, yurttaşlık haklarımın elimden alınmak isteneceğini hiç düşünemezdim. Tasarlıyordum ki, yabancı düşmanlar canıma kıymak yoluyla bu yönden yararlı olmaktan beni alıkoymaya çabalayacaklardır. Ama hiçbir zaman aklımın köşesinden geçmezdi ki, yüce mecliste bunlarla bir düşünen iki üç kişi olsun çıkabilecek!" Kıymetli okurlar tarih tekerrürden ibaret değil mi? Dün siyaset sahnesinde oynanan oyunlar bugün de yok mu sizce? Dün Atatürk Türk Milletini esaretten kurtarmak için muazzam bir mücadele vermiş; dışarıda ve içerdeki düşmanların hepsini bertaraf etmişti. Bugün de Türk milleti üzerinde oynanan oyunları yıllar öncesinden gören, bu oyunları bozmak için gece gündüz mücadele eden İkinci Kuvay-ı Milliye lideri Prof. Dr. Haydar Baş Bey var! Dün Atatürk'ü meclis dışında bırakmak isteyenler nasıl var olduysa bugün de "vatan'' diyen, "bayrak'' diyen, "bağımsızlık'' diyen Prof. Dr. Haydar Baş Bey'e de aynı oyun oynanmak isteniyor. Aktörler farklı ama hesap aynı: Milli iradeyi devre dışı bırakmak! Yaptığı her işi milli bir şuurla yapan ve hatta kendi eliyle kaleme aldığı modeline Milli Ekonomi Modeli adını veren bir anlayıştan tabii ki rahatsız olanlar olacak! Milli Ekonomi Modeli'nin dünyanın birçok ülkesinde uygulanmasına rağmen ülkemizde görmezden gelinmesinin sebebi de bu. Ne hazin tecellidir ki, Rusya'nın Duma parlamentosunda Milli Ekonomi Modeli konuşulurken, meclisimizde yolsuzluklar görüşülüyor. Çalanlar çırpanlar; bölüp parçalayanlar; soyup soğana çevirenler; babalar gibi satanlar mecliste. Fakat Prof. Dr. Haydar Baş Bey yok! Ekonomiyle ilgili tek bir satır bile yazısı olmayanlar mecliste, fakat Nobel Ödülüne aday gösterilen bir ekonomi tezine sahip Prof. Dr. Haydar Baş Bey yok! Şu iyi bilinmelidir ki, O yoksa eğer iş yok, aş yok, huzur yok! Dedik ya "tarih tekerrürden ibarettir'' diye, dün nasıl "bağımsızlık'' diyen Atatürk bu milletin üzerine bir güneş gibi doğduysa, içerde ve dışarıdaki bütün düşmanlara karşı muvaffak olduysa; bugün de Prof. Dr. Haydar Baş Bey de bütün bu oyunları bertaraf edip, Milli Ekonomi Modeliyle bu milleti tarih sahnesinde hak ettiği yere taşıyacaktır.
Hatice Yavuz / diğer yazıları
- Milletin meclisi mi? / 30.03.2014
- Haydi hanımlar! / 27.03.2014
- Türk Milli(!) Eğitimi(!) / 23.01.2013
- Haydi hanımlar! / 27.03.2014
- Türk Milli(!) Eğitimi(!) / 23.01.2013