'Hasta doktoru mu, MRG doktoru mu?' seslendirme dosyası:
Sağlık alanında özellikle son 20-30 yılda ileri görüntüleme metodlarının ilerlemesi ile hekimlik anlayışında bir değişiklik odu. Aletler teşhis koysun biz reçete yazalım anlayışı ortaya çıktı. Halbuki hastaların görüntüleme bulguları sadece anatomik yapıyı gösterir. Hastalığın nereden kaynaklandığını göstermez. Yani açık deyimiyle; hastanın MRG, BT ve USG bulguları ile teşhis ve tedavi edilmez, hastaların klinik bulguları tedavi edilir. Bir insanın resmine bakarak nasıl ona iyi bir insan veya kötü bir insan denemez ise görüntüleme bulgularına bakarak da kişiye; hasta insan, normal insan denemez. Hastalıkların teşhisinde temel ve vazgeçilmez olan hasta anamnezi almadan ve sistematik fizik muayenesi yapılmadan, yani klinik teşhis konmadan tedavi düzenlenemez.
Benim hastalarıma ve öğrencilerime söylediğim en önemli söz, manyetik rezonans görüntüleme (MRG), Bilgisayarlı Tomografi (BT) ve Ultrasonografi (USG) hastanın vücudunun anatomik görüntüsünü verir. Ancak hastalığın yerini göstermez. Ayrıca bu görüntüleme yöntemlerinin bulgularını okumak ve değerlendirmek ve rapor yazmak radyoloji uzmanları aracılığıyla yapıldığı için klinik bulgular bilinmiyorsa görüntüleme bulgularına bakılarak bir teşhis konulamaz ve tedavi düzenlenemez. Görüntüleme bulguları hastada negatif veya pozitif yanlış netice gösterebilir. Yani görüntüleme bulguları hastalık olduğu halde göstermeyebilir. Ya da şikayet oradan kaynaklanmadığı halde hastalık görüntü bulgusu verebilir. Bu nedenle klinikle uyumlu MRG, klinikle uyumsuz MRG kavramı çok önemlidir.
Tıp öğrenci ve asistanlarıma söylediğim diğer bir önemli söz de hastanın şikayetinin olduğu yer hastalığın olduğu yeri göstermez gerçeğidir. Kendi uzmanlık alanımla ilgili olarak söylüyorum bacak ağrısı olan bir hastanın derdi bel, kalça, diz ve hatta ayağından kaynaklanabildiği gibi karın içi organlardan, damarlardan, sinirlerden kaynaklanabilir. Kol ağrısı olan hastanın aynı şekilde hastalığı boyundan, sırttan, omuzdan, dirsekten, el bileğinden, el parmaklarından kaynaklanabildiği gibi akciğerden (Pancoast tümörü), kalpten sol kola yayılan koroner iskemi ağrısı (angina pektoris) kaynaklanabilir. Bu nedenle, eğer hekim hastayı dinleme (anamnez alma) ve fizik muayene yapmazsa derdin kaynağını anlayamaz ve uygun tetkiki isteyemez. Doğru teşhis koyamaz.
O zaman hekimlerin nasıl davranması gerekir? Hastanın şikayetlerin olası gereği hastaya ön yargı ile teşhis yakıştırma ve MRG bulguları ile değil, anamnez ve fizik muayene bulgularını dikkate alarak önce ön klinik teşhis olasılıklarını tespit etmesi gerekir. Bu durumda hastayı baştan ayağa ya da tıp deyimiyle proksimalden distale yani merkezden uca, sıralı muayeneyi gerektirir.
Ancak son tıbbi görüntüleme metodlarındaki gelişmeler bu muayene yöntemlerine ihtiyaç kalmadığını düşüncesine yol açmıştır. Bu anlayış ve düşünce; hekimleri hastayı dinleme ve anlama sıkıntısından ve soyup muayene etme zahmetinden ve zaman kaybından kurtarmıştır. Ayrıca mal praktis yani yanlış hekimlik suçlaması ile karşılaştığında; suçu görüntüleme metodlarına atma imkanı sağlamıştır.
Hastalar yönünden ise; başı, beli, boynu sırtı ağrıyana MRG, karnı ağrıyana BT ve USG tetkiki ve yeni bir sürü tetkik istenirse sanki doğru teşhis konulacak, derdine hemen derman bulunacak, kolaylığını ve rahatlığını getirdi. Ama hiç de öyle olmadı, klinik teşhis konmadan görüntüleme bulgularına göre teşhis ve tedavi düzenlemesi yapılamadığı için şimdi elinde MRG, BT, USG, Radyografi görüntü kayıtlı CD'leri olan hastalar hekimden hekime derdine derman aramaktadır.
Ben elinde bu görüntü CD'leri olup, bana teşhis ve tedavi düzenlemesi için uzatan hastaya: Sakin ol kardeşim, önce şu karşımdaki sandalyeye otur bakalım der ve şu açıklamayı yaparım; Ben MRG doktoru değil, hasta doktoruyum, MRG'ye bakarak teşhis koyamam ve tedavi yazamam, bana bir derdini anlat ki bende ne olduğunu tıbbi olarak bir anlayım. Bunun için önce seni dinlemem gerekir, sonra fizik muayene etmem, en son MRG'ye bakmam gerekir derim. Hastayı muayene yöntemleri ve sırası konusunda bilgilendiririm. Hastaları da muayeneden sonra teşhis ve tedavim konusunda anlayacağı şekilde aydınlatırım.
Son 5-10 yıldır hele Covid sonrası tüm hastalar: Hocam, sizin gibi muayene eden görmedik, eski hastalar da artık hiçbir doktor sizin gibi muayene etmiyor diyerek serzenişte bulunuyor. Ben de biraz ağır olacak ama gerçek, hastaya: Sizi dinlemeden ve muayene etmeden görüntü CD'lerine bakarak teşhis ve tedavi öneren bir doktor görürseniz yanında durmayın, hemen kaçın derim.
Görüntüleme bulgularına bakarak teşhis ve tedavi düzenlenmesi hekimler yönünden ne getirdi, ne götürdü? Hekimler kendi uzmanlık alanları içinde hastanın şikayetleri nereyi işaret ediyorsa kolayca oraya bakmak ve tabir yerinde ise vücudun o bölgesinin içini hemen görmek imkanı ile hastayı muayene etme zahmetinden kurtardı. Ancak bu sefer de muayene etmediği ve klinik teşhis koymadığı hastanın görüntüleme bulgularının hasta şikayetleri ile ne kadar uyumlu veya uyumsuz olduğunu bilemediği için doğru teşhis ve tedavi kararını veremedi. Hastanın görüntüleme bulguları teşhiste yardımcı olacağına kafasının karışmasına sebep oldu.
Ayrıca her uzman hekim kendi uzmanlık alanı ile ilgili tetkik istediği ve hastanın sadece şikayetin olduğu yerin görüntüsünün değerlendirildiği için hastalığın kaynağının neresi olduğu araştırılamadığı için yayılan ve yansıyan ağrılar nedeniyle yanlış teşhis ve tedavi düzenlenmesine yol açtı.
Hekimlerin görüntüleme metotlarına çok güvenerek, inanarak ve rahata alışarak yaptıkları bu davranış zamanla hekimin teşhis ve tedavi kararını ve iradesini görüntüleme metotlarına bırakmasına yol açtı. Bu durum hekimlik sanatını teknisyenlik zanaatına dönüşmesine götürdü. Artık hekimler özgür hekim iradelerini değil görüntüleme aletlerinin iradelerini kullanır hale geldiler. Halbuki insan sadece anatomik bir bedensel varlık değil, ruhsal ve sosyal bir varlıktır. Bunu da en iyi hekimler bilirler.
İnsanın ruhsal ve sosyal yapısını sadece anamnezle anlayabilirsiniz. Şu anda hiç bir görüntüleme metodu bunları gösteremez. Bedensel yapıda bozukluğu da en hızlı, en emniyetli, en zararsız ve en masrafsız olarak sistematik fizik muayene ile anlarsınız. Dolayısıyla hekimler, hekimlik sanatını ve saygınlığını, etkinliğini kaybetmek istemiyorlar ve tıp teknisyeni olmak istemiyorlarsa hastadan anamnez almadan, muayene etmeden hastaneden görüntüleme metotlarına başvurmamalıdır.
Hastalar yönünden ise şikayeti, hikayesi, özgeçmişi ve soy geçmişi dahil anamnezi alınmadan ve fizik muayene yapılmadan görüntüleme metotlarının bulgularına ve raporlarına bakarak teşhis konulamayacağı ve tedavi düzenlenemeyeceğini bilmeleri yararlarına olacaktır. Yani görüntüleme aletlerine değil usta hekimin fizik muayenesine güvenmeleri ve ısrarla doktor muayenesini talep etmeleri gerekir.
Sonuç olarak
1. Maalesef tıptaki son gelişmeler doktorları hasta doktorluğundan MRG, BT, USG yani tetkik doktorluğuna yöneltmiştir.
2. Anamnez almadan ve fizik muayene yapmadan görüntüleme metotlarına bakılarak; klinik teşhis konulamaz ve tedavi kararı verilemez.
3. Hasta doktoru yerine; tetkik (MRG) doktorluğu; hekimlik sanatını, tıp teknisyenliğine indirger.
4. Görüntüleme metotları; hastanın ruhsal ve sosyal yapısını göstermez. Halbuki insan biyo-psiko-sosyal bir varlıktır. Yani bedensel-ruhsal-toplumsal yönleri insanda bir bütündür.
5. Hastaların görüntüleme bulguları; gerçek hastalığı ve yerini göstermeyebilir. Sadece bedenin anatomik yapısını gösterir. Bunun klinik bulgularla uyumu önemlidir. Bunun içinde hastanın anamnezi ve fizik muayenesi esastır.
6. Hekimler mesleklerine ve insana saygı gereği; iyi bir anamnez almadan ve fizik muayene yapmadan görüntüleme metotlarına başvurmamalıdır.
7. Hastalar da ellerindeki görüntüleme bulgularını ve raporlarını gösterip hekimlerden doğru teşhis ve tedavi beklememelidir.
Benim hastalarıma ve öğrencilerime söylediğim en önemli söz, manyetik rezonans görüntüleme (MRG), Bilgisayarlı Tomografi (BT) ve Ultrasonografi (USG) hastanın vücudunun anatomik görüntüsünü verir. Ancak hastalığın yerini göstermez. Ayrıca bu görüntüleme yöntemlerinin bulgularını okumak ve değerlendirmek ve rapor yazmak radyoloji uzmanları aracılığıyla yapıldığı için klinik bulgular bilinmiyorsa görüntüleme bulgularına bakılarak bir teşhis konulamaz ve tedavi düzenlenemez. Görüntüleme bulguları hastada negatif veya pozitif yanlış netice gösterebilir. Yani görüntüleme bulguları hastalık olduğu halde göstermeyebilir. Ya da şikayet oradan kaynaklanmadığı halde hastalık görüntü bulgusu verebilir. Bu nedenle klinikle uyumlu MRG, klinikle uyumsuz MRG kavramı çok önemlidir.
Tıp öğrenci ve asistanlarıma söylediğim diğer bir önemli söz de hastanın şikayetinin olduğu yer hastalığın olduğu yeri göstermez gerçeğidir. Kendi uzmanlık alanımla ilgili olarak söylüyorum bacak ağrısı olan bir hastanın derdi bel, kalça, diz ve hatta ayağından kaynaklanabildiği gibi karın içi organlardan, damarlardan, sinirlerden kaynaklanabilir. Kol ağrısı olan hastanın aynı şekilde hastalığı boyundan, sırttan, omuzdan, dirsekten, el bileğinden, el parmaklarından kaynaklanabildiği gibi akciğerden (Pancoast tümörü), kalpten sol kola yayılan koroner iskemi ağrısı (angina pektoris) kaynaklanabilir. Bu nedenle, eğer hekim hastayı dinleme (anamnez alma) ve fizik muayene yapmazsa derdin kaynağını anlayamaz ve uygun tetkiki isteyemez. Doğru teşhis koyamaz.
O zaman hekimlerin nasıl davranması gerekir? Hastanın şikayetlerin olası gereği hastaya ön yargı ile teşhis yakıştırma ve MRG bulguları ile değil, anamnez ve fizik muayene bulgularını dikkate alarak önce ön klinik teşhis olasılıklarını tespit etmesi gerekir. Bu durumda hastayı baştan ayağa ya da tıp deyimiyle proksimalden distale yani merkezden uca, sıralı muayeneyi gerektirir.
Ancak son tıbbi görüntüleme metodlarındaki gelişmeler bu muayene yöntemlerine ihtiyaç kalmadığını düşüncesine yol açmıştır. Bu anlayış ve düşünce; hekimleri hastayı dinleme ve anlama sıkıntısından ve soyup muayene etme zahmetinden ve zaman kaybından kurtarmıştır. Ayrıca mal praktis yani yanlış hekimlik suçlaması ile karşılaştığında; suçu görüntüleme metodlarına atma imkanı sağlamıştır.
Hastalar yönünden ise; başı, beli, boynu sırtı ağrıyana MRG, karnı ağrıyana BT ve USG tetkiki ve yeni bir sürü tetkik istenirse sanki doğru teşhis konulacak, derdine hemen derman bulunacak, kolaylığını ve rahatlığını getirdi. Ama hiç de öyle olmadı, klinik teşhis konmadan görüntüleme bulgularına göre teşhis ve tedavi düzenlemesi yapılamadığı için şimdi elinde MRG, BT, USG, Radyografi görüntü kayıtlı CD'leri olan hastalar hekimden hekime derdine derman aramaktadır.
Ben elinde bu görüntü CD'leri olup, bana teşhis ve tedavi düzenlemesi için uzatan hastaya: Sakin ol kardeşim, önce şu karşımdaki sandalyeye otur bakalım der ve şu açıklamayı yaparım; Ben MRG doktoru değil, hasta doktoruyum, MRG'ye bakarak teşhis koyamam ve tedavi yazamam, bana bir derdini anlat ki bende ne olduğunu tıbbi olarak bir anlayım. Bunun için önce seni dinlemem gerekir, sonra fizik muayene etmem, en son MRG'ye bakmam gerekir derim. Hastayı muayene yöntemleri ve sırası konusunda bilgilendiririm. Hastaları da muayeneden sonra teşhis ve tedavim konusunda anlayacağı şekilde aydınlatırım.
Son 5-10 yıldır hele Covid sonrası tüm hastalar: Hocam, sizin gibi muayene eden görmedik, eski hastalar da artık hiçbir doktor sizin gibi muayene etmiyor diyerek serzenişte bulunuyor. Ben de biraz ağır olacak ama gerçek, hastaya: Sizi dinlemeden ve muayene etmeden görüntü CD'lerine bakarak teşhis ve tedavi öneren bir doktor görürseniz yanında durmayın, hemen kaçın derim.
Görüntüleme bulgularına bakarak teşhis ve tedavi düzenlenmesi hekimler yönünden ne getirdi, ne götürdü? Hekimler kendi uzmanlık alanları içinde hastanın şikayetleri nereyi işaret ediyorsa kolayca oraya bakmak ve tabir yerinde ise vücudun o bölgesinin içini hemen görmek imkanı ile hastayı muayene etme zahmetinden kurtardı. Ancak bu sefer de muayene etmediği ve klinik teşhis koymadığı hastanın görüntüleme bulgularının hasta şikayetleri ile ne kadar uyumlu veya uyumsuz olduğunu bilemediği için doğru teşhis ve tedavi kararını veremedi. Hastanın görüntüleme bulguları teşhiste yardımcı olacağına kafasının karışmasına sebep oldu.
Ayrıca her uzman hekim kendi uzmanlık alanı ile ilgili tetkik istediği ve hastanın sadece şikayetin olduğu yerin görüntüsünün değerlendirildiği için hastalığın kaynağının neresi olduğu araştırılamadığı için yayılan ve yansıyan ağrılar nedeniyle yanlış teşhis ve tedavi düzenlenmesine yol açtı.
Hekimlerin görüntüleme metotlarına çok güvenerek, inanarak ve rahata alışarak yaptıkları bu davranış zamanla hekimin teşhis ve tedavi kararını ve iradesini görüntüleme metotlarına bırakmasına yol açtı. Bu durum hekimlik sanatını teknisyenlik zanaatına dönüşmesine götürdü. Artık hekimler özgür hekim iradelerini değil görüntüleme aletlerinin iradelerini kullanır hale geldiler. Halbuki insan sadece anatomik bir bedensel varlık değil, ruhsal ve sosyal bir varlıktır. Bunu da en iyi hekimler bilirler.
İnsanın ruhsal ve sosyal yapısını sadece anamnezle anlayabilirsiniz. Şu anda hiç bir görüntüleme metodu bunları gösteremez. Bedensel yapıda bozukluğu da en hızlı, en emniyetli, en zararsız ve en masrafsız olarak sistematik fizik muayene ile anlarsınız. Dolayısıyla hekimler, hekimlik sanatını ve saygınlığını, etkinliğini kaybetmek istemiyorlar ve tıp teknisyeni olmak istemiyorlarsa hastadan anamnez almadan, muayene etmeden hastaneden görüntüleme metotlarına başvurmamalıdır.
Hastalar yönünden ise şikayeti, hikayesi, özgeçmişi ve soy geçmişi dahil anamnezi alınmadan ve fizik muayene yapılmadan görüntüleme metotlarının bulgularına ve raporlarına bakarak teşhis konulamayacağı ve tedavi düzenlenemeyeceğini bilmeleri yararlarına olacaktır. Yani görüntüleme aletlerine değil usta hekimin fizik muayenesine güvenmeleri ve ısrarla doktor muayenesini talep etmeleri gerekir.
Sonuç olarak
1. Maalesef tıptaki son gelişmeler doktorları hasta doktorluğundan MRG, BT, USG yani tetkik doktorluğuna yöneltmiştir.
2. Anamnez almadan ve fizik muayene yapmadan görüntüleme metotlarına bakılarak; klinik teşhis konulamaz ve tedavi kararı verilemez.
3. Hasta doktoru yerine; tetkik (MRG) doktorluğu; hekimlik sanatını, tıp teknisyenliğine indirger.
4. Görüntüleme metotları; hastanın ruhsal ve sosyal yapısını göstermez. Halbuki insan biyo-psiko-sosyal bir varlıktır. Yani bedensel-ruhsal-toplumsal yönleri insanda bir bütündür.
5. Hastaların görüntüleme bulguları; gerçek hastalığı ve yerini göstermeyebilir. Sadece bedenin anatomik yapısını gösterir. Bunun klinik bulgularla uyumu önemlidir. Bunun içinde hastanın anamnezi ve fizik muayenesi esastır.
6. Hekimler mesleklerine ve insana saygı gereği; iyi bir anamnez almadan ve fizik muayene yapmadan görüntüleme metotlarına başvurmamalıdır.
7. Hastalar da ellerindeki görüntüleme bulgularını ve raporlarını gösterip hekimlerden doğru teşhis ve tedavi beklememelidir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Hidayet Sarı / diğer yazıları
- Türkiye’de hekime şiddetin nedenleri / 25.05.2021
- Türk toplumunda psikososyal sorunların nedenleri / 24.05.2021
- Tek kişilik akıl mı ortak akıl mı? / 22.05.2021
- Şımartılmış Hasta Sendromu ve sağlık çalışanlarına şiddet / 21.05.2021
- Covid-19 salgını ile artan sorun: Kadına şiddet, aile içi şiddet / 27.03.2021
- 8 Mart Kadınlar Günü’nde kadına şiddet! / 10.03.2021
- Sağlıkta dönüşümün bedeli - sağlık israfı - sağlık iflası / 07.03.2021
- Türk milleti neden mutsuz! / 05.03.2021
- 'İnandığın yolda yürü' / 02.03.2021
- Sağlık alanında kötü gidişat ve defansif tıp / 22.02.2021
- Türk toplumunda psikososyal sorunların nedenleri / 24.05.2021
- Tek kişilik akıl mı ortak akıl mı? / 22.05.2021
- Şımartılmış Hasta Sendromu ve sağlık çalışanlarına şiddet / 21.05.2021
- Covid-19 salgını ile artan sorun: Kadına şiddet, aile içi şiddet / 27.03.2021
- 8 Mart Kadınlar Günü’nde kadına şiddet! / 10.03.2021
- Sağlıkta dönüşümün bedeli - sağlık israfı - sağlık iflası / 07.03.2021
- Türk milleti neden mutsuz! / 05.03.2021
- 'İnandığın yolda yürü' / 02.03.2021
- Sağlık alanında kötü gidişat ve defansif tıp / 22.02.2021