Aralık'ta oynanacak final maçına çıkmanız için Ekim'in ilk haftasındaki maçtan galip ayrılmanız gerekiyor.
Ankara hükümeti, 6 Ekim'de şekil kazanacak ve üyelik takvimi için baz teşkil edecek Komisyon raporunun kendi lehine çıkması için çanhıraş bir mücadele içerisinde.
Bu mücadele Türkiye ile AB arasında olduğu kadar, Hükümet ile Türk halkı arasında da sürmekte.
Hükümet, TCK'ya zina ile ilgili yeni düzenleme ekleyerek halkın nabzının kendi lehinde atmasını istedi; lakin halk zina konusunda ikiye bölündü.
AKP de bu bölünmüşlükten nasibini aldı.
AB'nin zina düzenlemesine tepkisi sert oldu.
Sertliğe karşı sert(!) bir tavır takınan Hükümet de kendine yönelik açıklamaları içişlerine müdahale sayarak puan kazanmaya çalıştı.
Ekonomisi, kültürü ve siyaseti dışarıya teslim hükümetin bu tepkisi pek anlamlı bulunmadı.
Zina ile ilgili düzenlemenin çağdaş(!) Avrupa normları ile örtüşmediğini söyleyen Birlik yetkilileri Türkiye'nin bu düzenleme ile üyeliği riske ettiğini üzerine basa basa söylediler.
"Zina suç olsun mu olmasın mı..?" gibi kısır bir tartışmanın biranda gündeme oturtulması ve bunun Avrupalılarca tasvip görmeyeceği bilinmesine rağmen, hükümetin neden böyle bir seçenek ortaya koyduğu halen tartışılıyor.
AB'nin Türkiye'ye üyelik perspektifi vermeyeceği görüldü ve rest mi çekilmek istendi...?
Tüm kozlar zina üzerinden oynanarak Ekim Raporu için biranda çözüme gidilip el mi güçlendirilecek....?
AB'nin kabul edilemez taleplerinin ilerisi için zararlı olduğu keşfedilerek atılan süreçten geri mi dönülmek isteniyor...?
AB ile yollar ayrılmak mı isteniyor; yoksa hedefe kestirmeden varabilmek için kısa ve daha kestirme yollar mı deneniyor...?
Bunları şu aşamada bilebilmek mümkün değil.
Öngörebildiğimiz net bir şey var o da; Ankara gerek zinayı gerekçe göstersin gerekse diğer ceza yasalarındaki yeni düzenlemeleri...
Avrupa Birliği mensubu ülkeler, Türkiye'yi farklı kulvarda ve farklı beklentilerle prese çekecekler.
Türkiye "Aralık'tan geçeyim" derken dar yollarda baskılara maruz kalacak.
Ermeni iddiaları ve sınır kapılarının yeniden gözden geçirilmesi gibi, Kıbrıs'a ve Güneydoğu'ya yeni düzenlemelerin getirilmek istenmesi gibi Türkiye'nin zor hazmedeceği zokalar yeniden ısıtılarak Türkiye'nin önüne servis edilecek.
AB üyeliği için Türkiye'ye desteğini esirgemeyen ABD'nin son günlerde sesi pek çıkmıyor.
O, daha çok Irak ve İran konusuna kilitlenmiş, yeni işgal senaryolarının ayrıntıları üzerinde kafa yoruyor.
Türkiye, "Nasıl bir taktik uygulayarak AB bacasından hooop atlayabilirim?''diye,
AB, "Hangi hassas gerekçeleri öne sürerek Türkiye'yi kapı dışında tutabilirim ?'' diye,
ABD," Türkiye ve Avrupa'yı nasıl dengelerim ?" diye düşünüyor.
Türkiye Ekim'den Aralık'a kadar hassas bir süreçten geçiyor.
Hassas bir yol ve hassas zemin...
Siz de kendinizi hassas hissediyor musunuz?
Düşünün bakalım....(!)
Ankara hükümeti, 6 Ekim'de şekil kazanacak ve üyelik takvimi için baz teşkil edecek Komisyon raporunun kendi lehine çıkması için çanhıraş bir mücadele içerisinde.
Bu mücadele Türkiye ile AB arasında olduğu kadar, Hükümet ile Türk halkı arasında da sürmekte.
Hükümet, TCK'ya zina ile ilgili yeni düzenleme ekleyerek halkın nabzının kendi lehinde atmasını istedi; lakin halk zina konusunda ikiye bölündü.
AKP de bu bölünmüşlükten nasibini aldı.
AB'nin zina düzenlemesine tepkisi sert oldu.
Sertliğe karşı sert(!) bir tavır takınan Hükümet de kendine yönelik açıklamaları içişlerine müdahale sayarak puan kazanmaya çalıştı.
Ekonomisi, kültürü ve siyaseti dışarıya teslim hükümetin bu tepkisi pek anlamlı bulunmadı.
Zina ile ilgili düzenlemenin çağdaş(!) Avrupa normları ile örtüşmediğini söyleyen Birlik yetkilileri Türkiye'nin bu düzenleme ile üyeliği riske ettiğini üzerine basa basa söylediler.
"Zina suç olsun mu olmasın mı..?" gibi kısır bir tartışmanın biranda gündeme oturtulması ve bunun Avrupalılarca tasvip görmeyeceği bilinmesine rağmen, hükümetin neden böyle bir seçenek ortaya koyduğu halen tartışılıyor.
AB'nin Türkiye'ye üyelik perspektifi vermeyeceği görüldü ve rest mi çekilmek istendi...?
Tüm kozlar zina üzerinden oynanarak Ekim Raporu için biranda çözüme gidilip el mi güçlendirilecek....?
AB'nin kabul edilemez taleplerinin ilerisi için zararlı olduğu keşfedilerek atılan süreçten geri mi dönülmek isteniyor...?
AB ile yollar ayrılmak mı isteniyor; yoksa hedefe kestirmeden varabilmek için kısa ve daha kestirme yollar mı deneniyor...?
Bunları şu aşamada bilebilmek mümkün değil.
Öngörebildiğimiz net bir şey var o da; Ankara gerek zinayı gerekçe göstersin gerekse diğer ceza yasalarındaki yeni düzenlemeleri...
Avrupa Birliği mensubu ülkeler, Türkiye'yi farklı kulvarda ve farklı beklentilerle prese çekecekler.
Türkiye "Aralık'tan geçeyim" derken dar yollarda baskılara maruz kalacak.
Ermeni iddiaları ve sınır kapılarının yeniden gözden geçirilmesi gibi, Kıbrıs'a ve Güneydoğu'ya yeni düzenlemelerin getirilmek istenmesi gibi Türkiye'nin zor hazmedeceği zokalar yeniden ısıtılarak Türkiye'nin önüne servis edilecek.
AB üyeliği için Türkiye'ye desteğini esirgemeyen ABD'nin son günlerde sesi pek çıkmıyor.
O, daha çok Irak ve İran konusuna kilitlenmiş, yeni işgal senaryolarının ayrıntıları üzerinde kafa yoruyor.
Türkiye, "Nasıl bir taktik uygulayarak AB bacasından hooop atlayabilirim?''diye,
AB, "Hangi hassas gerekçeleri öne sürerek Türkiye'yi kapı dışında tutabilirim ?'' diye,
ABD," Türkiye ve Avrupa'yı nasıl dengelerim ?" diye düşünüyor.
Türkiye Ekim'den Aralık'a kadar hassas bir süreçten geçiyor.
Hassas bir yol ve hassas zemin...
Siz de kendinizi hassas hissediyor musunuz?
Düşünün bakalım....(!)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005