Hamas’ı İsrail mi yarattı?

İsrail, her zaman asıl düşmanını El Fetih olarak görüyordu ve İslamcılarla milliyetçilerin birbirleriyle savaşa girmeleri halinde İsrail'le mücadeleye odaklanmayacaklarını biliyordu.

İsrail'e yönelik 7 Ekim operasyonuyla ilgili birçok şüphe tazeliğini koruyor, bu da ortamı puslu bir hâle getirerek insanların gerçeği anlamasını zorlaştırıyor.

Birçokları, Hamas'ın yükselişini ve büyümesini İsrail'in "komplosuna" bağlıyor ve "Hamas'ın yaratıcısının İsrail olduğuna" inanıyor. 

Bu görüş, Filistin Kurtuluş Örgütü'nün (FKÖ) eski lideri merhum Yaser Arafat tarafından, bazı medya kuruluşları tarafından, hatta İsrail askeri ve siyasi yetkilileri tarafından da daha önce dile getirilmişti. 

İsrail'in bu eyleminin amacı, o dönemdeki baş düşmanı FKÖ'nün konumunu zayıflatmak ve nüfuzunu azaltmaktı.

Elbette ki yukarıdaki iddiayı kanıtlayacak herhangi bir belge bulunmamaktadır.

Kimileri bu konuda WikiLeaks belgelerine atıfta bulunuyor. Hamas'ın Müslüman Kardeşler içindeki tarihi köklerine değinen belgenin yanı sıra, İsrail'in o zamanki askeri istihbarat direktörü ile ABD'nin İsrail büyükelçisi Amos Yadlin arasında 12 Haziran 2007'de yapılan toplantıda derlenen gizliliği kaldırılmış bir başka belgede şöyle deniyor: "Giriş/Çıkış havadan olduğu sürece Hamas Gazze'yi ele geçirirse İsrail'in işine gelecektir. 

İsrail Gazze'deki Hamas hükümetini, İran, Suriye ve Hizbullah'ın ardından tehdit ilan ederek hem Hamas'ı zayıflatmak hem de eylemlerini meşrulaştırmak istemektedir. O dönem Batı Şeria'da kurulan Fetih hükümeti ile uzlaşmasının temelinde de Hamas'ı gayrı meşru gösterme çabaları yatmaktadır.

Başka bir WikiLeaks belgesine göre; Savunma Bakanı Ehud Barak'ın, İsrail'in 27 Aralık 2008 tarihinde Gazze'ye yönelik, "Dökme Kurşun" operasyonunu başlatmadan önce Mısır ve Filistin Ulusal Yönetimi ile görüştüğünü, İsrail'in Hamas'a karşı beklenen zaferinden sonra Gazze Şeridi'nin kontrolünü Mısır'ın mı yoksa El Fetih'in mi yapacağını istişare ettiğini ancak ikisinden de olumsuz yanıt aldığını yazıyor.

Haziran 2009'un başlarında yayınlanan belgede; Ehud Barak'ın, Filistin Yönetimi'nin zayıf olduğunu ve kendine güveni olmadığını bu yüzden Gazze'nin kontrolünü istemediğini belirtiliyor. 

Bir başka WikiLeaks belgesinde ise İsrailli yetkililerin, Telaviv'deki ABD büyükelçiliğinde yapılan toplantıda, Gazze'yi kuşatma altına alarak, ambargoyla ekonomisini çöküşün eşiğinde tutmayı planladıkları yer alıyor.

Hatırlarsanız geçtiğimiz günlerde; ANAP eski Milletvekili Fevzi İşbaşaran bazı iddialar ortaya attı.

İşbaşaran'ın iddiasına göre;

"Mesut Yılmaz, Netanyahu'nun daveti üzerine İsrail'e gitti. Mesut Yılmaz'ın 3. Başbakanlık dönemiydi, Netanyahu da 1 yıllık Başbakandı. İlk gün resmi görüşmeler yapıldı, görüşmelerin içeriği boştu. İşbirliği, iyi niyet vs. Toplantıdan sonra Ramallah'a geçtik, merhum Yaser Arafat'la görüştük. Görüşmede Mahmud Abbas da vardı. Yaser Arafat, 'İsrail'in Gazze'yi Filistin'e iade ettiğini ama bölgenin perişan olduğunu' anlattı. Yaser Arafat, 'İsrail'in, Amerika, Avrupa ve Türkiye'nin bize gönderdiği yardım paralarını ödemeyi durdurduğunu, geciktirdiğini' anlattı. (Yardımlar, İsrail'de açılan banka hesabına yatırılıyor) Netanyahu, Yaser Arafat'la görüşmemizi merak etmiş olsa gerek, Mesut Yılmaz'ı evine yemeğe davet etti. Netanyahu'nun evine yemeğe gittik. 

Mesut Yılmaz yemekte, Yaser Arafat'ın sıkıntılarını anlattı ve 'izin verirseniz Gazze'nin alt yapı ve konut sorununa Türkiye olarak yardımcı olmak istiyoruz' dedi.

Netanyahu, 'Yardım paralarının ödenmesinde sorun var mı bilmiyorum? Konuşacağım ama Hamas'ın da bankalarda yardım hesabı var, biz onlara da yardım ediyoruz, siz de yardımda bulunabilirsiniz' dedi.

Mesut Yılmaz, 'Bizim Amerika, Avrupa ülkeleri gibi Türkiye olarak muhatabımız Filistin Devleti ve Yaser Arafat yönetimidir, örgütlere yardım edemeyiz' karşılığını verdi.

Netanyahu, 'Sizden önceki Başbakan (Necmettin Erbakan) ve partisi Hamas'la görüşüyor, bir sorun olmuyor' deyince de Mesut Yılmaz, 'Sayın Erbakan ve partisi devlet adına görüşmüyor, parti olarak görüşüyorlar. Bizim devlet politikamız yıllardır hiç değişmedi. Filistin devletini ve Yaser Arafat yönetimini resmi olarak tanıyoruz ve görüşüyoruz. Bunun dışında Türkiye'de her partinin Filistin'deki örgütlerle ilgili görüşleri vardır' çıkışını yaptı.

Netanyahu, ısrarla Hamas ile temas kurmamızı istedi, Mesut Yılmaz reddetti.

Ertesi gün İsrail Cumhurbaşkanı Weizman, Başbakan Mesut Yılmaz'ı evine kahvaltıya davet etti. Cumhurbaşkanı Weizman, Netanyahu'yu barış sürecini baltalamakla suçladı. 

Mesut Yılmaz, Cumhurbaşkanı Weizman'a gülerek: ''Ben buraya, İsrail Cumhurbaşkanı ile Başbakanı arasındaki sorunu gidermek için arabuluculuk yapmaya gelmedim. Ben Ortadoğu barışına katkıda bulunmaya geldim' deyince Cumhurbaşkanı Weizman da kahkaha attı."

Yukarıdaki iddialar her ne kadar İsrail'in Hamas'ı desteklediğini gösterse de, aslında İsrail'in Hamas'ın kuruluşundan, mali ve silah desteğine kadar çeşitli şekillerde dile getirilen bu iddiaların daha derinlemesine incelenmesi gerekir.

Sonuç olarak;

İsrail'in Hamas ve FKÖ gibi Filistin güçleri arasındaki farklılıklardan ve rekabetten çeşitli vesilelerle yararlanmaya yönelik tutumu, İsrail tarafının rakiplerine karşı mücadelede kullandığı ortak bir projedir. Ayrıca ABD'nin farklı ülkelerde siyaset dünyasında da böyle bir yöntem kullandığı aşikârdır. Zira her ülkede ve her aşamada Filistinli rakipler gibi, siyasi rakip grupların oluşu bunu kanıtlamaktadır.

Hiç şüphe yok ki İsrail'in son on yıldaki politikası, Filistin'in ulusal ve İslami eğilimlerini bölerek temellerin sağlamlaştırılmasına ve kitleler arasında nüfuzunun genişletilmesine fırsat vermemek olmuştur. 

Örneğin; Binyamin Netanyahu, 26 Eylül 2006'da Amerika'nın İsrail büyükelçisi ile yaptığı görüşmede Hamas hükümetinin devrilmesine vurgu yapıyor. 2019'da ise Netanyahu, Katar parasının İsrail denetimi altında Gazze'ye aktarılmasına izin verilmesini savunuyor.

Bu bir birinin zıttı iki örnek, İsrail'in Filistinlileri her şekilde bölmeye çalıştığını gösteriyor.