Güvensizlik dönemi

ABD, 11 Eylül saldırılarından sonra dünyayı güvensiz bir döneme sokmuştur. Daha doğrusu güvensizlik politikasını, ABD'yi perde arkasından yöneten güçler, önceden düşünmüş, plânlamış ve uygulamaya koymuşlardır.
Onun içindir ki, uluslararası ilişkiler ve geleneksel dış politika tamamen değişmiş, eski alışkanlıklar yıkılmış ve öngörebilirlik alabildiğine zorlaşmıştır. Bu gelişmelere ayak uydurmak için, dış politikada kurumsal ve zihinsel bir dönüşüm kaçınılmazdır.
Tarihi tecrübelerle sabittir ki,  dış politika oluştururken zaman, mekân ve şartları çok iyi kavrayamayan ülkeler, aldanmaktan ve tuzağa düşmekten kurtulamazlar. Maalesef Türkiye, Büyük Ortadoğu Projesi'nin, Büyük İsrail Projesi olduğunu göremeyerek, böyle bir tuzağa düşmüştür.
Söz konusu tuzaktan bedel ödeyerek de olsa, çıkmak elbette mümkündür. Bunun için yapılması gereken tarihimizin ve coğrafyamızın zorunlu kıldığı dış politikayı ne pahasına olursa olsun uygulamaktır. Bu politikayı uygulamamak, uygulamaktan daha büyük tehlikeler taşımaktadır. O nedenle, bazılarının "maceraya girmeyelim, yine ABD ile ilişkileri düzeltme yoluna gidelim" sözleri gerçeklikten uzaktır. Zira ABD ile aynı minval üzere ilişkileri sürdürmek, cellâda teslim olmak demektir.
ABD'nin egemen kıldığı dış politikanın bir diğer özelliği de, günlük değişmeler ve manevralar içermesidir. Bu, genel stratejinin de aynı şekilde değiştirildiği anlamı taşımaz. ABD, ani dönüş ve yalanlarla karşı tarafı aldatır, yanıltır ve oyuna getirir. Türkiye'ye, Suriye politikasında, işte bunu yapmış ve halen de yapmaktadır.
Türkiye'nin güvenliğini tehlikeye atan, bölünüp parçalanması için her şeyi yapan ABD'nin, azılı bir düşman olduğu artık açık seçik görülmektedir. Bundan böyle ABD ile ilişkileri eskisi gibi sürdürme ve aramızdaki krizi sınırlı tutma imkânı kalmamıştır. O bakımdan Türkiye, bölgesel ve küresel gelişmeleri de dikkate alarak, acilen bağımsız ve özerk bir dış politika oluşturmak zorundadır. 
Güvensizlik döneminin başlamasının asıl nedeni ABD'nin terör örgütleriyle ittifak kurmasıdır. ABD, bunu yaparak uluslararası hiçbir kural tanımadığını göstermiştir. Bundan dolayıdır ki, ABD'nin savaşlarında, savaş dışı kalması ve korunması gereken siviller ölmektedir. Dahası ABD, iç çatışmalar çıkararak, sivil ve masum insanların ölmesine neden olmaktadır.
Afrika devletlerinin yüzde 60'ını iç çatışmaya sokan ve 1980 -1995 yılları arasında 5 milyon sivil insanın ölmesine neden olan ABD'dir. BM Genel Sekreterliği 1972 yılında yayınladığı bir raporda şöyle demiştir: "Maddi ilerlemeye rağmen, insan hayatı hiçbir zaman bugün olduğu kadar güvensiz olmamıştır." Hâlbuki o tarihten sonra güvensizlik katbekat artmıştır. Bunun da baş sorumlusu ABD'dir.
Sözün özü, Türkiye, ABD'nin ikiyüzlü ve güvensiz politikalarına karşı dik durmalı ve kesin bir tavır ortaya koymalıdır. Bunu yaptığı takdirde, ABD'nin hışmına ve zulmüne uğrayan başta İslâm ülkeleri olmak üzere, tüm ülkeler Türkiye'nin yanında yer alacaklardır. Türkiye'den beklenen de budur. Bu, aynı zamanda milli çıkarlarımıza da en uygun olandır.