Ekonomik problemlerini çözen ve sağlam bir zemine basan Rusya’nın uyguladığı dış politika, Ortadoğu’da, Afrika’da ve Asya’da işgale, parçalamaya ve katliama soyunmuş olan ABD ve işbirlikçilerin kirli planlarını alt üst etmektedir.
En son Libya’yı da küresel emellerine köle haline getiren ABD, Suriye’ye de aynı şeyleri yapmaya çalıştığında karşısında Rusya’yı gördü.
Rusya’nın BM’deki vetosu, Çin’i de bu noktada ayıktırması, askeriyle, silahlarıyla, istihbaratıyla Esad yönetiminin yanında yer alması, Suriye için planlanan parçalanma senaryolarını iptal ettirdi.
Rusya, ABD’ye direnen ülkelerin, ABD tarafından ezilmesine müsaade etmiyor ve bundan sonra da etmeyecektir.
Çünkü ABD’nin dünya ülkelerini bir bir kendi isteği doğrultusunda şekillendirmeye çalışması, diğer bir ifadeyle bölmesi, parçalaması, Rusya’nın da çıkarlarına uymamaktadır.
Sovyetlerin inkırazı döneminde Rusya, ABD’nin neler yapabileceğini ve demokrasi konusunda ne kadar samimi(!) olduğunu gördü.
ABD, karşısına yeniden güçlü bir Rusya çıkabileceğini hesap etmediğinden olacaktır ki, pervasızca katliamlara ve işgallere girişti.
Niyetini izhar eden ABD karşısında Rusya, geçmişte edindiği acı tecrübeleri bir daha yaşamak istemeyecek, batının gönderdiği demokrasi güvercinlerinin aslında savaş uçakları, demokrasi havarilerinin ise vur emri almış asker, ya da turuncu devrimleri ABD adına yapan ajan misyonerler olduğunu hatırından asla çıkarmayacaktır.
Şimdi Rusya edindiği bu tecrübelerle akıllı ve tutarlı bir iç ve dış politika üretmektedir.
Örneğin, Suriye probleminin çözümü için Cenevre Anlaşması şartında diretmektedir. Cenevre Anlaşması, Esad’ın da içinde olduğu bir demokratik seçimi öngörmektedir. Fakat Suriye halkının desteğinin Esad’ın arkasında olduğunu bilen ABD işbirlikçisi muhalifler bunu asla kabul etmemektedir. Rusya’nın bu çözümü dışarıdan gelen ve Suriyeli olmayan teröristlerin planlarını da bozmaktadır.
Cenevre Anlaşması batılıların da kabul ettiği bir anlaşma olduğu için bu konuda adım atmamaları Rusya’nın Suriye’ye her yönden desteğini haklı hale getirmektedir.
Rusya’nın çözümü Suriye’de hiç kimseyi dışarıda bırakmadığı için gerçek demokratik çözümdür ama ABD ve işbirlikçilerinin buna yanaşmamaları onların demokrasiden yana olmadıklarını, terörün arkasında olduklarını açıkça ispatlamaktadır.
Rusya, ABD’nin Ortadoğu projesinin perde arkasını da işaret etmektedir.
Rusya Dışişleri bakanı Sergey Lavrov, bölgede istikrarı istemeyen tarafların olduğunu ve Suriye’de krizin çözüm çabalarını engellediklerini belirtti. Lavrov, bu tarafların bölgede “en az sayıda büyük ve güçlü devlet görmek isteyen ve bu ülkelerin korkunç savaşın eserlerini ortadan kaldırmakla meşgul olmasını isteyen” ülkeler olduğunu vurguladı.
Burada Lavrov, İsrail’e işaret etmektedir.
Bugün Rusya 2006 yılından bu yana Prof. Dr. Haydar Baş’ın Milli Ekonomi Modeli’ni uyguladığı için ekonomik bağımlılıktan kurtulmuştur ve geleceğe güvenle bakmaktadır; iç politikada birleştirici, dış politikada ise rakiplerini ekarte edici adımlar atmaktadır ve onların karşısında dimdik durmaktadır.
Fakat önemli bir eksiği vardır: Propaganda… Çok güzel işler yapabilirsiniz ama bunu dünyaya sizin duyurmanız lazım. Bunu ABD’nin hakim olduğu bir basın medya dünyasından duyurulmasını beklerseniz, bütün artılar eksi olarak ilan edilecektir.
Rusya dünyanın bütün ülkelerinde istihbarat ağını güçlendirmesi gerektiği gibi, her ülkede basın ve medya yatırımları da yapmalıdır.
ABD propagandayla biri bin yapıp gösteriyor, Rusya ise kendisini olduğu gibi gösterebilse dahi çok şeyler değişecektir.
Kendisini kendi tanıtmalıdır. Böylece ABD’yi bu sahada da mağlup etmiş olur.
En son Libya’yı da küresel emellerine köle haline getiren ABD, Suriye’ye de aynı şeyleri yapmaya çalıştığında karşısında Rusya’yı gördü.
Rusya’nın BM’deki vetosu, Çin’i de bu noktada ayıktırması, askeriyle, silahlarıyla, istihbaratıyla Esad yönetiminin yanında yer alması, Suriye için planlanan parçalanma senaryolarını iptal ettirdi.
Rusya, ABD’ye direnen ülkelerin, ABD tarafından ezilmesine müsaade etmiyor ve bundan sonra da etmeyecektir.
Çünkü ABD’nin dünya ülkelerini bir bir kendi isteği doğrultusunda şekillendirmeye çalışması, diğer bir ifadeyle bölmesi, parçalaması, Rusya’nın da çıkarlarına uymamaktadır.
Sovyetlerin inkırazı döneminde Rusya, ABD’nin neler yapabileceğini ve demokrasi konusunda ne kadar samimi(!) olduğunu gördü.
ABD, karşısına yeniden güçlü bir Rusya çıkabileceğini hesap etmediğinden olacaktır ki, pervasızca katliamlara ve işgallere girişti.
Niyetini izhar eden ABD karşısında Rusya, geçmişte edindiği acı tecrübeleri bir daha yaşamak istemeyecek, batının gönderdiği demokrasi güvercinlerinin aslında savaş uçakları, demokrasi havarilerinin ise vur emri almış asker, ya da turuncu devrimleri ABD adına yapan ajan misyonerler olduğunu hatırından asla çıkarmayacaktır.
Şimdi Rusya edindiği bu tecrübelerle akıllı ve tutarlı bir iç ve dış politika üretmektedir.
Örneğin, Suriye probleminin çözümü için Cenevre Anlaşması şartında diretmektedir. Cenevre Anlaşması, Esad’ın da içinde olduğu bir demokratik seçimi öngörmektedir. Fakat Suriye halkının desteğinin Esad’ın arkasında olduğunu bilen ABD işbirlikçisi muhalifler bunu asla kabul etmemektedir. Rusya’nın bu çözümü dışarıdan gelen ve Suriyeli olmayan teröristlerin planlarını da bozmaktadır.
Cenevre Anlaşması batılıların da kabul ettiği bir anlaşma olduğu için bu konuda adım atmamaları Rusya’nın Suriye’ye her yönden desteğini haklı hale getirmektedir.
Rusya’nın çözümü Suriye’de hiç kimseyi dışarıda bırakmadığı için gerçek demokratik çözümdür ama ABD ve işbirlikçilerinin buna yanaşmamaları onların demokrasiden yana olmadıklarını, terörün arkasında olduklarını açıkça ispatlamaktadır.
Rusya, ABD’nin Ortadoğu projesinin perde arkasını da işaret etmektedir.
Rusya Dışişleri bakanı Sergey Lavrov, bölgede istikrarı istemeyen tarafların olduğunu ve Suriye’de krizin çözüm çabalarını engellediklerini belirtti. Lavrov, bu tarafların bölgede “en az sayıda büyük ve güçlü devlet görmek isteyen ve bu ülkelerin korkunç savaşın eserlerini ortadan kaldırmakla meşgul olmasını isteyen” ülkeler olduğunu vurguladı.
Burada Lavrov, İsrail’e işaret etmektedir.
Bugün Rusya 2006 yılından bu yana Prof. Dr. Haydar Baş’ın Milli Ekonomi Modeli’ni uyguladığı için ekonomik bağımlılıktan kurtulmuştur ve geleceğe güvenle bakmaktadır; iç politikada birleştirici, dış politikada ise rakiplerini ekarte edici adımlar atmaktadır ve onların karşısında dimdik durmaktadır.
Fakat önemli bir eksiği vardır: Propaganda… Çok güzel işler yapabilirsiniz ama bunu dünyaya sizin duyurmanız lazım. Bunu ABD’nin hakim olduğu bir basın medya dünyasından duyurulmasını beklerseniz, bütün artılar eksi olarak ilan edilecektir.
Rusya dünyanın bütün ülkelerinde istihbarat ağını güçlendirmesi gerektiği gibi, her ülkede basın ve medya yatırımları da yapmalıdır.
ABD propagandayla biri bin yapıp gösteriyor, Rusya ise kendisini olduğu gibi gösterebilse dahi çok şeyler değişecektir.
Kendisini kendi tanıtmalıdır. Böylece ABD’yi bu sahada da mağlup etmiş olur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025