Kadınların ırzına geçiliyor. Bugüne kadar öldürülenlerin sayısı 30 binin üzerinde. Evlerinden çıkarılıp köylerinden kovulanların yüz bini Çad'a geçti. Darfur'da kalan bir milyona yakın insan yemeksiz, susuz, biçare vaziyette yaşıyor. Amerikan dış yardım kuruluşunun değerlendirmesine göre 300.000 kişi ölüm kalım savaşı veriyor. Yüzbinlerce çaresiz insan dünyanın gözü önünde açlıktan susuzluktan ölecek ama BM, AB hala Sudan rejimini uyarıp, yaptırım tehditlerinde bulunup havanda su dövüyor.
Sudan'a müdahaleden başka çare kalmadığı apaçık ortadayken pazartesi günü toplanan AB dışişleri bakanları bir kez daha topu yuvarlak sözlerle BM'e attı. BM'in başında 1994'teki Ruanda felaketine seyirci kalan bir genel sekreter var. O pasiflik 800 bin kişinin katledilmesine sebep oldu. Kofi Annan, şimdi o gün durumu iyi değerlendirememiş olmasından dolayı duyduğu üzüntüleri dile getirip özeleştiri yapıyor. Ama aynı zamanda şu anda Sudan'da sürmekte olan katliama da seyirci kalıyor. Tıpkı 1990'ların başında Balkanlar'daki felaketin seyredildiği gibi. Yüzbinlerce kişinin öldürülmesine, kadınların tecavüze uğramasına seyirci kalındığı gibi.
Amerikan Kongresinde ağırlık kazanan görüş, Sudan'daki felaketin "katliam" olarak değerlendirilmesi. Ne Beyaz Saray ne de AB liderlerinden böyle bir değerlendirme çıkmadı. BM Güvenlik Konseyi'nde herkes keseri kendi hesabına göre sallamakla meşgul. Yaptırımları frenleyen Çin, kendi ülkesindeki isyancılara karşı alacağı önlemlerde dışardan müdahalenin yollarını kesmeyi umuyor. Sudan'daki petrolle ilgilenmesi de bir başka faktör.
Rusya da Çin gibi Çeçen sorununa dışardan karışılmasını önleyebilmek için masaya gelen Sudan kartını oynuyor. Fransa ise ayrı bir alem. Sudan rejimine baskıya karşı çıkarken, Afrika Birliği'nden 300 kişilik bir gücün Fransa büyüklüğündeki bir toprak parçasında güvenliği sağlayabileceğini umuyor. Paris için, Ermeni meselesini gündemde tutmak galiba Sudan'da yüzbinlerce kişinin katliamın eşiğinde bulunmasından daha önemli.
Gerçekten de dünyaya hükmeden, hergün TV kameralarının karşısında poz verip büyük laflar eden, çok ciddi sorunları çözüyorlarmış gibi ordan oraya koşturup zirve toplantıları düzenleyen bu liderlerin aymazlığı böyle sürecek olursa, ilerde Sudan çöllerinde kumlar arasında katliam delillerini arayıp raporlar yazmaktan başka yapacak bir şey kalmayacak.
Sudan'a müdahaleden başka çare kalmadığı apaçık ortadayken pazartesi günü toplanan AB dışişleri bakanları bir kez daha topu yuvarlak sözlerle BM'e attı. BM'in başında 1994'teki Ruanda felaketine seyirci kalan bir genel sekreter var. O pasiflik 800 bin kişinin katledilmesine sebep oldu. Kofi Annan, şimdi o gün durumu iyi değerlendirememiş olmasından dolayı duyduğu üzüntüleri dile getirip özeleştiri yapıyor. Ama aynı zamanda şu anda Sudan'da sürmekte olan katliama da seyirci kalıyor. Tıpkı 1990'ların başında Balkanlar'daki felaketin seyredildiği gibi. Yüzbinlerce kişinin öldürülmesine, kadınların tecavüze uğramasına seyirci kalındığı gibi.
Amerikan Kongresinde ağırlık kazanan görüş, Sudan'daki felaketin "katliam" olarak değerlendirilmesi. Ne Beyaz Saray ne de AB liderlerinden böyle bir değerlendirme çıkmadı. BM Güvenlik Konseyi'nde herkes keseri kendi hesabına göre sallamakla meşgul. Yaptırımları frenleyen Çin, kendi ülkesindeki isyancılara karşı alacağı önlemlerde dışardan müdahalenin yollarını kesmeyi umuyor. Sudan'daki petrolle ilgilenmesi de bir başka faktör.
Rusya da Çin gibi Çeçen sorununa dışardan karışılmasını önleyebilmek için masaya gelen Sudan kartını oynuyor. Fransa ise ayrı bir alem. Sudan rejimine baskıya karşı çıkarken, Afrika Birliği'nden 300 kişilik bir gücün Fransa büyüklüğündeki bir toprak parçasında güvenliği sağlayabileceğini umuyor. Paris için, Ermeni meselesini gündemde tutmak galiba Sudan'da yüzbinlerce kişinin katliamın eşiğinde bulunmasından daha önemli.
Gerçekten de dünyaya hükmeden, hergün TV kameralarının karşısında poz verip büyük laflar eden, çok ciddi sorunları çözüyorlarmış gibi ordan oraya koşturup zirve toplantıları düzenleyen bu liderlerin aymazlığı böyle sürecek olursa, ilerde Sudan çöllerinde kumlar arasında katliam delillerini arayıp raporlar yazmaktan başka yapacak bir şey kalmayacak.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.