Ömer bin AbdülazizYine yakınları; "Beytülmâldan âilene bir şeyler vasiyet et, senden sonra sıkıntıya düşmemeli" dediler. Cevâbı akıllara durgunluk verecek tüyleri ürpertecek kadar müthiş oldu: "Çocuklarım şu iki tip insanlardan birisi olacaktır: İyi, sâlih insan veya kötü şerîr insan. Sâlih insan olurlarsa, Kur'ân-ı Kerîm'in A'raf sûresi, yüz doksan altıncı âyet-i kerîmesinde meâlen; "Ey Resûlüm! Müşriklere de ki; size karşı benim yardımcım, Kur'ân-ı Kerîm'i indiren Allah'tır ve o bütün sâlihlere de yardımcıdır" buyurulan âyeti yetişir. Kötü insan olurlarsa, o takdirde ben onları, günah işlemeleri için güçlendiremem. Çocuklarına dönerek: "Evlatlarım! İki ihtimâl var. Ya sizi zengin edeceğim; o takdirde babanız Cehennem'i boylayacak. Yâhut da fakir kalacaksınız; babanız Cennet'e gidecek. Babanızın Cennet'e girmesi şartıyla fakir kalmayı yâhud da, onun Cehennem'i boylaması şartıyla zengin olmayı tercih edin. Şimdi yanımdan ayrılın ve benden sonra sakın beytülmâl mesûllerini tâciz etmeyin. Şunu iyi bilin ki, size verilmesini vasiyet ettiğim para miktârı sadece yirmi bir dinârdır". Ömer bin Abdülazîz Hazretlerinin hastalığı ağırlaşınca tabib çağırdılar. Tabib; "Bu zehir içmiştir. Hayâtı hakkında teminât veremem" dedi. Halîfe, "Sâde bana değil, zehir içmemiş olanların hayatı hakkında da teminat verme buyurdu!" buyurdu. Tabib; "Zehir içtiğinin farkında mısın?" dedi. Halîfe; "Evet, mîdeme inince anladım" buyurdu. Tabib; "Tedâviye hemen başlıyalım" dedi. Ömer bin Abdülazîz; "Hayır. İlacı, kulağımın arkasında olsa uzanıp almam. Rabbime kavuşmam, benim için daha güzeldir" buyurdu. Ölüm döşeğinde, bir ara ağlamaya başladı. "Niçin ağlıyorsun. Allah-û Teâlânın yardımı ile nice sünnetleri ihyâ ettin. Adâletin ise çok yüksekti" dediler. Bunlara cevâben buyurdu ki: "Ben Allah-û Teâlânın huzûruna bütün milletin hesâbını vermek üzere çıkacak değil miyim? Herkese âdil olarak davranabildiğimden emin değilim. Yaptığım kusurlar da ayrı. Tabiî ki ben bundan dolayı korkuyorum ve ağlıyorum". Bir ara; "Beni oturtun" buyurdu. Oturttular. "Allah'ım, ben o kimseyim ki, bana emirlik verdin. Ben kusur ettim. Yanlış işleri yapmaktan beni nehyettin. Ben ise isyân ettim" diye üç defa söyledi. Sonra da: Lâ ilâhe illallah. İbâdete lâyık olan ancak Alla-û Teâlâdır" dedi ve başını göklere çevirip dikkatle baktı ve; "Ben öyle kimseleri görüyorum ki onlar ne insan ne de cindir" dedi ve biraz sonra rûhunu teslim etti.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.