İmam-ı Azam Ebu Hanife Hz.
Büyük hadis alimi A'meş, İmâm-ı A'zam Ebû Hanife'den birçok mesele sordu. İmâm-ı A'zam, suallerinin herbiri için hadis-i şerifler okuyarak cevap verdi. A'meş, İmâm-ı A'zam'ın hadis ilmindeki derin bilgisini görünce, "Ey fıkıh alimleri! Sizler mütehassıs tabib, biz hadis alimleri ise, eczacı gibiyiz! Hadisleri ve bunları rivayet edenleri biz söyleriz Bizim söylediklerimizin manalarını siz anlarsınız!" dedi. Ubeydullah bin Amr, büyük hadis alimi A'meş'in yanındaydı. Birisi gelip birşey sordu. A'meş bunun cevabını düşünmeğe başladı. O esnâda, İmâm-ı A'zam Ebû Hanife geldi. A'meş, bu suali İmam'a sorup cevabını istedi. İmâm-ı A'zam hemen geniş cevap verdi. A'meş, bu cevaba hayran olup, ya İmâm! Bunu hangi hadisden çıkardın dedi. İmâm-ı A'zam, bir hadis-i şerif okuyup, bundan çıkardım. Bunu senden işitmiştim dedi. İmâm-ı Buhâri, üç yüz bin hadis ezberlemişti. Bunlardan yalnız on iki bin kadarını kitaplarına yazdı. Çünkü: "Benim söylemediğimi hadis olarak bildiren, Cehennemde çok acı azap görecektir" hadis-i şerifinin dehşetinden çok korkardı.
İmâm-ı A'zam Ebû Hanife'nin vera ve takvası daha çok olduğundan, hadis nakledilmesi için çok ağır şartlar koymuştu. Ancak bu şartların bulunduğu hadis-i şerifi naklederdi.
İmâm-ı A'zam, İslamiyeti; imân, amel ve ahlak esasları olarak bir bütün halinde insanlara yeniden duyurmuş, şüphesi ve bozuk bir düşüncesi olanlara cevaplar vermiş, Müslümanları çeşitli fitne ve propagandalarla zaafa düşürmek, parçalamak ve böylece İslâm dinini yıkabilmek ümidine kapılanları hüsrana uğratmış, önce itikadda birlik ve beraberliği sağlamış; ibâdetlerde, günlük işlerde Allah-ü Teâla'nın rızasına uygun bir hareket tarzının esaslarını ve şeklini tesbit etmiştir. Böylece, ikinci hiciri asrın müceddidi (dinin yeniden yayıcısı) ünvanını almıştır.
Hadis-i şerifte; "İmân Süreyya yıldızına çıksa, Fârisoğullarından biri elbette alıp getirir" buyruldu. İslâm alimleri, bu hadis-i şerifin İmâm-ı A'zam hakkında olduğunu bildirmiştir. Yine Buhâri ve Müslim'de bildirilen bir hadis-i şerifte; "İnsanların en hayırlısı, benim asrımda bulunan Müslümanlardır (Yâni ashâb-ı kirâmdır.) Onlardan sonra en iyileri, onlardan sonra gelenlerdir (yâni Tabiindir). Onlardan sonra da onlardan sonra gelenlerdir... (yâni Tebe-i Tâbiindir)" buyruldu. İmâm-ı A'zam da, bu hadis-i şerifle müjdelenen tâbiinden ve sonların da en üstünlerinden biridir. Hayrât-ül-Hisan, Mevdü'at Ulûm ve Dürrül-Muhtâr'da yazılı hadis-i şeriflerde buyruldu ki: "Âdem (aleyhisselâm) benimle öğündüğü gibi ben de ümmetimden bir kimse ile öğünürüm. İsmi Nu'mân, künyesi Ebû Hanife'dir. O, ümmetimin ışığıdır."
"Peygamberler benimle öğündükleri gibi ben de Ebû Hanife ile öğünürüm. Onu seven beni sevmiş olur. Onu sevmeyen beni sevmemiş olur".
"Ümmetimden biri, şeriatimi canlandırır. Bid'atleri öldürür. Adı Nu'man bin Sâbit'tir."
"Her asırdı ümmetimden yükselenler olacaktır. Ebû Hanife zamanın en yükseğidir."
Hazret-i Ali de; "Size bu Kûfe şehrinde bulunan, Ebû Hanife adında birini haber vereyim. Onun kalbi ilim ve hikmet ile dolu olacaktır. Âhir zamanda, bir çok kimse, onun kıymetini bilmeyerek helak olacaktır. Nitekim, Râfiziler de, Ebû Bekir ve Ömer için helak olacaklardır" buyurdu.
İmâm-ı A'zam'ın zamânında ve sonraki asırlarda yaşayan İslam alimleri hep onu medhetmişler, büyüklüğünü bildirmişlerdir. Abdullah ibni Mübârek anlatır:
"Ebû Hanife, İmâm-ı Malik'in yanına geldiğinde İmâm-ı Mâlik ayağa kakıp hürmet gösterdi. O gittikten sonra yanındakilere, "Bu zatı tanıyor musunuz? "Bu zat, Ebû Hanife Nu'mân bin Sâbit'tir. Eğer şu ağaç direk altındır dese isbat eder" dedi. Sonra Süfyan-ı Sevri yanına geldi. Onu, Ebû Hanife'nin oturduğu yerden biraz daha aşağıya oturttu, çıktıktan sonra onun fıkıh alimi olduğunu anlattı. Yine Abdullah ibni Mübarek der ki: Hasan bin Ammâre'yi Ebu Hanife'yle birlikte gördüm. Ebû Hanife'ye şöyle diyordu: "Allah-ü Teâla'ya yemin ederim ki fıkıhta senden iyi konuşanı, senden sabırlısını ve senden hazır cevap birini görmedim. Elbette sen fıkıhta söz söyleyenlerin efendisi ve reisisin. Senin hakkında kötü söyleyenler sana hased edenler, seni çekemeyenlerdir."
Büyük hadis alimi A'meş, İmâm-ı A'zam Ebû Hanife'den birçok mesele sordu. İmâm-ı A'zam, suallerinin herbiri için hadis-i şerifler okuyarak cevap verdi. A'meş, İmâm-ı A'zam'ın hadis ilmindeki derin bilgisini görünce, "Ey fıkıh alimleri! Sizler mütehassıs tabib, biz hadis alimleri ise, eczacı gibiyiz! Hadisleri ve bunları rivayet edenleri biz söyleriz Bizim söylediklerimizin manalarını siz anlarsınız!" dedi. Ubeydullah bin Amr, büyük hadis alimi A'meş'in yanındaydı. Birisi gelip birşey sordu. A'meş bunun cevabını düşünmeğe başladı. O esnâda, İmâm-ı A'zam Ebû Hanife geldi. A'meş, bu suali İmam'a sorup cevabını istedi. İmâm-ı A'zam hemen geniş cevap verdi. A'meş, bu cevaba hayran olup, ya İmâm! Bunu hangi hadisden çıkardın dedi. İmâm-ı A'zam, bir hadis-i şerif okuyup, bundan çıkardım. Bunu senden işitmiştim dedi. İmâm-ı Buhâri, üç yüz bin hadis ezberlemişti. Bunlardan yalnız on iki bin kadarını kitaplarına yazdı. Çünkü: "Benim söylemediğimi hadis olarak bildiren, Cehennemde çok acı azap görecektir" hadis-i şerifinin dehşetinden çok korkardı.
İmâm-ı A'zam Ebû Hanife'nin vera ve takvası daha çok olduğundan, hadis nakledilmesi için çok ağır şartlar koymuştu. Ancak bu şartların bulunduğu hadis-i şerifi naklederdi.
İmâm-ı A'zam, İslamiyeti; imân, amel ve ahlak esasları olarak bir bütün halinde insanlara yeniden duyurmuş, şüphesi ve bozuk bir düşüncesi olanlara cevaplar vermiş, Müslümanları çeşitli fitne ve propagandalarla zaafa düşürmek, parçalamak ve böylece İslâm dinini yıkabilmek ümidine kapılanları hüsrana uğratmış, önce itikadda birlik ve beraberliği sağlamış; ibâdetlerde, günlük işlerde Allah-ü Teâla'nın rızasına uygun bir hareket tarzının esaslarını ve şeklini tesbit etmiştir. Böylece, ikinci hiciri asrın müceddidi (dinin yeniden yayıcısı) ünvanını almıştır.
Hadis-i şerifte; "İmân Süreyya yıldızına çıksa, Fârisoğullarından biri elbette alıp getirir" buyruldu. İslâm alimleri, bu hadis-i şerifin İmâm-ı A'zam hakkında olduğunu bildirmiştir. Yine Buhâri ve Müslim'de bildirilen bir hadis-i şerifte; "İnsanların en hayırlısı, benim asrımda bulunan Müslümanlardır (Yâni ashâb-ı kirâmdır.) Onlardan sonra en iyileri, onlardan sonra gelenlerdir (yâni Tabiindir). Onlardan sonra da onlardan sonra gelenlerdir... (yâni Tebe-i Tâbiindir)" buyruldu. İmâm-ı A'zam da, bu hadis-i şerifle müjdelenen tâbiinden ve sonların da en üstünlerinden biridir. Hayrât-ül-Hisan, Mevdü'at Ulûm ve Dürrül-Muhtâr'da yazılı hadis-i şeriflerde buyruldu ki: "Âdem (aleyhisselâm) benimle öğündüğü gibi ben de ümmetimden bir kimse ile öğünürüm. İsmi Nu'mân, künyesi Ebû Hanife'dir. O, ümmetimin ışığıdır."
"Peygamberler benimle öğündükleri gibi ben de Ebû Hanife ile öğünürüm. Onu seven beni sevmiş olur. Onu sevmeyen beni sevmemiş olur".
"Ümmetimden biri, şeriatimi canlandırır. Bid'atleri öldürür. Adı Nu'man bin Sâbit'tir."
"Her asırdı ümmetimden yükselenler olacaktır. Ebû Hanife zamanın en yükseğidir."
Hazret-i Ali de; "Size bu Kûfe şehrinde bulunan, Ebû Hanife adında birini haber vereyim. Onun kalbi ilim ve hikmet ile dolu olacaktır. Âhir zamanda, bir çok kimse, onun kıymetini bilmeyerek helak olacaktır. Nitekim, Râfiziler de, Ebû Bekir ve Ömer için helak olacaklardır" buyurdu.
İmâm-ı A'zam'ın zamânında ve sonraki asırlarda yaşayan İslam alimleri hep onu medhetmişler, büyüklüğünü bildirmişlerdir. Abdullah ibni Mübârek anlatır:
"Ebû Hanife, İmâm-ı Malik'in yanına geldiğinde İmâm-ı Mâlik ayağa kakıp hürmet gösterdi. O gittikten sonra yanındakilere, "Bu zatı tanıyor musunuz? "Bu zat, Ebû Hanife Nu'mân bin Sâbit'tir. Eğer şu ağaç direk altındır dese isbat eder" dedi. Sonra Süfyan-ı Sevri yanına geldi. Onu, Ebû Hanife'nin oturduğu yerden biraz daha aşağıya oturttu, çıktıktan sonra onun fıkıh alimi olduğunu anlattı. Yine Abdullah ibni Mübarek der ki: Hasan bin Ammâre'yi Ebu Hanife'yle birlikte gördüm. Ebû Hanife'ye şöyle diyordu: "Allah-ü Teâla'ya yemin ederim ki fıkıhta senden iyi konuşanı, senden sabırlısını ve senden hazır cevap birini görmedim. Elbette sen fıkıhta söz söyleyenlerin efendisi ve reisisin. Senin hakkında kötü söyleyenler sana hased edenler, seni çekemeyenlerdir."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.