İbrahim bin Edhem Hz.
Kur'an-ı Kerim okuması bittikten sonra gence; "Nerelisin?" dedi. O da "Belhliyim" deyince, "Kimin oğlusun?" dedi. O da; "İbrahim bin Edhem'in oğluyum. Onu ilk defa dün gördüm. Ama o muydu, değil miydi, iyice bilemiyorum. Benden uzaklaşır korkusuyla kendisine de soramadım" dedi. Gelen zat; "Gelin sizi onun yanına götüreyim" dedi. Bundan sonra beraberce İbrahim bin Edhem'in yanına geldiler. Genç, babasını görünce kendinden geçecek şekilde ağladı. Kendine geldiğinde babasına selam verdi. Babası selamını alıp, bağrına bastı ve; "Hangi dindensin?" diye sordu. Genç; "İslam dinindenim" dedi. İbrahim bin Edhem; "Elhamdülillah! Kur'an-ı Kerim'i de biliyorsun. Peki ilim de tahsil ettin mi?" buyurdu. Oğlu "Evet, deyince, o yine hamdetti. Oğlunu yanına alıp ellerini semaya çevirdi. "Ya Rabbi! İmdadıma yetiş!" diye yalvarmaya başladı. Bunu gören yakınları; "Ya İbrahim, ne oldu, niçin yalvarıyorsun?" diye sordular. Onlara; "Oğlumu bağrıma basınca şefkati ve sevgisi kalbimde kaynadı. Bunun üzerine bir nida geldi: "Ya İbrahim! Beni sevdiğini iddia ediyorsun. Fakat benimle beraber başkalarını da seviyorsun. Dostluğumuza ortak katıyorsun. Bir kalpte iki sevgi olur mu? Bu dostluğa sığar mı?" Bunu işitince dua edip; "İzzet, ikram sahibi olan Allah'ım! İmdadıma yetiş! Eğer oğlumun muhabbeti, beni, Senin sevginden alıkoyacaksa, ya benim, yahut da onun canını al, diye dua ettim. Duam hemen kabul oldu. Oğlum kucağımda can verdi" dedi.
Buyurdu ki: "Lokmayı helalden temin edebilmek için uğraşmak, geceleri ibadet edip, gündüzleri oruç tutmaktan efdaldir. Çünkü her şeyin başı helal lokmadır."
Kendisi işçi olarak çalışır, o gün kazandığı ile yiyecek şeyler alıp dostlarına ikram ederdi. Bir defasında eve geç kaldı. Arkadaşları; O gecikti. Bari biz yiyip uyuyalım, beklemeyelim" dediler. Nitekim yemeklerini yediler, yatsı namazlarını da kıldıktan sonra yatıp uyudular. İbrahim bin Edhem gelince onların uyuduğunu gördü ve bir şey yemeden aç olarak yattıklarını düşünüp çok üzüldü. "Getirdiğim unu yoğurayım, bir şeyler pişireyim de uyandıkları zaman yesinler ve yarın oruca niyet edebilsinler" diye çok uğraşıp, bir şeyler hazırladı. Arkadaşları uyandıkları vakit, onun kendileri için ne sıkıntılara katlandığını görünce, ne yaptığını sordular. O olanları anlattı. Bunun üzerine birbirlerine, "Bakın! O bizim için ne fedakarlıklara katlanıyor, bizim hakkımızda ne kadar iyi düşünüyor. Fakat biz onu yemeğe beklemiyoruz" deyip, onun kıymetini daha iyi anladılar ve özür dilediler.
Reca bin Hayve şöyle anlatıyor: "İbrahim ile beraber bir gemiye binmiştik. Bir anda gökyüzü karardı. Çok şiddetli bir fırtına başladı. Kendi kendime; "Vah, vah. Gemi batacak galiba" dedim. O sırada; "Hiç korkma! İbrahim bin Edhem sizinle beraberdir, bir şey olmaz" diyen bir ses duydum. Ondan sonra fırtınanın şiddeti kesildi, selametle yolumuza devam ettik."
Bir defasında gemiye binmişti. Abasını üzerine çekip istirahate çekildi. Biraz gidince fırtına başladı. Herkes korkup, gemi batacak endişesi ile telaşlandılar. İbrahim bin Edhem ise, abasının altında istirahatine devam etti. Gemidekiler kendisine; "Ne kaygısız kimsesin. Herkes can derdinde. Sen ise rahatça yatıyorsun. Bu ne haldir?" dediler o, gayet sakin olarak kalktı ve; "Ya Rabbi! Bizlere rahmetini göster" diye dua etti. Bundan sonra fırtına sakinleşti. Gemide bulunanlar rahatladılar.
Kur'an-ı Kerim okuması bittikten sonra gence; "Nerelisin?" dedi. O da "Belhliyim" deyince, "Kimin oğlusun?" dedi. O da; "İbrahim bin Edhem'in oğluyum. Onu ilk defa dün gördüm. Ama o muydu, değil miydi, iyice bilemiyorum. Benden uzaklaşır korkusuyla kendisine de soramadım" dedi. Gelen zat; "Gelin sizi onun yanına götüreyim" dedi. Bundan sonra beraberce İbrahim bin Edhem'in yanına geldiler. Genç, babasını görünce kendinden geçecek şekilde ağladı. Kendine geldiğinde babasına selam verdi. Babası selamını alıp, bağrına bastı ve; "Hangi dindensin?" diye sordu. Genç; "İslam dinindenim" dedi. İbrahim bin Edhem; "Elhamdülillah! Kur'an-ı Kerim'i de biliyorsun. Peki ilim de tahsil ettin mi?" buyurdu. Oğlu "Evet, deyince, o yine hamdetti. Oğlunu yanına alıp ellerini semaya çevirdi. "Ya Rabbi! İmdadıma yetiş!" diye yalvarmaya başladı. Bunu gören yakınları; "Ya İbrahim, ne oldu, niçin yalvarıyorsun?" diye sordular. Onlara; "Oğlumu bağrıma basınca şefkati ve sevgisi kalbimde kaynadı. Bunun üzerine bir nida geldi: "Ya İbrahim! Beni sevdiğini iddia ediyorsun. Fakat benimle beraber başkalarını da seviyorsun. Dostluğumuza ortak katıyorsun. Bir kalpte iki sevgi olur mu? Bu dostluğa sığar mı?" Bunu işitince dua edip; "İzzet, ikram sahibi olan Allah'ım! İmdadıma yetiş! Eğer oğlumun muhabbeti, beni, Senin sevginden alıkoyacaksa, ya benim, yahut da onun canını al, diye dua ettim. Duam hemen kabul oldu. Oğlum kucağımda can verdi" dedi.
Buyurdu ki: "Lokmayı helalden temin edebilmek için uğraşmak, geceleri ibadet edip, gündüzleri oruç tutmaktan efdaldir. Çünkü her şeyin başı helal lokmadır."
Kendisi işçi olarak çalışır, o gün kazandığı ile yiyecek şeyler alıp dostlarına ikram ederdi. Bir defasında eve geç kaldı. Arkadaşları; O gecikti. Bari biz yiyip uyuyalım, beklemeyelim" dediler. Nitekim yemeklerini yediler, yatsı namazlarını da kıldıktan sonra yatıp uyudular. İbrahim bin Edhem gelince onların uyuduğunu gördü ve bir şey yemeden aç olarak yattıklarını düşünüp çok üzüldü. "Getirdiğim unu yoğurayım, bir şeyler pişireyim de uyandıkları zaman yesinler ve yarın oruca niyet edebilsinler" diye çok uğraşıp, bir şeyler hazırladı. Arkadaşları uyandıkları vakit, onun kendileri için ne sıkıntılara katlandığını görünce, ne yaptığını sordular. O olanları anlattı. Bunun üzerine birbirlerine, "Bakın! O bizim için ne fedakarlıklara katlanıyor, bizim hakkımızda ne kadar iyi düşünüyor. Fakat biz onu yemeğe beklemiyoruz" deyip, onun kıymetini daha iyi anladılar ve özür dilediler.
Reca bin Hayve şöyle anlatıyor: "İbrahim ile beraber bir gemiye binmiştik. Bir anda gökyüzü karardı. Çok şiddetli bir fırtına başladı. Kendi kendime; "Vah, vah. Gemi batacak galiba" dedim. O sırada; "Hiç korkma! İbrahim bin Edhem sizinle beraberdir, bir şey olmaz" diyen bir ses duydum. Ondan sonra fırtınanın şiddeti kesildi, selametle yolumuza devam ettik."
Bir defasında gemiye binmişti. Abasını üzerine çekip istirahate çekildi. Biraz gidince fırtına başladı. Herkes korkup, gemi batacak endişesi ile telaşlandılar. İbrahim bin Edhem ise, abasının altında istirahatine devam etti. Gemidekiler kendisine; "Ne kaygısız kimsesin. Herkes can derdinde. Sen ise rahatça yatıyorsun. Bu ne haldir?" dediler o, gayet sakin olarak kalktı ve; "Ya Rabbi! Bizlere rahmetini göster" diye dua etti. Bundan sonra fırtına sakinleşti. Gemide bulunanlar rahatladılar.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.