Hasan-ı Basri
Hasan-ı Basri hazretleri Mekke-i Mükerreme'de duanın kabul olduğu yerleri şöyle bildirdi: 1)Tavafta, 2)Mültezemde (Hacer-i Esved ile Kabe-i Muazzamanın kapısı arasındaki kısım), 3)Altın oluğun altında, 4)Kabe-i Muazzamada ve onun içinde, 5)Zemzem kuyusunun yanında otururken ve Zemzem suyu içerken, 6)Safa ve Merve'de, 7)Tavaf edip iki rekat tavaf namazı kıldıktan sonra Makam-ı İbrahim arkasında, 9)Arefe günü Arafat'ta, 10)Bayram gecesi güneş doğuncaya kadar Müzdelife'de, 11)Mina'da, 12)Şeytan taşlama anında.
Bir sohbeti esnasında da buyurdu ki:
"Kalbin bozulması altı şeydendir: 1)Allah-ü Teala'nın rahmetini umarak, tövbeyi terk etmek, 2)İlmi ile amel etmemek, 3)Amelinde ihlas sahibi olmamak, 4)Allah-ü Teala'nın ihsan buyurduğu rızkı yiyip, şükür etmemek, 5)Allah-ü Teala'nın taksimine razı olmamak, 6)Vefat edenleri kabrine defnedip, onlardan ibret almamak. Resul-i Ekrem sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki: "Kabir, ahiret konaklarının ilkidir. Ondan kurtulana, ondan sonrası daha hafif ve kolay, ondan kurtulamayana, ondan sonrası daha zor ve çetindir."
Vaz ve nasihatler öyle kamçılardı ki, onlarla kalplere vurulur. Nasıl gözümüzle gördüğümüz kamçılar bedene vurulduğu zaman tesir ederse, nasihatler de öyle kalbe tesir eder. Büyüklerden birisi şöyle buyurdu: "Ancak temiz bir kalpten çıkan nasihatler tesir eder. Çünkü kalpten gelerek yapılan nasihat kalbe gider. Sadece dille yapılan nasihatler bir kulaktan girip diğer kulaktan çıkar, tesirli olmaz. İlmiyle amel etmeyen alim mum gibidir. İnsanları aydınlatır fakat kendisini yakıp bitirir."
Hasan-ı Basri hazretleri değişik zamanlardaki vaz ve nasihatlerinde buyurdu ki:
"Bid'at sahibi ile oturup kalkmayınız. Çünkü o, kalbi hasta eder."
"Allah-ü Teala hakkı için söylüyorum. Hiçbir kimse altın ve gümüşü ile Allah-ü Teala katında bu sebeple zelil olmadı."
"Eğer insan günahını küçük görürse, ona ehemmiyet vermez. O zaman o günah büyük günah halini alır. Eğer insan günahını büyük görür, onun için istigfar eder, onu gizler ve tövbe ederse o günah küçücük kalır."
"Mümin ahlakı, zenginlikte iktisad, genişlikte şükür, bela ve müsibet zamanında sabırdır."
Hasan-ı Basri hazretleri tövbenin şartlarına uygun olarak hem dil, hem de hal ile yani günahları, haramı terk etmekle ve hak sahipleriyle helallaşmakla yapılması lazım olduğunu belirtmiştir. Şartlarına uygun olmayan tövbenin tam tövbe olmadığını belirtmek için; "Bizim tövbemiz de tövbeye muhtaçtır" demektedir.
Bir kimse gelerek; "Şimdi münafık var mı?" diye sordu. "Eğer şimdiki münafıklar, öldürülüp, cesetleri sokaklara atılsa, hiçbir yere çıkamazdınız" buyurdu.
Bir defasında da; "Allah-ü Teala'ya ve kullarına karşı edepli olmayan kimsenin ilmine itibar edilmez. Bela ve müsibetlere, insanlardan gelen sıkıntılara günahlardan sakınıp, farzları yerine getirmeyenin dindarlığı muteber değildir. Haramlardan ve şüphelilerden sakınmayanın Allah-ü Teala katında bir mertebesi ve yakınlığı yoktur" buyurdu.
Hasan-ı Basri hazretleri Mekke-i Mükerreme'de duanın kabul olduğu yerleri şöyle bildirdi: 1)Tavafta, 2)Mültezemde (Hacer-i Esved ile Kabe-i Muazzamanın kapısı arasındaki kısım), 3)Altın oluğun altında, 4)Kabe-i Muazzamada ve onun içinde, 5)Zemzem kuyusunun yanında otururken ve Zemzem suyu içerken, 6)Safa ve Merve'de, 7)Tavaf edip iki rekat tavaf namazı kıldıktan sonra Makam-ı İbrahim arkasında, 9)Arefe günü Arafat'ta, 10)Bayram gecesi güneş doğuncaya kadar Müzdelife'de, 11)Mina'da, 12)Şeytan taşlama anında.
Bir sohbeti esnasında da buyurdu ki:
"Kalbin bozulması altı şeydendir: 1)Allah-ü Teala'nın rahmetini umarak, tövbeyi terk etmek, 2)İlmi ile amel etmemek, 3)Amelinde ihlas sahibi olmamak, 4)Allah-ü Teala'nın ihsan buyurduğu rızkı yiyip, şükür etmemek, 5)Allah-ü Teala'nın taksimine razı olmamak, 6)Vefat edenleri kabrine defnedip, onlardan ibret almamak. Resul-i Ekrem sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki: "Kabir, ahiret konaklarının ilkidir. Ondan kurtulana, ondan sonrası daha hafif ve kolay, ondan kurtulamayana, ondan sonrası daha zor ve çetindir."
Vaz ve nasihatler öyle kamçılardı ki, onlarla kalplere vurulur. Nasıl gözümüzle gördüğümüz kamçılar bedene vurulduğu zaman tesir ederse, nasihatler de öyle kalbe tesir eder. Büyüklerden birisi şöyle buyurdu: "Ancak temiz bir kalpten çıkan nasihatler tesir eder. Çünkü kalpten gelerek yapılan nasihat kalbe gider. Sadece dille yapılan nasihatler bir kulaktan girip diğer kulaktan çıkar, tesirli olmaz. İlmiyle amel etmeyen alim mum gibidir. İnsanları aydınlatır fakat kendisini yakıp bitirir."
Hasan-ı Basri hazretleri değişik zamanlardaki vaz ve nasihatlerinde buyurdu ki:
"Bid'at sahibi ile oturup kalkmayınız. Çünkü o, kalbi hasta eder."
"Allah-ü Teala hakkı için söylüyorum. Hiçbir kimse altın ve gümüşü ile Allah-ü Teala katında bu sebeple zelil olmadı."
"Eğer insan günahını küçük görürse, ona ehemmiyet vermez. O zaman o günah büyük günah halini alır. Eğer insan günahını büyük görür, onun için istigfar eder, onu gizler ve tövbe ederse o günah küçücük kalır."
"Mümin ahlakı, zenginlikte iktisad, genişlikte şükür, bela ve müsibet zamanında sabırdır."
Hasan-ı Basri hazretleri tövbenin şartlarına uygun olarak hem dil, hem de hal ile yani günahları, haramı terk etmekle ve hak sahipleriyle helallaşmakla yapılması lazım olduğunu belirtmiştir. Şartlarına uygun olmayan tövbenin tam tövbe olmadığını belirtmek için; "Bizim tövbemiz de tövbeye muhtaçtır" demektedir.
Bir kimse gelerek; "Şimdi münafık var mı?" diye sordu. "Eğer şimdiki münafıklar, öldürülüp, cesetleri sokaklara atılsa, hiçbir yere çıkamazdınız" buyurdu.
Bir defasında da; "Allah-ü Teala'ya ve kullarına karşı edepli olmayan kimsenin ilmine itibar edilmez. Bela ve müsibetlere, insanlardan gelen sıkıntılara günahlardan sakınıp, farzları yerine getirmeyenin dindarlığı muteber değildir. Haramlardan ve şüphelilerden sakınmayanın Allah-ü Teala katında bir mertebesi ve yakınlığı yoktur" buyurdu.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.