FETÖ darbe kalkışmasından sonra millet olarak ya da devlet olarak gereken dersi aldık mı? Her gün bir başka delikten bir başka inden çıkıyorlar. Suça yardım ve yataklık edenlerin kolluk kuvvetleri ensesinden tuttuğu gibi yakalamaktadır. Yapılan bu çalışmalar, elbette milli ve dini bütünlüğümüzün korunması açısından önem arz etmektedir.
Ama şu da bilinmeli ki yanlıştan döndüğünü zannettiğiniz çok kimsenin hala gönlünden kara sevdaları silinmemiş durmaktadır. Allah muhafaza Rabbim onlara fırsat vermesin.
İşin garip tarafı FETÖ nün yapmak istediği Dinlerarası Diyalog ve Medeniyetler İttifakı çalışmaları pek de durmuşa benzemiyor. Onların hayalleri bir bir gerçekleşmektedir. Bunu bir yere not ederek bu çalışmalara her türlü desteği verenleri yüce Allah'a havale edelim. Hesap görücü O'dur.
Şimdi bir başka noktaya geçerek sadece bir beyin jimnastiği yapmaya beynimizde oluşan deli sorulara cevap aramaya bakalım.
Dinlerarası Diyalogun milli ve dini bütünlüğümüze verdiği tahribatın hemen hemen bütün aşamalarını yaşadığımız için işin evveli ve ahiri hakkında da biraz bilgi sahibiyiz. Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın sayesinde elhamdülillah.
Çünkü O gönlümüzdeki ve fikrimizdeki karanlıkları aydınlığa çıkaran ışığımızdı. Bu sebeple ne yakından ne uzaktan kimse bize FETÖ konusunda bir söz söyleyememektedir. Geçmişte Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın yetiştirdiği kadrosu dışında, hemen hemen her kesimden onların kirli değirmenine su tadışındı…
Dinlerarası Diyaloğun en hızlı yürüdüğü, hükümet tarafından "ne istedilerse verildiği" dönemde, beyinleri saf ya da salaklaştırılmış insanların dillendirdiği şu gizli Müslümanlık meselesi geldi bugün aklımıza.
Neydi efendim: "Hoca Efendilerinin ve şakirtlerinin yaptığı diyalog çalışmaları meyvelerini veriyor ama siz görmüyorsunuz. Avrupa'da ve ülkemizde kiliselerde havralarda Hristiyan ve Musevilerin arasında nice gizli Müslümanlar oluşuyor. (Bazıları daha ileri gidip) papazlar kilisede ayin yapıyor gibi görünüyor ama kimsenin görmediği zamanlarda namaz kılıyor, Kur'an okuyor, ibadet ediyor." Diyerek gizli Müslümanlardan bahsederlerdi. Sözüm ona tahsil görmüş nice unvan sahibi, beyinleri uyuşmuş ya da aklını kiraya vermiş düşünce fakirleri buna inandılar. Bilerek ya da bilmeyerek dini ve milli bütünlüğümüze yönelik tehditlere yardım ve yataklık ettiler.
Sözde gizli Müslümanlardan hiçbirini, inancını haykırdığını ya da 'ben gizli idim aşikâr oldum' dediğini görmedik. Hâlbuki imanın ilk şartı dil ile ikrar, kalp ile tasdiktir. Gizli din olmaz. Âlemlere Rahmet Hazreti Muhammed'in (s.a.a.) tebliğ ettiği İslam dininde böyle bir inanç şekli yoktur.
Aradan bunca zaman geçti. Dinlerarası Diyalog meyvesini vermeye başladı. Kamuoyuna yansıyan olaylarda Müslümanların arasından gizli Hristiyanlar, gizli ajanlar, gizli din mensupları vs. çıkmaya başladı…
Daha açık ifadeyle söylersek; Dinlerarası Diyalog faaliyetlerinde yutturulan gizli Müslümanlar masalı, Müslümanlar arasındaki gizli Hristiyan ya da başka din mensuplarını gizleme faaliyetleri olduğuna inanıyorum.
Sakın yanlış anlaşılmasın; bizim kimsenin kendi dinini açıkça yaşamasına, dinli ya da dinsiz olmasına bir sözümüz yoktur. Herkesin dini kendinedir. Dikkat çekmek istediğimiz, o dönemlerde gizlilik masallarıyla bu milletin milli ve dini bütünlüğüne kastedenlerdir.
Şimdi gerçeği görmeleri açısından bazı vatandaşlara dost tavsiyesi: "Kiraya verdiğiniz aklınızı geri alın. İman ve vicdan muhasebesi yapın. Dönen dolapları anlamaya çalışın. Yanlıştan dönün tövbe edin belki Rabbim affeder."
- Namaz kılmak bütün Müslümanlara farzdır / 11.04.2025
- Namaz kulun Allah’a en yakın olduğu haldir / 08.04.2025
- Fatiha suresindeki Allah ile kul arasındaki sır / 07.04.2025
- Ahlak bulaşıcıdır / 05.04.2025
- Şevval ayında yapılacak ibadetler / 03.04.2025
- Bayram bize umut neşe getirsin / 30.03.2025
- Arayışa devam etmeliyiz / 29.03.2025
- Kadir Gecesi’ni nasıl değerlendirmeliyiz? / 26.03.2025
- Kadir Gecesi önemli bir fırsattır / 25.03.2025