Birbirini çok seven iki kardeş varmış.Büyüğün adı Halil, küçüğün ise İbrahim'miş.Halil, evli çocuklu, İbrahim ise bekârmış.Ortak bir tarlaları varmış bu iki kardeşin.Allah ve bereket verirse ikiye bölerlermiş.Böylece geçinip giderlermiş.Hasat zamanı geldiğinde her yıl olduğu gibi yine harman yapmışlar buğdayı.İki eşit parçaya ayırmışlar.İş kalmış taşımaya.Halil kardeşi İbrahim'e, "Kardeşim, ben gidip çuvalları getireyim. Sen burada buğdayı bekle" diye bir teklifte bulunmuş.Peki, demiş İbrahim.Halil çuval getirmeye gitmiş. İbrahim ise buğdayların yanında kalmış.Ağabeyi gidince İbrahim, "Abim evli ve çocuklu. Daha çok buğday lazım onun evine" diye düşünmüş.Ve kendi payından bir miktar alıp onunkine eklemiş.Az sonra Halil çuvallarla birlikte çıkagelmiş ve "haydi İbrahim, önce sen doldur buğdayını taşı ambara" demiş.Peki, demiş ve dodurduğu buğday çuvalını sırtlayarak ambarın yolunu tutmuş İbrahim.Bu defa Halil düşünceye dalmış. "Çok şükür, ben evliyim, kurulu bir düzenim de var. Ama kardeşim bekâr. O daha çalışıp, para biriktirecek. Ev kurup evlenecek. Onun benden daha fazla ihtiyacı var buğdaya" diye düşünmüş.Böyle düşünen Halil, kendi payına düşen buğdaylardan birkaç kürek kardeşinin payına ekler. Velhasıl, Halil ambara gittiğinde İbrahim, İbrahim ambara gittiğinde Halil, kendi payından atar onunkine. Bu birbirlerinden habersiz bir şekilde böyle sürüp gider. Nihayet akşam olur. Karanlık basar. Yorgun düştükleri halde buğdaylar bitmez. Bitmek ne kelime azalma bile azalmaz. Allah onların bu halini çok beğenmiştir. Bu iki kardeşin buğdaylarına Allah öyle bir bereket verir ki, günlerce taşır iki kardeş, ama buğdayları bitiremezler. Taşıdıkça çoğalır buğdayları ve ambarları dolar, taşar.İşte "Halil İbrahim bereketi" budur.Bereket böyle bir şey. Bir de bereketsizlik var.Giresun'daki sel felaketi üzerine yazı yazmaya başlarken yukarıdaki hikaye her nedense aklıma geldi. Allah bereketi mi kaldırdı bilinmez, hiçbir atılan adımdan ve yapılan işten hayırlı bir sonuç ortaya çıkmıyor son zamanlarda dikkat ettiyseniz. Niyeti hayırlı olmadan bereketin ortaya çıkması mümkün değil demekki. Siyasiler, "duble yol yaptık" diye hava attılar yıllardır. Şimdi o yaptıkları duble yol yüzünden Giresun'u sel basıyor. İki haftadır yüzlerce insan mağdur oluyor. Trilyonlarca lira maddi hasar meydana geliyor. Bu felakete 'siyasi afet' demek herhalde daha doğru olur.Bu bereketsizlik değilse nedir?Milyarlarca dolar harcayıp yaptığın bir icraat iş göreceği yerde felaketlere zemin hazırlıyor. Herkesin iyice düşünmesinin zamanı geldi de geçiyor bile.Türkiye'ye bereketli eller lazım...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Orhan Dede / diğer yazıları
- Çağdaş Nemrutların ateşinden hiç korkmadı! / 13.04.2025
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024