Bir milletin geleceği gençleriyle vardır.
Gençliğimiz, geleceğimizdir.
Devletin ve milletin en büyük sermayesi gençliğidir.
Gençliğine önem vermeyen, milli ve manevi değerlerle yoğurmayan, bilgi, tecrübe ve kabiliyetlerle donatmayan bir milletin ve de ülkenin geleceği yoktur.
O halde, geleceğimiz olan gençlerimizi iyi hazırlamalıyız.
Gençlik, belirli bir yaştan sonra kendisine model arar.
Gencimizin önüne sağlam bir örnek koyamazsak, hatta medya basın yoluyla kötü örnekler koyarsak, tarihimizi süsleyen milli kahramanları değil de, kokuşmuş batı kültürünün sahte kahramanlarını gencimize örnek olarak sunarsak, o gençten millet, toplum ve devlet adına olumlu bir netice alamayız.
Halbuki, bizim tarihimiz nice gerçek kahramanlarla doludur.
Alparslan, Gazi Osman Paşa gibi askeri dehalar, Mevlana, Hacı Bektaş, Yunus gibi maneviyat erenleri, Piri Reis gibi kaptan-ı deryalar, Atatürk gibi en olumsuz şartlarda milletimizi yeniden ayağa kaldıran liderler, tıpta, matematikte, astronomide, kültür, sanat, musiki ve mimaride mükemmel örnekler tarihimizin her anını süslemektedir.
Batının ise gerçek kahramanları olmadığı için Robin Hood gibi hırsızlarını, Bufalo Bill gibi kafa derisi avcısı katillerini kahraman tanıtmakta, ya da sıkıştığı noktada Süpermen gibi, Örümcek Adam gibi hayal ürünü sahte kahramanlar icat etmektedir.
Gençliğimiz, maalesef bilinçli olarak, sürekli pompalanan bu sahtelerle meşgul olurken, binlerce gerçek kahraman üreten Müslüman Türk medeniyetine değil, önüne hayali kahramanlar sunan kokuşmuş Batı medeniyetine hayran olmaktadır.
Sosyal hayatına kendi medeniyeti adına 1-0 mağlup başlayan gencimiz doğal olarak hep Batıya ve Batılılara karşı sürekli ezik olarak kendini hissetmektedir.
Gücünü kendi medeniyetinden, inancından, kültüründen almayan bir gencin, diğer medeniyetlere karşı büyük başarılar elde etmesi, onların sömürülerinden ülkesini ve milletini kurtaracak çözümler üretmesi beklenemez.
Geçlerimize vatan ve bayrak sevgisi, birlik ve beraberlik şuuru, tarih şuuru kazandırmalıyız.
Dini değerlerimizle yoğrulmayan gencimizin milli değerlerle yoğrulması da mümkün değildir. Bu sebeple dini de doğru adreslerden öğrenmesi gerekmektedir.
Milli eğitimin temel amacı, gencimize milli ve manevi değerlerle yoğrulmuş bir Müslüman Türk kimliğini kazandırmak olmalıdır.
Gencimize tarihimiz öğretilirken, yanlışlar doğru, doğrular da yanlış diye öğretilmemelidir. Doğrular da, hatalar da olduğu gibi öğretilmeli ki, doğrular tekrar edilsin, yapılan yanlışlar da bir kere daha tekerrür etmesin. İşte buna "milli hafıza" denir.
Kadim medeniyetler bu milli hafızalarını korudukları ve de gelecek nesillere aktardıkları için kadim olmuşlardır. Yapılan yanlışlar tekrar tekrar tecrübe ediliyorsa, tarihten ders alınmıyorsa, o milletin asla bekası olmaz.
Gençlerimize bu çerçevede bir kimlik kazandırdıktan sonra, bu temel üzerine istediğimiz binayı sağlam bir şekilde oluşturabilirsiniz.
Kendi yararına, milleti yararına ve hak hesabına kazanılmış olan bir gence, kabiliyetleri de ön plana çıkartılarak ülkesine, milletine hizmet edebileceği güzel bir meslek de edindirmelidir.
Bunun için milli eğitim, teorik bilgilerin yanı sıra pratik ve deneysel de olmalıdır. Genç, öğrendiği teorinin ne anlama geldiğini, ne işe yaradığını bizzat deneysel olarak görmelidir.
Milli eğitim sınava odaklı değil, eğitim ve öğretime odaklı olmalıdır. Sınavlar bir amaç değil, öğrenmeye bir araç olmalıdır.
Bir ülkede eğitim homojen olmalıdır, yani doğusuyla batısı farklı eğitim almamalıdır. Bazı illerinde iyi eğitim, bazılarında ise kötü eğitim verilirse bu ülkede sosyal adaletten, eşitlikten bahsedemezsiniz.
Eğitimde fırsat eşitliği sağlanmalıdır.
Fırsatlar, parasal imkanlara ya da coğrafi şartlara göre değişirse, bu nice kabiliyetli gencimizin heder olup gitmesi anlamını taşır.
Fakir bir ailede doğmak, ya da terörün imkanları sınırlandırdığı bir ortamda olmak gencimizin tercihi değildir. Elde olmayan imkansızlıkların suçu gencimizin sırtına yüklenemez.
Devlet bunun için vardır, devlet baba, adaletiyle, şefkatiyle en ücrada bulunan gencini alır ve hem onu yetiştirir, hem de kabiliyetine göre toplum yararına en güzel şekilde onu değerlendirir.
Gençliğine sahip çıkan bir millet aslında kendisine sahip çıkmıştır.
Gençliğimiz, geleceğimizdir.
Devletin ve milletin en büyük sermayesi gençliğidir.
Gençliğine önem vermeyen, milli ve manevi değerlerle yoğurmayan, bilgi, tecrübe ve kabiliyetlerle donatmayan bir milletin ve de ülkenin geleceği yoktur.
O halde, geleceğimiz olan gençlerimizi iyi hazırlamalıyız.
Gençlik, belirli bir yaştan sonra kendisine model arar.
Gencimizin önüne sağlam bir örnek koyamazsak, hatta medya basın yoluyla kötü örnekler koyarsak, tarihimizi süsleyen milli kahramanları değil de, kokuşmuş batı kültürünün sahte kahramanlarını gencimize örnek olarak sunarsak, o gençten millet, toplum ve devlet adına olumlu bir netice alamayız.
Halbuki, bizim tarihimiz nice gerçek kahramanlarla doludur.
Alparslan, Gazi Osman Paşa gibi askeri dehalar, Mevlana, Hacı Bektaş, Yunus gibi maneviyat erenleri, Piri Reis gibi kaptan-ı deryalar, Atatürk gibi en olumsuz şartlarda milletimizi yeniden ayağa kaldıran liderler, tıpta, matematikte, astronomide, kültür, sanat, musiki ve mimaride mükemmel örnekler tarihimizin her anını süslemektedir.
Batının ise gerçek kahramanları olmadığı için Robin Hood gibi hırsızlarını, Bufalo Bill gibi kafa derisi avcısı katillerini kahraman tanıtmakta, ya da sıkıştığı noktada Süpermen gibi, Örümcek Adam gibi hayal ürünü sahte kahramanlar icat etmektedir.
Gençliğimiz, maalesef bilinçli olarak, sürekli pompalanan bu sahtelerle meşgul olurken, binlerce gerçek kahraman üreten Müslüman Türk medeniyetine değil, önüne hayali kahramanlar sunan kokuşmuş Batı medeniyetine hayran olmaktadır.
Sosyal hayatına kendi medeniyeti adına 1-0 mağlup başlayan gencimiz doğal olarak hep Batıya ve Batılılara karşı sürekli ezik olarak kendini hissetmektedir.
Gücünü kendi medeniyetinden, inancından, kültüründen almayan bir gencin, diğer medeniyetlere karşı büyük başarılar elde etmesi, onların sömürülerinden ülkesini ve milletini kurtaracak çözümler üretmesi beklenemez.
Geçlerimize vatan ve bayrak sevgisi, birlik ve beraberlik şuuru, tarih şuuru kazandırmalıyız.
Dini değerlerimizle yoğrulmayan gencimizin milli değerlerle yoğrulması da mümkün değildir. Bu sebeple dini de doğru adreslerden öğrenmesi gerekmektedir.
Milli eğitimin temel amacı, gencimize milli ve manevi değerlerle yoğrulmuş bir Müslüman Türk kimliğini kazandırmak olmalıdır.
Gencimize tarihimiz öğretilirken, yanlışlar doğru, doğrular da yanlış diye öğretilmemelidir. Doğrular da, hatalar da olduğu gibi öğretilmeli ki, doğrular tekrar edilsin, yapılan yanlışlar da bir kere daha tekerrür etmesin. İşte buna "milli hafıza" denir.
Kadim medeniyetler bu milli hafızalarını korudukları ve de gelecek nesillere aktardıkları için kadim olmuşlardır. Yapılan yanlışlar tekrar tekrar tecrübe ediliyorsa, tarihten ders alınmıyorsa, o milletin asla bekası olmaz.
Gençlerimize bu çerçevede bir kimlik kazandırdıktan sonra, bu temel üzerine istediğimiz binayı sağlam bir şekilde oluşturabilirsiniz.
Kendi yararına, milleti yararına ve hak hesabına kazanılmış olan bir gence, kabiliyetleri de ön plana çıkartılarak ülkesine, milletine hizmet edebileceği güzel bir meslek de edindirmelidir.
Bunun için milli eğitim, teorik bilgilerin yanı sıra pratik ve deneysel de olmalıdır. Genç, öğrendiği teorinin ne anlama geldiğini, ne işe yaradığını bizzat deneysel olarak görmelidir.
Milli eğitim sınava odaklı değil, eğitim ve öğretime odaklı olmalıdır. Sınavlar bir amaç değil, öğrenmeye bir araç olmalıdır.
Bir ülkede eğitim homojen olmalıdır, yani doğusuyla batısı farklı eğitim almamalıdır. Bazı illerinde iyi eğitim, bazılarında ise kötü eğitim verilirse bu ülkede sosyal adaletten, eşitlikten bahsedemezsiniz.
Eğitimde fırsat eşitliği sağlanmalıdır.
Fırsatlar, parasal imkanlara ya da coğrafi şartlara göre değişirse, bu nice kabiliyetli gencimizin heder olup gitmesi anlamını taşır.
Fakir bir ailede doğmak, ya da terörün imkanları sınırlandırdığı bir ortamda olmak gencimizin tercihi değildir. Elde olmayan imkansızlıkların suçu gencimizin sırtına yüklenemez.
Devlet bunun için vardır, devlet baba, adaletiyle, şefkatiyle en ücrada bulunan gencini alır ve hem onu yetiştirir, hem de kabiliyetine göre toplum yararına en güzel şekilde onu değerlendirir.
Gençliğine sahip çıkan bir millet aslında kendisine sahip çıkmıştır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025