Önceki gün Davos'ta başlayan ve yarın sona erecek olan Dünya Ekonomi Forumu'nun (WEF) ana gündem maddesi elbette ki ekonomiydi.
Toplantı öncesi hazırlanan raporlarda her ne kadar ekonomik gündemin merkezinde gelir eşitsizliği ve yoksulluk olsa da, bu toplantıyı küresel sermaye sahiplerinin yapması, bunun sadece görüntü olduğunu, perde arkasında başka gerçeklerin olduğunu gösteriyor.
Dünkü yazımızda da aktardığımız gibi, Davos için hazırlanan Oxfam'ın raporunda, eşitsizlik trendini tersine çevirecek yeni bir ekonomik model gelişmesinin, İngiltere'nin AB'den çıkma (Brexit) kararını ve ABD'de kasım ayında düzenlenen başkanlık seçimlerinden Donald Trump'ın galibiyetle çıkmasının nedeninin anlaşılmasına yardımcı olduğu belirtildi.
Dünyada 2005 yılından bu yana eşitsizlik trendini tersine çeviren bir tek yeni model var, o da Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'dir. Esasen 2008 yılında Kapitalizmin çöktüğünü bizzat Kapitalizm temsilcilerinin itiraf ettiği gerçeğini dikkate aldığımızda dünyada bir tek model kaldı, o da Milli Ekonomi Modeli?
Rusya'nın başını çektiği 4 milyar nüfusa sahip olan BRICS ülkeleri bu modeli 2005 yılından bu yana uygulayarak dünyanın zirvesine oturdu, barış eksenli yeni dünya düzeni Milli Ekonomi Modeli merkezli oluştu. Tabii ki bu yeni durum, asırlardır Kapitalizmle dünyayı sömüren küresel güçleri, küresel finans sahiplerini, Batılı ülkelerin Kapitalist temsilcilerini çaresiz bıraktı.
Bunlar paralarını faizle satarak, finansa muhtaç hale getirdikleri ülkelerin sıcak para piyasalarında astronomik karlar elde ederek, o ülkelerin madenlerini, karlı şirketlerini sömürerek, vergilerine el koyarak ülkeleri iliklerine kadar sömürdüler.
Bugün ise dünyanın yarı nüfusuna sahip BRICS ülkeleri kendi milli paralarını üretiyorlar, kendi aralarında ve diğer ülkelerle olan ticaretlerini milli paralarla yapıyorlar, her konuda bağımsız bir ekonomi haline geldiler, artık para satanlardan para almıyorlar.
Dikkat ederseniz endişeleri, ürettiklerini satamamak değil, paralarıyla, sermayeleriyle dünyayı sömürememek?
Kapitalizm onlara bu sömürü imkanını sunuyordu, şimdi çöktü, devre dışı kaldı. Bugün de, "Oluşan bu yeni durum karşısında biz dünyayı nasıl sömürebileceğiz"in toplantısını yapıyorlar. Ama bunun cevabını bulamayacaklar, çünkü ok yaydan çıktı bir kere?
Hatırlarsanız, Kapitalizm bizlere yıllardır "üretim odaklı bir model" olarak anlatıldı.
Halbuki, Kapitalizm üretim odaklı bir model asla olamazdı. Çünkü;
Kapitalizmde faiz olmazsa olmazdır. Para satarak para kazanma anlamına gelen faiz, ortaya koyduğu ekstra maliyetle üreticinin kabusudur. Faiz, parası olanı üretime değil, oturduğu yerden para kazanmaya teşvik eder, üretimin baş düşmanıdır. Faizi olmazsa olmaz kabul eden bir sitem nasıl üretim odaklı olabilir ki?
Kapitalizm, ülkelerde borsa, tahvil gibi sıcak para piyasalarını olmazsa olmaz kabul eder. Bu da üretmeden kazanmanın, ya da üretenin her şeyini bir anda kaybetmesinin kapılarıdır.
Kapitalizmde, "Her arz kendi talebini oluşturur", diğer bir ifadeyle, üretilen her ürün mutlaka müşteri bulur temel yanlış bakış açısıyla baktığı için tüketimi teşvik politikalarını reddeder. Faizli ve haksız kazançları da bu duruma ilave ettiğimizde bu durum talebin azalmasına ve pazarın daralmasına neden olur. Pazarı daraltan bir anlayış nasıl üretim odaklı olabilir ki? İşte 2007 yılında ABD'de mortgage krizinin çıkması, 2008 yılında da tüm dünyaya tsunami gibi yayılmasının temel sebebi de budur. Dar gelirli insanlar, aldıkları evlerin taksitlerini ödemeyince, onların toplam borçları üzerinden oluşan ve karşılığı olmayan dev "sıcak para", ya da "para piyasaları" sistemi çöktü.
İnsanlar ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri geliri elde edemezse, faizle veya başka yollarla, uçurum haline gelen gelir eşitsizliği sebebiyle alışveriş yapmayacak duruma gelirse, söyler misiniz üretenler ürünlerini kime nasıl satacak, sattığını nasıl tahsil edebilecek?
"Tüketim odaklı" ya da "Tüketim endeksli denge analizi" olarak tarif edilen Milli Ekonomi Modeli, aynı zamanda gerçek manada "üretim odaklı"dır da? Neden mi?
Üretim için pazar gereklidir. MEM; tüketimi teşvik eden ve gelir adaletini sağlayan, eşitsizliği ortadan kaldıran sosyal devlet projeleriyle, üreticilere oldukça geniş bir pazar imkanı sunmaktadır. Pazar ortamını güçlendirdikten sonra üretimin teşvik edilmesi önemlidir. Pazar olmadan, üretimi teşvik boşa kürek sallamaktır.
Hala inatla, çöken kapitalizmin kurallarıyla hareket eden ülkemiz şartlarında, bir üreticiye sıfır faizle kredi bile vermek, o üreticinin iflası demektir, hacizlik ve icralık olması demektir. Çünkü ürününü satamayacak, sıfır faizli borcunu zamanında ödeyemeyecek ve yine faize düşmek durumunda kalarak neyi var, neyi yok tamamen bankalara kaptıracaktır.
MEM, üreticiye pazar sunduktan sonra, sıfır faizli krediyi devlet eliyle vererek üretimi teşvik edecektir. MEM'in yerli enerji, yerli hammadde, ucuz akaryakıt, kazançtan makul vergi, her işçi için 4 bin lira istihdam desteği gibi projelerini ilave ettiğimizde gerçekten de MEM hem tüketim hem de üretim odaklı olan tek modeldir.
Sistem Prof. Dr. Baş'ın sık sık ifade ettiği gibi, devlet eliyle hem tüketim hem de üretim teşvik edilerek emme basma tulumba gibi işleyecektir. Gerçek ekonomik denge budur.
BRICS ülkeleri bu gerçekle buluştu, tüm dünya da Türkiye de dahil olmak üzere mecburen bu denge sistemine gelmek zorunda kalacaktır.
Toplantı öncesi hazırlanan raporlarda her ne kadar ekonomik gündemin merkezinde gelir eşitsizliği ve yoksulluk olsa da, bu toplantıyı küresel sermaye sahiplerinin yapması, bunun sadece görüntü olduğunu, perde arkasında başka gerçeklerin olduğunu gösteriyor.
Dünkü yazımızda da aktardığımız gibi, Davos için hazırlanan Oxfam'ın raporunda, eşitsizlik trendini tersine çevirecek yeni bir ekonomik model gelişmesinin, İngiltere'nin AB'den çıkma (Brexit) kararını ve ABD'de kasım ayında düzenlenen başkanlık seçimlerinden Donald Trump'ın galibiyetle çıkmasının nedeninin anlaşılmasına yardımcı olduğu belirtildi.
Dünyada 2005 yılından bu yana eşitsizlik trendini tersine çeviren bir tek yeni model var, o da Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'dir. Esasen 2008 yılında Kapitalizmin çöktüğünü bizzat Kapitalizm temsilcilerinin itiraf ettiği gerçeğini dikkate aldığımızda dünyada bir tek model kaldı, o da Milli Ekonomi Modeli?
Rusya'nın başını çektiği 4 milyar nüfusa sahip olan BRICS ülkeleri bu modeli 2005 yılından bu yana uygulayarak dünyanın zirvesine oturdu, barış eksenli yeni dünya düzeni Milli Ekonomi Modeli merkezli oluştu. Tabii ki bu yeni durum, asırlardır Kapitalizmle dünyayı sömüren küresel güçleri, küresel finans sahiplerini, Batılı ülkelerin Kapitalist temsilcilerini çaresiz bıraktı.
Bunlar paralarını faizle satarak, finansa muhtaç hale getirdikleri ülkelerin sıcak para piyasalarında astronomik karlar elde ederek, o ülkelerin madenlerini, karlı şirketlerini sömürerek, vergilerine el koyarak ülkeleri iliklerine kadar sömürdüler.
Bugün ise dünyanın yarı nüfusuna sahip BRICS ülkeleri kendi milli paralarını üretiyorlar, kendi aralarında ve diğer ülkelerle olan ticaretlerini milli paralarla yapıyorlar, her konuda bağımsız bir ekonomi haline geldiler, artık para satanlardan para almıyorlar.
Dikkat ederseniz endişeleri, ürettiklerini satamamak değil, paralarıyla, sermayeleriyle dünyayı sömürememek?
Kapitalizm onlara bu sömürü imkanını sunuyordu, şimdi çöktü, devre dışı kaldı. Bugün de, "Oluşan bu yeni durum karşısında biz dünyayı nasıl sömürebileceğiz"in toplantısını yapıyorlar. Ama bunun cevabını bulamayacaklar, çünkü ok yaydan çıktı bir kere?
Hatırlarsanız, Kapitalizm bizlere yıllardır "üretim odaklı bir model" olarak anlatıldı.
Halbuki, Kapitalizm üretim odaklı bir model asla olamazdı. Çünkü;
Kapitalizmde faiz olmazsa olmazdır. Para satarak para kazanma anlamına gelen faiz, ortaya koyduğu ekstra maliyetle üreticinin kabusudur. Faiz, parası olanı üretime değil, oturduğu yerden para kazanmaya teşvik eder, üretimin baş düşmanıdır. Faizi olmazsa olmaz kabul eden bir sitem nasıl üretim odaklı olabilir ki?
Kapitalizm, ülkelerde borsa, tahvil gibi sıcak para piyasalarını olmazsa olmaz kabul eder. Bu da üretmeden kazanmanın, ya da üretenin her şeyini bir anda kaybetmesinin kapılarıdır.
Kapitalizmde, "Her arz kendi talebini oluşturur", diğer bir ifadeyle, üretilen her ürün mutlaka müşteri bulur temel yanlış bakış açısıyla baktığı için tüketimi teşvik politikalarını reddeder. Faizli ve haksız kazançları da bu duruma ilave ettiğimizde bu durum talebin azalmasına ve pazarın daralmasına neden olur. Pazarı daraltan bir anlayış nasıl üretim odaklı olabilir ki? İşte 2007 yılında ABD'de mortgage krizinin çıkması, 2008 yılında da tüm dünyaya tsunami gibi yayılmasının temel sebebi de budur. Dar gelirli insanlar, aldıkları evlerin taksitlerini ödemeyince, onların toplam borçları üzerinden oluşan ve karşılığı olmayan dev "sıcak para", ya da "para piyasaları" sistemi çöktü.
İnsanlar ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri geliri elde edemezse, faizle veya başka yollarla, uçurum haline gelen gelir eşitsizliği sebebiyle alışveriş yapmayacak duruma gelirse, söyler misiniz üretenler ürünlerini kime nasıl satacak, sattığını nasıl tahsil edebilecek?
"Tüketim odaklı" ya da "Tüketim endeksli denge analizi" olarak tarif edilen Milli Ekonomi Modeli, aynı zamanda gerçek manada "üretim odaklı"dır da? Neden mi?
Üretim için pazar gereklidir. MEM; tüketimi teşvik eden ve gelir adaletini sağlayan, eşitsizliği ortadan kaldıran sosyal devlet projeleriyle, üreticilere oldukça geniş bir pazar imkanı sunmaktadır. Pazar ortamını güçlendirdikten sonra üretimin teşvik edilmesi önemlidir. Pazar olmadan, üretimi teşvik boşa kürek sallamaktır.
Hala inatla, çöken kapitalizmin kurallarıyla hareket eden ülkemiz şartlarında, bir üreticiye sıfır faizle kredi bile vermek, o üreticinin iflası demektir, hacizlik ve icralık olması demektir. Çünkü ürününü satamayacak, sıfır faizli borcunu zamanında ödeyemeyecek ve yine faize düşmek durumunda kalarak neyi var, neyi yok tamamen bankalara kaptıracaktır.
MEM, üreticiye pazar sunduktan sonra, sıfır faizli krediyi devlet eliyle vererek üretimi teşvik edecektir. MEM'in yerli enerji, yerli hammadde, ucuz akaryakıt, kazançtan makul vergi, her işçi için 4 bin lira istihdam desteği gibi projelerini ilave ettiğimizde gerçekten de MEM hem tüketim hem de üretim odaklı olan tek modeldir.
Sistem Prof. Dr. Baş'ın sık sık ifade ettiği gibi, devlet eliyle hem tüketim hem de üretim teşvik edilerek emme basma tulumba gibi işleyecektir. Gerçek ekonomik denge budur.
BRICS ülkeleri bu gerçekle buluştu, tüm dünya da Türkiye de dahil olmak üzere mecburen bu denge sistemine gelmek zorunda kalacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025