Artık geleceği görmek çok da zor olmasa gerek. Her şey ortada. Amerika ve Avrupa, senaryolarını adım adım uyguluyor. Yarın ne yapacağını da açık açık söylüyorlar. Bunlar yeni ve bilinmez şeyler de değil; fakat olanlardan kimsenin bir ders çıkardığı da yok.
Bu noktada geleceği görmesi gerekenler olarak halktan başkasını düşünmek bu safhadan sonra lükse kaçıyor galiba. Öyle ya; siyasiler, aydınlar, enteller, bürokratlar ve daha niceleri konuşuyorlar, yazıyorlar, yürüyorlar ama değişen bir şey yok.
Ayrıca son olarak Amerika'nın Irak'ı imha hareketinde de olduğu gibi bütün sıkıntıların, belaların ve acıların faturasını da neticede halklar ödüyor. Bundan da yola çıkarak, toplumların en masum, ve en mâdur kesimi halklar olduğu için; düğümü çözecek, çareyi de üretecek olan onlardan başkası olamaz.
Halkın yapacağı şey... Bugüne kadar seçtiği ve ardından gittiği liderleri yaşanan bu felaketlerle yeniden değerlendirmek ve gerçek liderlerini seçmeleridir.
Evet, halk artık kendisini temsil edecek, can ve mal emniyetini, düşünce ve fikir hürriyetini, aradığı huzur ve güveni temin edecek kendi liderlerini seçmesinden başka bir yol kalmamıştır.
Bu kadar acı tecrübelerden her zaman olduğu gibi bugünlerde de hayatın gerçeklerini yaşayan ve bütün faturalarını ödeme durumunda kalan halkın "bir musibet bin nasihatten evladır" prensibine, bir değil binlerce musibetten sonra kendi liderini seçmesinin zaruretine inandığını söylemek, bir gerçeği tespitten başka bir şey değildir.
Bu gerçeğe Amerikan halkı da dahil, bütün dünyanın halkları gibi ülkemizin halkı da dahildir. Hatta bilhassa, ülkemiz insanı bu noktada daha duyarlı olmak mecburiyetindedir. Çünkü Türk insanı öyle bir misyona sahiptir ki, onun vereceği karar sadece kendisini değil, bütün insanlığı ilgilendirmektedir.
Ayrıca bizim insanımızın engin tecrübesi, irfanı ve basireti bütün gerçekleri görmesi ve değerlendirmesi açısından hem bir nimet ve hem de bir fırsattır. Bunu çok iyi bilenler, bugüne kadar halkımızı bir taraftan gruplara bölmek, bir taraftan doğruları görmesini engellemek, bir taraftan da yalan vaatlerle, yalan yanlış tehditlerle önünü hep tıkamışlardır.
Ama artık bugün durumlar çok daha farklıdır. Ve her şey ayan-beyan ortadadır.
Artık gelinen bu noktada kimse kimseyi kandırma cesaretini gösteremeyecektir ve göstermemelidir.
Ayrıca bütün dünya halkları ve bilhassa ülkemiz insanı, böyle bir fırsatı artık hiç bir şahsa ve gruba vermeyecektir ve vermemelidirler.
Bütün dünya halkları bu gerçeği görüyor ve geleceği bütün detaylarıyla görmektedir.
Hiç bir devirde, gelecek, böylesine açık ve net olarak görülmemiştir.
Bu noktada geleceği görmesi gerekenler olarak halktan başkasını düşünmek bu safhadan sonra lükse kaçıyor galiba. Öyle ya; siyasiler, aydınlar, enteller, bürokratlar ve daha niceleri konuşuyorlar, yazıyorlar, yürüyorlar ama değişen bir şey yok.
Ayrıca son olarak Amerika'nın Irak'ı imha hareketinde de olduğu gibi bütün sıkıntıların, belaların ve acıların faturasını da neticede halklar ödüyor. Bundan da yola çıkarak, toplumların en masum, ve en mâdur kesimi halklar olduğu için; düğümü çözecek, çareyi de üretecek olan onlardan başkası olamaz.
Halkın yapacağı şey... Bugüne kadar seçtiği ve ardından gittiği liderleri yaşanan bu felaketlerle yeniden değerlendirmek ve gerçek liderlerini seçmeleridir.
Evet, halk artık kendisini temsil edecek, can ve mal emniyetini, düşünce ve fikir hürriyetini, aradığı huzur ve güveni temin edecek kendi liderlerini seçmesinden başka bir yol kalmamıştır.
Bu kadar acı tecrübelerden her zaman olduğu gibi bugünlerde de hayatın gerçeklerini yaşayan ve bütün faturalarını ödeme durumunda kalan halkın "bir musibet bin nasihatten evladır" prensibine, bir değil binlerce musibetten sonra kendi liderini seçmesinin zaruretine inandığını söylemek, bir gerçeği tespitten başka bir şey değildir.
Bu gerçeğe Amerikan halkı da dahil, bütün dünyanın halkları gibi ülkemizin halkı da dahildir. Hatta bilhassa, ülkemiz insanı bu noktada daha duyarlı olmak mecburiyetindedir. Çünkü Türk insanı öyle bir misyona sahiptir ki, onun vereceği karar sadece kendisini değil, bütün insanlığı ilgilendirmektedir.
Ayrıca bizim insanımızın engin tecrübesi, irfanı ve basireti bütün gerçekleri görmesi ve değerlendirmesi açısından hem bir nimet ve hem de bir fırsattır. Bunu çok iyi bilenler, bugüne kadar halkımızı bir taraftan gruplara bölmek, bir taraftan doğruları görmesini engellemek, bir taraftan da yalan vaatlerle, yalan yanlış tehditlerle önünü hep tıkamışlardır.
Ama artık bugün durumlar çok daha farklıdır. Ve her şey ayan-beyan ortadadır.
Artık gelinen bu noktada kimse kimseyi kandırma cesaretini gösteremeyecektir ve göstermemelidir.
Ayrıca bütün dünya halkları ve bilhassa ülkemiz insanı, böyle bir fırsatı artık hiç bir şahsa ve gruba vermeyecektir ve vermemelidirler.
Bütün dünya halkları bu gerçeği görüyor ve geleceği bütün detaylarıyla görmektedir.
Hiç bir devirde, gelecek, böylesine açık ve net olarak görülmemiştir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ali Gedik / diğer yazıları
- Milli Çözüm Milli Ekonomi Modeli / 03.07.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010