Ana haber bültenlerini takip ettiğimiz zaman, dünyada ve ülkemizde yaşananlara baktığımız zaman insanın içerisine bir hüzün kaplıyor ve zaman zaman "Ne olacak bu dünyanın hali?" demekten kendinizi alamıyorsunuz.Bir taraftan son teknolojiye sahip olan iradeler dünyaya kan kustururken, akla gelmedik işkenceler, tecavüzler, katliamlar yaparken, maalesef bunu yapanlar demokrasi yayıcısı olarak, insan hakları adına bunu yaptıklarını dünyaya lanse ediyorlar.Her gün masum insanlar, kadınlar hatta bebekler "globalleşme" adı verilmiş şahsi menfaatler uğruna katledilip duruyor.Ülkemiz ise maalesef yeniden Sevr sürecini yaşıyor. Ülkemizin dört bir tarafı işgal altında. İşgalin sadece topla tüfekle olduğunu düşünmek 20. yüzyılın yeni işgal stratejilerini bilmemek demektir.Ülkemizde ekonomik işgal yaşanıyor. Ekonomimizi IMF yönlendiriyor, yabancı sermaye yönlendiriyor. Yerli üreticimiz, çiftçimiz, sanayicimiz, tüccarımız yabancıların yönlendirmeleriyle bir sağa bir sola savrulup duruyor. Ekonomi iyiye mi gidiyor, onu reel sektörümüz değil, yabancı sermaye belirliyor, kriz mi çıkacak onun kararını da yabancılar belirliyor.Ülkemiz iç politikada işgal yaşıyor. Hukukumuzu, milli eğitimizi, sosyal ve kültürel yaşantılarımızı, güvenliğimizi yabancılar kontrol ediyor. Hatta dinimizi, inancımızı, tarihimizi nasıl ve ne kadar öğrenebileceğimizi bile onlar karar veriyor. Topraklarımız, madenlerimiz yabancılara satılıyor. Bir avuç azınlık yabancıların desteğiyle ülkenin baş tacı ediliyor, bu ülkenin asıl vatandaşı ise her geçen gün daha da mağdur oluyor.Ülkemiz dış siyasette işgal yaşıyor. Dış politikamız ABD, AB ve İsrail'in kontrolünde. Komşularımız olan Irak, Ermenistan, İran, Suriye, Yunanistan, Bulgaristan ve diğer ülkelerle ilişkilerimizi istedikleri gibi yönlendirebiliyorlar. Bu yanlış politikalar neticesinde Kıbrıs'ımızı, Ege'mizi, Güneydoğumuzu, Musul ve Kerkük'ümüzü ve yıllarca birlikteliğimiz olan bütün dostlarımızı maalesef kaybettik, kaybediyoruz. Tamamen yalnızlığa mahkum ediliyoruz.Osmanlı'nın son dönemlerinde tecrübe ettiğimiz ve neticesini çok iyi bildiğimiz bu sürece bu sefer savaşta mağlup olarak değil, basiretsiz siyasetçilerimizin bir hayal uğruna koşturmasıyla yaşıyoruz.Evet, hepimiz gayet iyi bir şekilde görüyoruz ve yaşıyoruz ki, dünya ve cennet vatanımız birilerinin şahsi arzuları yüzünden gittikçe karanlığa doğru gömülüyor. Peki, hiç mi ümit yok. Bu karanlık tablo böyle sürüp gidecek mi?Bu yaşananlara sadece akıl ve mantık perspektifinden baktığınız zaman işin içinden çıkmanız mümkün değil, ama bizi dimdik ayakta tutan inancımızla olaylara bakarsak işte o zaman ölüm dışında çözülemeyecek hiçbir mevzunun olmadığını görürüz. Bizler Müslüman'ız ve de mutlak gücün Allah (cc) olduğuna iman eden insanlarız. Bizim inancımızda "Zulümle asla payidar olunmaz". Zalim mutlaka belasını bulacaktır. Hz. Ali (KV)'nin ifadesiyle "Nasıl her gecenin sonunda gündüz varsa, her karanlığın sonunda da bir aydınlık vardır". Ümitli olmak ve de en kötü şartlarda bile ümidimizi kırmadan gayret etmek bizim imanımızdandır.Tarih bunun örnekleriyle doludur.Firavun, kahininden aldığı haberle, İsrailoğullarından bir çocuğun tacını ve tahtını yerle bir edeceğini öğrenir. İsrailoğullarından tam 120 bin sabi çocuğu katleder. Firavunun hesabı kendisini yok edecek o çocuğu öldürmektir, Allah'ın muradı ise onu yaşatmaktır ve o çocuk bir ekmek fırının içinde yanmadan muhafaza edilir, sonra da kaderi ilahi gereği Firavunun sarayında, hatta onun kucağında büyür. O çocuk Hz. Musa'dır.Nemrut'un hesabı İbrahim (AS)'i ateşte yakmaktır, ama Allah o Halil'ini ateşte yaktırmaz, o ateşi ona mükemmel bir bahçe haline çevirir.Cenabı Hak, Habibi Hz. Muhammed (SAV)'ini çölün ortasında ve azgın bir kabile içinde çıkarmış ve o kutlu nebi her türlü zorluk ve engellemelere rağmen, o toplumdan tek tek çıkardığı mümtaz sahabeleriyle dünyayı bir güneş gibi aydınlatmıştır.Bunlar hep inancın ve de ondan kaynaklanan ümidin zaferidir.Yine inancımıza göre gelecek de aydınlıktır. Kıyamete yakın zamanda teşrif edecek olan,Kuran'da ve de birçok hadiste bahsedilen Mehdi (AS) hakkında büyük İslam alimlerinden Muhyiddin İbn-i Arabi, Futuhat-ı Mekkiye adlı eserinde bakın neler yazıyor:"Muhakkak ki, yeryüzü zulüm ve haksızlık ile dolduğu sırada Allah'ın halifesi kıyam edecek, yeryüzünü adalet ve eşitlikle dolduracak... Genel kazancı halk arasında eşit olarak paylaştıracak, halka adaletle hükmedecek ve anlaşmazlıklarda hakemlik edecek... Allah onun işini bir gecede düzene koyacak, zafer hep onun önünde yürüyecek... Ayağını Peygamberin ayağının yerine koyacak (onun izinde yürüyecek) ve hiçbir zaman sapmayacak... Dağınık dinleri (batıl inançları) ortadan kaldırıp, sadece hak dini hakim kılacak."Aziz milletimizin tarihi de olağanüstü zaferlerle doludur. Malazgirt, İstanbul'un fethi, Niğbolu, Çanakkale, Kurtuluş Savaşı ve daha niceleri, hepsi inancın zaferidir.Milletimiz en zor şartlarda en büyük liderlerini çıkarmıştır.Hangi şartlarda olursak olalım, gelecek her zaman ümit doludur. Yapılan zulümlerin hesabı bir gün mutlaka sorulacaktır. Bütün dünya adalet ve sevgiyi beklemektedir. Görünen o ki bekleneni ortaya koyacak olan, askeriyle, siviliyle, devletiyle milletiyle, yaşlısıyla genciyle yine aziz Türk milletidir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Conkbayır'ında "Haka Dansı", anma etkinliği mi, tehdit mi? / 27.04.2025
- İstanbul'daki tüm riskli binalar yeniden inşa edilebilir! / 26.04.2025
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- İstanbul'daki tüm riskli binalar yeniden inşa edilebilir! / 26.04.2025
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025