Stratejik müttefik kabul ettiğimiz, yıllardır peşinde koştuğumuz, "Biz de sizdeniz, nolur bizi içinize alın" diye kapısında yalvardığımız ve olmadık tavizler verdiğimiz Batı, bugün ülkemizi tam bir mülteci çöplüğüne çevirdi.
"Rejimlerini ve sınırlarını değiştireceğiz" diye yola çıktılar, İslam ülkelerini talan ettiler, insanlarını vatancüda yaptılar, şimdi de bunları Türkiye'ye topluyorlar.
Vatanlarını dağıtarak vatansızlaştırdıklarıyla şimdi bizim vatanımıza tuzak kuruyorlar.
AB, Geri Kabul Anlaşması'yla ilk kazığı attı, Avusturya Başbakanı oluşan yeni Afgan göçü için Türkiye'yi adres gösterdi; bugünlerde bu türden açıklamalar Batılı yetkililerden bir tsunami gibi gelmeye devam ediyor.
"Ateş olmayan yerden duman yükselmez" der atalarımız, bizimkilerde bu Batıcılık, bu Batıya körü körüne bağlılık varken, emin olun ki, bizimkiler bu tür açıklamaları yalanlasalar da bunlar havada kalmayacaktır.
Yeni açıklamalar geliyor dedik, son açıklama İngiltere Savunma Bakanı'na ait.
İngiltere Savunma Bakanı Ben Wallace'in İngiliz gazetesi The Mail on Sunday'de bir makalesi yayımlandı ve bu makalede Wallace, "Türkiye ve Pakistan gibi ülkelerde mülteci merkezleri planlıyoruz" dedi. Planın ise detaylarından bahsetmedi.
Dışişleri Bakanlığı, Wallace'in bu açıklamasını yalanladı ve yapılan açıklamada "Bugüne kadar hiçbir ülkeden tarafımıza iletilmiş bu yönde resmi bir talep bulunmamaktadır. Bu yönde bir talep iletilse dahi, bunu kabul etmemiz mümkün değildir" ifadeleri kullanıldı.
İngiliz Bakan'ın açıklamasında zaten bunun planlandığı belirtiliyor, yani resmi bir talepte bulunulmamış. Burada soru şu: Bugüne kadar stratejik müttefiklik ve AB hayali uğruna birçok stratejik tavize imza atan siyasilerimizin gerçekten böyle bir talebe hayır deme gibi bir lüksleri olacak mı? Geri Kabul Anlaşması gibi bir anlaşmaya bile imza atanlar, sözle ifade ettikleri "Biz mülteci merkezi olmayacağız" duruşunu, pratikte de gösterebilecekler mi?
Resmiyette 5 milyonu aşkın, gayri resmi olarak ise 10 milyonu aşkın mülteciyi milli menfaatleri dikkate almadan, toplumdaki her türlü huzursuzluğa rağmen kabul eden siyasilerimiz, bundan sonra gelecek olan 10 milyon mülteciye mi hayır diyebilecek?
Bu noktada CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun AKP hükümetine sorduğu şu soru oldukça önemli: "Şimdi Erdoğan'a sorum şu: 'Ben anlaşma yapmadım' dediğin ülkeler, artık Türkiye Cumhuriyeti'nin fikrini alma ihtiyacı dahi duymadan bunları söyleyebilecek hale mi geldi? Yoksa anlaşma yaptın diye mi bu kadar cüretkârlar? Hangisi doğru?"
İngiliz Savunma Bakanı'nın açıklamasına cevaben, "Bu yönde bir talep iletilse dahi, bunu kabul etmemiz mümkün değildir" diyen siyasilerimiz, mülteciler konusunda neden bugüne kadar Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın duruşunu ortaya koymadılar? BTP Lideri, AB'den, size 3.5 milyon euro verelim, mülteciler sizde kalsın teklifinde bulunulduğunda şu çarpıcı açıklamayı yapmıştı:
"Avrupa Birliği, 'Türkiye 2024 yılına kadar Suriyelileri içeride tutsun 3.5 milyar Euro vereceğiz' diyor. Bize öyle bir başkan lazım ki Avrupa'ya dönüp şunu diyecek, 'Ey Avrupa Suriyelileri sen al biz sana 5 milyar Euro verelim.' Koca bir tarihe sahip olan Türk milletini uluslararası arenada dilenci ettiler. Niye yaptılar bunu? Çünkü ellerinde ekonomi diye hiçbir şey yok, anlatacakları-yapacakları hiçbir şey yok. Ne ekonomiyi düzeltebildiler, ne sosyal adaleti sağlayabildiler, ne eğitimi düzeltebildiler, ne hukuku düzeltebildiler. Hiçbir şey yapamadılar. Nereye el attılarsa bozdular gittiler."
Afganistan'da bugün yaşanan acı tablo, ABD'nin BOP'unun bir neticesi. Diğer Batılı ülkeler de bu konuda ABD'nin en büyük destekçisi oldular. Oluşan büyük göçün sebebi bu Batılılarken faturayı bize kesiyorlar.
Afgan göçünün baş sorumlusu ABD'nin Başkanı Biden, Afganistan'ın başkenti Kabil'den kalkan uçakların doğrudan ABD'ye gelmeyeceğini belirterek, tahliye edilenler hakkında araştırma yapılacağını ve son 20 yılda ABD için çalışan kişilerin ülkeye kabul edileceğini açıkladı.
AB ise, karadan ve denizden yaşanacak her türlü göçe karşı sert önlemler alıyor.
Ve pişkin pişkin tüm mültecilere adres olarak Türkiye'yi gösteriyorlar.
Unutmayalım ki, BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın belirttiği gibi Türkiye de BOP'un hedefindedir, hatta Prof. Dr. Haydar Baş'ın vurguladığı gibi, "Asıl hedef Türkiye'dir."
Hatırlarsanız BTP lideri Baş, gerek yaşanan mülteci akınından, gerekse Batı Trakya'ya yerleştirilen ABD tanklarından dem vurarak, bunun Türkiye için büyük bir tuzak olduğunu belirtmişti.
Olaylar bu kadar net iken, gerekli ikazlar da yapılmışken, hala iktidardan net ve pratik bir tavır göremiyoruz. Kayıkçı kavgalarıyla ortalığı karıştırıp yine Batı'nın her talebini yerine getirme misyonuna devam ediyorlar.
Çünkü Sayın Baş'ın dediği gibi, "Ellerinde ekonomi diye bir şey yok", dolayısıyla ekonomik bağımlılık her türlü tavizkarlığı da beraberinde getiriyor.
Sonuçta karşılaşacağımız manzara; aynen Suriyeli mülteciler konusunda olduğu gibi, maalesef Afganlar da gelecek ve ülkemize yerleşecekler, geldikleri gibi gitmeyecekler.
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025