Bir 15 Temmuz haftası daha geride kaldı. Günlerdir televizyon ekranlarında boy gösteren siyasi parti yetkilileri, akademisyenler ve gazeteciler FETÖ'den bahsettiler. Neden, nasıl ve niçinlerini ortaya koymaya çalıştılar.
Hatta iktidar kadrosu, taifesi ve medyası FETÖ faturasını 5 yıldır CHP'ye kesme gayretini bu sene de devam ettirdiler.
15 Temmuz'da ise lanetlemeler zirve yaptı. Evet, Fetullah Gülen ve yapılanmasına hakikati bildikleri halde ses çıkarmayanları, yardım edenleri, önünü açanları Rabbim; Peygamber Efendimiz ve Ehl-i Beyt'i hürmetine dünya ve ahirette zelil eylesin. (Âmin)
Tabi bu süreçte dün olduğu gibi bugün de FETÖ'den, Fetullah Gülen'den bahsedenler, tarihi süreci anlatanlar hiç mi hiç Vatikan'dan bahsetmedi. Ortada olan açıklamaları, hedefleri hiç mi hiç anlatmadı.
1998'deki Papa ziyareti hiç irdelenmedi. Bu ziyaretten sonraki adımlar konuşulmadı.
ABD-Gülen işbirliğinden, Yahudilerin kurduğu ADL (İftira ve İnkârla Mücadele Birliği) örgütünden bu örgütün lideri Abraham Foxman ile Gülen ilişkisinden, bu örgütten madalya alan ilk ve tek İslam ülkesi yöneticisinden bahsedilmedi.
ABD ve Gülen arasında köprülük görevi yapan çok tanıdık isimlerden de bahsedilmedi.
Kısaca köpek taşlandıkça taşlandı ama sahiplerine bırak ses çıkarmayı hala saygı ve minnete devam ediliyor. İşte bu yüzden ben, FETÖ ile mücadele edildiğine inanmıyorum.
Diğer taraftan Gülen'in kaç numara don giydiğini bile bilen Hüseyin Gülerce bugün TV ekranlarında FETÖ'ye sahip arıyor, muhalefeti suçluyorsa, FETÖ'ye övgüleriyle şöhrete kavuşmuş Hilal Kaplan TRT yönetim kuruluna atanıyorsa, FETÖ'cü damatlar tahliye ediliyor ya da yakalanamıyorsa ben, FETÖ ile mücadele edildiğine inanmıyorum.
Bank Asya'yı kuranlar değil de, o banka üzerinden işlem yapanlar içerdeyse, dershaneleri kuranlar değil de çocuklarını dershanelere gönderenler içerdeyse, FETÖ üyesi olmaktan, darbeye teşebbüsten müebbet almış kişilerin birinci derece yakınları devletin kritik noktalarına atanıyorsa ben, FETÖ ile mücadele edildiğine inanmıyorum.
4 yıldır FETÖ borsası varlığını iktidar partili vekiller itiraf etmelerine rağmen herhangi bir hukuki işlem başlatılmadıysa, Adil Öksüz, Zekeriya Öz, Ekrem Dumanlı gibi kritik isimler hala yakalanamadıysa ben, FETÖ ile mücadele edildiğine inanmıyorum.
Üstüne üslük bu ülkedeki her olumsuzluk FETÖ'ye mal edilip, iktidara bir çıkış, mazeret yolu olarak kullanılıyorsa ve de 19 yıllık tek parti iktidarı, FETÖ'yü muhalefete mal etmeye çalışıyorsa ben, FETÖ ile gerektiği gibi mücadele edildiğine inanmıyorum.
TSK
Merhum Prof. Dr. Haydar Baş, o günlerde hainlerle, TSK'nın aynı cümle içerisinde bile kullanılmasına karşı çıkarak; "Birkaç noktanın altını çizmekte yarar görüyoruz. Kalkışmaya sebep olan bir grup vatan haini asker ile kahraman ordumuzu birbirine karıştırmamak gerekir. TSK, milletin ve devletin teminatıdır. Bu hain olay, millet ile ordumuzun arasını açmamalıdır" diyordu.
Ama bugün bile kameralar karşısına geçenler sözlerine, 'hainlerle', şerefli Türk Ordusunu karıştırmayın, dedikten sonra aynen Ergenekon ve Balyoz sürecinde kurdukları cümleleri kuruyorlar.
Oysa FETÖ soruşturmaları kapsamında TSK'dan 23 bin, emniyetten ise 33 bin kişiden fazla tutuklama ve ihraç gerçekleştirildi. Ama ne hikmetse ordu hep gündemde tutuldu, ön plana çıkarıldı.
Milli Savunma Bakanı Akar, "FETÖ ile mücadele kapsamında bugüne kadar toplam 23 bin 364 kişi Türk Silahlı Kuvvetlerinden ihraç edildi" açıklamasını yaptı.
2004 yılında iktidarın önüne Genelkurmay tarafından bir FETÖ dosyası konuldu. Bana göre FETÖ'nün asıl sahipleri, bu dosya ile AKP'nin samimiyetini test ediyorlardı. Aynen 1 Mart tezkeresinde olduğu gibi. AKP testi geçti.
Bülent Arınç, Ömer Dinçer gibi isimler bu dosyayı işleme koymadıklarını açıkladılar. Erdoğan ise "alnı secde görenlerden bize zarar gelmez" diyerek sahiplendi.
15 Temmuz'u gerçekleştirenlerin neredeyse tamamı o dosyadaki isimlerdi.
TSK'daki 356 generalden 150 tanesi FETÖ'den hüküm giydi. Tamamının atamalarının altında AKP iktidarının imzası var.
81 ilin 74 emniyet müdürü FETÖ'den dolayı tutuklandı. Hepsini atayan Efkan Ala, imzalayan Sayın Erdoğan'dı.
Anayasa Mahkemesi'nin 2 üyesini, Yargıtay üyesi 133 kişiyi, Danıştay'ın 43 üyesi ve yaklaşık beş bin civarında hakim ve savcıyı atayan yine AKP iktidarlarıydı ve hepsi FETÖ'den dolayı tutuklandı.
Hep dikkatten kaçan nokta ise FETÖ'nün halka en yakın ağzı, milletin en hassas noktasına hitap eden Diyanet İşleri Başkanlığının 115 bini geçen kadrosunda gerekli temizliğin yapılmamış olmasıdır.
Kimse kusura bakmasın! Ben, FETÖ ile gerektiği gibi mücadele edildiğine inanmıyorum.
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025