Fedek arazisini gasp ettiler
Sakife'de egemen olanlar, Hz. Ali'yi (a.s), meşru hakkı olan halifeliği geri almak için yararlanmasın diye ekonomik olarak zayıf bıraktılar. Bu amaçla halife, Fedek arazisini Hz. Fâtıma'dan (a.s) aldı. Çünkü Hz. Fâtıma'nın (a.s) eşinin davasını yürütmesi eyleminde onun arkasındaki en büyük destek olduğunu biliyordu
17.10.2024 14:15:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
Sakife'de egemenliği ele alanlar, Hz. Muhammed'in (s.a.a) Ehl-i Beyt'ini nihai olarak iktidardan uzaklaştırmak, Haşimîlere güç veren düşünceyi bir daha dirilmemek üzere gömmek, daha doğrusu gelecekte ortaya çıkabilecek her türlü muhalefetin önünü kesmek için bazı siyasî adımlar ve taktikler geliştirdiler.
Bunlardan bir tanesi de iktisadi unsurdur. Onlar, İmam Ali (a.s), meşru hakkı olan halifeliği geri almak için yararlanmasın diye, onu ekonomik olarak zayıf bıraktılar. Bu amaçla halife, Fedek arazisini Hz. Fâtıma'dan (a.s) aldı. Çünkü Hz. Fâtıma'nın (a.s) eşinin davasını yürütmesi eyleminde onun arkasındaki en büyük destek olduğunu biliyordu.
Öte yandan bazı siyasal grupların, destek ve oylarını parayla sattıklarını da biliyoruz. Bu gruplar daha fazla para veren bir başkasına da oylarını satabilirlerdi. Nitekim halife Ebu Bekir de parayı ve malı insanları ayartmak ve desteklerini sağlamak için kullanmıştı. (et-Tabakat'ül-Kubra, İbni Sa'd, 3/182; Şerh-u Nehcil-Belâğa, İbn-i Ebi'l Hadid, 1/133).
Öte yandan Hz. Fâtıma (a.s), İmam Ali'nin (a.s) arkadaşları açısından, Hz. Ali'nin halifeliğe daha çok hak sahibi olduğunu gösteren bir kanıt konumundaydı.
Bu yüzden halife, Emir'ül-Müminin'in (a.s) en büyük destekçisi Fâtıma'nın (a.s) konumunu nötrleştirme hususunda önemli bir adım attı. Dolaylı ve yumuşak bir üslupla Hz. Fâtıma'nın (a.s) da herhangi bir kadın olduğunu, bırakın halifelik gibi önemli bir meseleyi, Fedek gibi basit bir meselede dahi görüşünün delil olamayacağı anlayışını Müslümanların zihinlerine yerleştirdi. Bu açıdan şöyle bir sonuç kendiliğinden ortaya çıkıyordu:
Hz. Fâtıma (a.s) hakkı olmayan bir toprağı isteyebildiğine göre, kendilerini Resûlullah'ın (s.a.a) halifesi makamına lâyık gören ve iktidarı ele geçiren bu sahabilerin savunduğu gibi, hiçbir hakkı olmadığı halde kocası için de İslâm devletinin tümünü isteyebilir! (Şerh-u Nehc'il-Belâğa, İbn-i Ebi'l-Hadid, 16/ 284)
Ebu'l-Fazl İbrahim'in gözden geçirdiği yeni baskı. Bu baskıda İbn-i Ebi'l-Hadid'in sorusu üzerine el-Medreset'ül-Garbiyye'nin öğretmeni Ali b. Farık'ın buna yakın cevabına da yer verilmiştir).
Rivayet edilir ki, Ebu Bekir halife olunca adamlarını Fedek arazilerini Hz. Fâtıma (a.s) adına kontrol eden vekilinin yanına gönderdi. Onu oradan uzaklaştırarak araziye el koydu. Bu arada kendisinden başka kimsenin rivayet etmediği bir hadisi zikretti.
Peygamberimizin (s.a.a) şöyle dediğini duymuştu: "Biz Peygamberler topluluğu miras bırakmayız. Bizden geride kalan mallar, sadakadır." Şu halde Hz. Peygamber (s.a.a) de miras bırakmamıştı. Ondan geriye kalan mallar Müslüman yoksullara ve miskinlere sadaka olarak dağıtılmalıydı. (Sünen-i Beyhakî, 6/301; Şerh-u Nehc'il-Belâğa, İbn-i Ebi'l- Hadid, 16/218-224; Delalil'us-Stdk, el-Muzaffer, 3/32).
Bunlardan bir tanesi de iktisadi unsurdur. Onlar, İmam Ali (a.s), meşru hakkı olan halifeliği geri almak için yararlanmasın diye, onu ekonomik olarak zayıf bıraktılar. Bu amaçla halife, Fedek arazisini Hz. Fâtıma'dan (a.s) aldı. Çünkü Hz. Fâtıma'nın (a.s) eşinin davasını yürütmesi eyleminde onun arkasındaki en büyük destek olduğunu biliyordu.
Öte yandan bazı siyasal grupların, destek ve oylarını parayla sattıklarını da biliyoruz. Bu gruplar daha fazla para veren bir başkasına da oylarını satabilirlerdi. Nitekim halife Ebu Bekir de parayı ve malı insanları ayartmak ve desteklerini sağlamak için kullanmıştı. (et-Tabakat'ül-Kubra, İbni Sa'd, 3/182; Şerh-u Nehcil-Belâğa, İbn-i Ebi'l Hadid, 1/133).
Öte yandan Hz. Fâtıma (a.s), İmam Ali'nin (a.s) arkadaşları açısından, Hz. Ali'nin halifeliğe daha çok hak sahibi olduğunu gösteren bir kanıt konumundaydı.
Bu yüzden halife, Emir'ül-Müminin'in (a.s) en büyük destekçisi Fâtıma'nın (a.s) konumunu nötrleştirme hususunda önemli bir adım attı. Dolaylı ve yumuşak bir üslupla Hz. Fâtıma'nın (a.s) da herhangi bir kadın olduğunu, bırakın halifelik gibi önemli bir meseleyi, Fedek gibi basit bir meselede dahi görüşünün delil olamayacağı anlayışını Müslümanların zihinlerine yerleştirdi. Bu açıdan şöyle bir sonuç kendiliğinden ortaya çıkıyordu:
Hz. Fâtıma (a.s) hakkı olmayan bir toprağı isteyebildiğine göre, kendilerini Resûlullah'ın (s.a.a) halifesi makamına lâyık gören ve iktidarı ele geçiren bu sahabilerin savunduğu gibi, hiçbir hakkı olmadığı halde kocası için de İslâm devletinin tümünü isteyebilir! (Şerh-u Nehc'il-Belâğa, İbn-i Ebi'l-Hadid, 16/ 284)
Ebu'l-Fazl İbrahim'in gözden geçirdiği yeni baskı. Bu baskıda İbn-i Ebi'l-Hadid'in sorusu üzerine el-Medreset'ül-Garbiyye'nin öğretmeni Ali b. Farık'ın buna yakın cevabına da yer verilmiştir).
Rivayet edilir ki, Ebu Bekir halife olunca adamlarını Fedek arazilerini Hz. Fâtıma (a.s) adına kontrol eden vekilinin yanına gönderdi. Onu oradan uzaklaştırarak araziye el koydu. Bu arada kendisinden başka kimsenin rivayet etmediği bir hadisi zikretti.
Peygamberimizin (s.a.a) şöyle dediğini duymuştu: "Biz Peygamberler topluluğu miras bırakmayız. Bizden geride kalan mallar, sadakadır." Şu halde Hz. Peygamber (s.a.a) de miras bırakmamıştı. Ondan geriye kalan mallar Müslüman yoksullara ve miskinlere sadaka olarak dağıtılmalıydı. (Sünen-i Beyhakî, 6/301; Şerh-u Nehc'il-Belâğa, İbn-i Ebi'l- Hadid, 16/218-224; Delalil'us-Stdk, el-Muzaffer, 3/32).