Türkiye'de bu kadar önemli mesele varken sanki başka konu yokmuş gibi sürekli aynı şeyleri konuşmak, yazmak istemesem de ilkokul 4 seviyesinde matematik bilgisi olduğunu kendisi programında söyleyen bazı tarihçi(!) sıfatlı kişiler sürekli polemik oluşturup reyting yapma derdinde olduklarından aynı konuya geri gelmek zorunda kalıyoruz maalesef. İşte matematik insana bu yüzden lazım. Tarihçi de olsanız, sosyolog da, ilahiyatçı ya da hukukçu da olsanız matematik bilmeniz şart. Çünkü matematiğin insana kazandırdığı en önemli şey analitik düşünme kabiliyetidir. Sebep-sonuç ilişkisi kurabilme ve çözüm odaklı düşünebilmeyi öğretir insana matematik. Dolayısıyla hangi meslekten olursanız olun matematik herkes için gereklidir.
Konuya gelince; 'Fatih Hıristiyan mıydı, Müslüman mıydı?' tartışması yeniden alevlendi. 2-3 ayda bir bu konu karşımıza çıkar oldu malum. Öncelikle kimsenin Müslümanlığı, Hıristiyanlığı bizi ilgilendirmez. Hele ki yaklaşık 550-600 sene önce yaşamış bir Osmanlı padişahınınki hiç ilgilendirmez. O zaten bu kadar yüzyıldır Münker ve Nekir'e hesabını veriyordur. Şimdiye kadar Osmanlı'yı karalamak, kötülemek gibi bir amacımız da hiç olmamıştır, çünkü severiz ya da sevmeyiz ama Osmanlı halkı bizim dedelerimizdir ve Osmanlı, bizden hemen önce bu topraklarda hüküm sürmüş bir devlettir. Ancak burada altını çizmeye çalıştığımız şey bambaşka. Yeni Osmanlıcılık görüşü ile beraber Osmanlı'yı aşırı derecede yüceltme, yeniden diriltme çabaları ve padişahların hatasız oldukları, her yaptıklarının doğru ve her birinin evliya olduğu iddiası o kadar yayıldı ki bunun imanî bir konu olması ve bu temel fikir üzerine yetişecek neslin çok yanlış ölçülerle büyümesinin ülkemiz ve milletimiz için büyük zararlar doğurabileceği endişesi ile bu konuya açıklık getirmeyi boynumuzun borcu saydık. Yoksa Osmanlı'ya böyle bir yaklaşım olmasaydı, tarihin açılmamış sayfalarını aralamaya da gerek
olmayacaktı.
Biz meseleye nasıl bakıyoruz? Tekrar açıklayalım. 'Evliya' veli kelimesinin çoğulu olup Allah'ın dostları anlamına gelir. Allah dostu olan bir kişi ise Allah'a, Peygamberine ve Kur'an'a tam imanı olan, haramdan uzak duran, çok ibadet eden, yanlış gördüğünde uyaran, düzeltmeye çalışan, Kur'an ayetlerini en büyük ölçü kabul eden ve her haliyle insanlara örnek olan bir şahsiyettir. Ki bu özellikler aslında her 'Müslümanım' diyen kişide olması gerekir. Ancak bizler nefis sahibiyiz ve hata ediyoruz, yanlışa düşüyoruz, orası ayrı, Rabbim affetsin. Buradan hareketle, Osmanlı padişahları da eğer ki denildiği üzere evliya iseler, hadi onu da geçelim; sadece birer Müslüman olarak bu özellikleri taşımaları gerekir. Ben burada her yönleri ile kötüydüler, her şeyleri yanlıştı demiyorum ancak matematikte teoremler ispatlanırken farklı yöntemler kullanılır; doğrudan ispat, olmayana ergi gibi metotlar bunlardan bazılarıdır. Bir de aksine örnek gösterme vardır ki ispatlanması gereken teoremin yanlış olduğunu gösteren tek bir örnek çürütmek için yeterlidir. Şimdi gelin bu konuda biz de bu yöntemi kullanalım.
Fatih Sultan Mehmet Han cennetmekan diye anılır biliyorsunuz. Kimin cennete, kimin cehenneme gideceğine elbette ki Allah (c.c.) karar verir. Ancak bize gönderdiği ayetlerde hangi amelleri işleyenlerin cennet ehli, hangi amelleri işleyenlerin cehennem ehli olacağını bildirmektedir. Fatih'le ilgili söylenebilecek çok şey var ama tek bir örnek vermek yeter de artar bile. Nisa suresi 93. ayette buyuruluyor ki: "Kim bir mümini kasdi olarak öldürürse, o kimsenin cezası cehennemde ebedi kalmaktır."
Fatih Sultan Mehmet de Kanunnamesi'nde diyor ki: "Ve her kimesneye evladımdan saltanat müyesser ola, karındaşların nizam-ı alem içün katl etmek münasiptir. Ekser ulema dahi tecviz itmiştir. Anında amil olalar."
Şimdi bu tarihçi arkadaşlar; "Devleti ebed müddet için yani Osmanlı Devleti'nin devamı için, taht kavgaları olmasın ve İslam devleti parçalanmasın diye cennetmekan padişahlar öz kardeşlerini ve öz oğullarını büyük bir özveriyle feda etmişlerdir, bunu yapabilmek de herkesin harcı değildir" diyerek konuya açıklık getirmeye çalışıyorlar.
Bizim inancımıza göre Kur'an'ın bir harfini bile inkar etmek imanımızı kaybetmemize sebep olur. Bu ve benzeri ayetleri defalarca gündem etmemize rağmen meseleyi hep farklı yönlerden ele alıp buraya nedense girmiyorlar. Bu durumda, bu ayete rağmen Fatih cennetmekandır diyenlerin Fatih'i bırakıp kendileri için endişelenmeye başlamaları belki de daha doğru olacaktır.
Ayrıca her ne kadar ölçü gereği hakkında ayet olan bir konuda hadis aramaya gerek olmasa da yine aynı tarihçiler Fatih'in "Konstantiniye mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, onu fetheden ordu ne güzel ordudur" hadisine mazhar olmasından dolayı da cennetmekan olduğunu söylerler. Bu hadis üzerinde çok araştırma yapılmıştır ve zayıf bir hadis olduğu konusunda çok fazla görüş vardır. Mesela tek bir raviden nakledilmiş olması şüphe uyandırmıştır. Bu konuyu ayrıntısıyla açıklamak ayrı bir yazı konusu olacağından ayrıntıya girmiyoruz, gerekirse onu da yaparız ancak Muaviye döneminde Yezid için uydurulmuş olmasının muhtemel olduğunu iddia edenler bile vardır.
Yine bu tarihçiler Bizans'ı ve Trabzon Pontus Rum'u fethetmesinden dolayı onu çok överler. 'Anadolu'yu İslam yapmıştır' derler. Bu konuda da otorite Halil İnalcık'ın bilgisine başvurmakta fayda var.
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları'ndan çıkan Tarihçinin Kutbu (söyleşi Emine Çaykara) adlı kitapta anlattığına göre, "Osmanlı Devleti Balkan'da mevcut aristokrasiyi kılıçtan geçirmemiş, aksine tımar vererek Bulgar, Sırp, Arnavut senyörünü yerinde bırakmış, iş birliği yapmış onlarla.
Böylelikle Osmanlı Balkanlar'da yüksek sınıfı tımar rejimine sokarak Osmanlılaştırmış ama Müslüman olma şartı koymamıştır." İşte bu yüzden, İstanbul 1453'te kuşatıldığında Fatih'in ordusunda pek çok Hıristiyan asker vardır.
Diyelim ki bu hadis kuvvetli bir hadis ve güvenilir. Bu durumda ordudaki Hıristiyan askerleri de mi müjdeledi Peygamber Efendimiz (s.a.v)? Onlar da mı cennetlik oluyor?
Halbuki Bakara suresi 217. Ayette, "Sizden kim kafir olarak ölürse, öylelerin bütün yapıp ettikleri dünyada da ahirette de boşa gitmiştir. Bunlar cehennemliktirler, orada sürekli kalacaklardır" buyuruluyor.
Şunu herkes iyi bilsin ki bizim her tek derdimiz olaylara Kur'anî ölçü ile bakmak ve insanımızın da böyle bakmasını sağlamaktır. Hiç kimse, hiçbir devletin bekası Kur'an'da belirtilen doğruların önüne geçemez, kimse de yorumlarla, tevillerle bunu yapamaz, yapmamalı. Zira bu ölçü de yine Kur'an'dandır. Çünkü Allah (c.c.) Casiye Suresi 6. ayette buyuruyor ki: "İşte bunlar, Allah'ın ayetleridir. Onları sana hak olarak okuyoruz. Artık Allah'tan ve O'nun ayetlerinden sonra hangi söze inanacaklar?'
Daha nasıl anlatalım ki?"
Konuya gelince; 'Fatih Hıristiyan mıydı, Müslüman mıydı?' tartışması yeniden alevlendi. 2-3 ayda bir bu konu karşımıza çıkar oldu malum. Öncelikle kimsenin Müslümanlığı, Hıristiyanlığı bizi ilgilendirmez. Hele ki yaklaşık 550-600 sene önce yaşamış bir Osmanlı padişahınınki hiç ilgilendirmez. O zaten bu kadar yüzyıldır Münker ve Nekir'e hesabını veriyordur. Şimdiye kadar Osmanlı'yı karalamak, kötülemek gibi bir amacımız da hiç olmamıştır, çünkü severiz ya da sevmeyiz ama Osmanlı halkı bizim dedelerimizdir ve Osmanlı, bizden hemen önce bu topraklarda hüküm sürmüş bir devlettir. Ancak burada altını çizmeye çalıştığımız şey bambaşka. Yeni Osmanlıcılık görüşü ile beraber Osmanlı'yı aşırı derecede yüceltme, yeniden diriltme çabaları ve padişahların hatasız oldukları, her yaptıklarının doğru ve her birinin evliya olduğu iddiası o kadar yayıldı ki bunun imanî bir konu olması ve bu temel fikir üzerine yetişecek neslin çok yanlış ölçülerle büyümesinin ülkemiz ve milletimiz için büyük zararlar doğurabileceği endişesi ile bu konuya açıklık getirmeyi boynumuzun borcu saydık. Yoksa Osmanlı'ya böyle bir yaklaşım olmasaydı, tarihin açılmamış sayfalarını aralamaya da gerek
olmayacaktı.
Biz meseleye nasıl bakıyoruz? Tekrar açıklayalım. 'Evliya' veli kelimesinin çoğulu olup Allah'ın dostları anlamına gelir. Allah dostu olan bir kişi ise Allah'a, Peygamberine ve Kur'an'a tam imanı olan, haramdan uzak duran, çok ibadet eden, yanlış gördüğünde uyaran, düzeltmeye çalışan, Kur'an ayetlerini en büyük ölçü kabul eden ve her haliyle insanlara örnek olan bir şahsiyettir. Ki bu özellikler aslında her 'Müslümanım' diyen kişide olması gerekir. Ancak bizler nefis sahibiyiz ve hata ediyoruz, yanlışa düşüyoruz, orası ayrı, Rabbim affetsin. Buradan hareketle, Osmanlı padişahları da eğer ki denildiği üzere evliya iseler, hadi onu da geçelim; sadece birer Müslüman olarak bu özellikleri taşımaları gerekir. Ben burada her yönleri ile kötüydüler, her şeyleri yanlıştı demiyorum ancak matematikte teoremler ispatlanırken farklı yöntemler kullanılır; doğrudan ispat, olmayana ergi gibi metotlar bunlardan bazılarıdır. Bir de aksine örnek gösterme vardır ki ispatlanması gereken teoremin yanlış olduğunu gösteren tek bir örnek çürütmek için yeterlidir. Şimdi gelin bu konuda biz de bu yöntemi kullanalım.
Fatih Sultan Mehmet Han cennetmekan diye anılır biliyorsunuz. Kimin cennete, kimin cehenneme gideceğine elbette ki Allah (c.c.) karar verir. Ancak bize gönderdiği ayetlerde hangi amelleri işleyenlerin cennet ehli, hangi amelleri işleyenlerin cehennem ehli olacağını bildirmektedir. Fatih'le ilgili söylenebilecek çok şey var ama tek bir örnek vermek yeter de artar bile. Nisa suresi 93. ayette buyuruluyor ki: "Kim bir mümini kasdi olarak öldürürse, o kimsenin cezası cehennemde ebedi kalmaktır."
Fatih Sultan Mehmet de Kanunnamesi'nde diyor ki: "Ve her kimesneye evladımdan saltanat müyesser ola, karındaşların nizam-ı alem içün katl etmek münasiptir. Ekser ulema dahi tecviz itmiştir. Anında amil olalar."
Şimdi bu tarihçi arkadaşlar; "Devleti ebed müddet için yani Osmanlı Devleti'nin devamı için, taht kavgaları olmasın ve İslam devleti parçalanmasın diye cennetmekan padişahlar öz kardeşlerini ve öz oğullarını büyük bir özveriyle feda etmişlerdir, bunu yapabilmek de herkesin harcı değildir" diyerek konuya açıklık getirmeye çalışıyorlar.
Bizim inancımıza göre Kur'an'ın bir harfini bile inkar etmek imanımızı kaybetmemize sebep olur. Bu ve benzeri ayetleri defalarca gündem etmemize rağmen meseleyi hep farklı yönlerden ele alıp buraya nedense girmiyorlar. Bu durumda, bu ayete rağmen Fatih cennetmekandır diyenlerin Fatih'i bırakıp kendileri için endişelenmeye başlamaları belki de daha doğru olacaktır.
Ayrıca her ne kadar ölçü gereği hakkında ayet olan bir konuda hadis aramaya gerek olmasa da yine aynı tarihçiler Fatih'in "Konstantiniye mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, onu fetheden ordu ne güzel ordudur" hadisine mazhar olmasından dolayı da cennetmekan olduğunu söylerler. Bu hadis üzerinde çok araştırma yapılmıştır ve zayıf bir hadis olduğu konusunda çok fazla görüş vardır. Mesela tek bir raviden nakledilmiş olması şüphe uyandırmıştır. Bu konuyu ayrıntısıyla açıklamak ayrı bir yazı konusu olacağından ayrıntıya girmiyoruz, gerekirse onu da yaparız ancak Muaviye döneminde Yezid için uydurulmuş olmasının muhtemel olduğunu iddia edenler bile vardır.
Yine bu tarihçiler Bizans'ı ve Trabzon Pontus Rum'u fethetmesinden dolayı onu çok överler. 'Anadolu'yu İslam yapmıştır' derler. Bu konuda da otorite Halil İnalcık'ın bilgisine başvurmakta fayda var.
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları'ndan çıkan Tarihçinin Kutbu (söyleşi Emine Çaykara) adlı kitapta anlattığına göre, "Osmanlı Devleti Balkan'da mevcut aristokrasiyi kılıçtan geçirmemiş, aksine tımar vererek Bulgar, Sırp, Arnavut senyörünü yerinde bırakmış, iş birliği yapmış onlarla.
Böylelikle Osmanlı Balkanlar'da yüksek sınıfı tımar rejimine sokarak Osmanlılaştırmış ama Müslüman olma şartı koymamıştır." İşte bu yüzden, İstanbul 1453'te kuşatıldığında Fatih'in ordusunda pek çok Hıristiyan asker vardır.
Diyelim ki bu hadis kuvvetli bir hadis ve güvenilir. Bu durumda ordudaki Hıristiyan askerleri de mi müjdeledi Peygamber Efendimiz (s.a.v)? Onlar da mı cennetlik oluyor?
Halbuki Bakara suresi 217. Ayette, "Sizden kim kafir olarak ölürse, öylelerin bütün yapıp ettikleri dünyada da ahirette de boşa gitmiştir. Bunlar cehennemliktirler, orada sürekli kalacaklardır" buyuruluyor.
Şunu herkes iyi bilsin ki bizim her tek derdimiz olaylara Kur'anî ölçü ile bakmak ve insanımızın da böyle bakmasını sağlamaktır. Hiç kimse, hiçbir devletin bekası Kur'an'da belirtilen doğruların önüne geçemez, kimse de yorumlarla, tevillerle bunu yapamaz, yapmamalı. Zira bu ölçü de yine Kur'an'dandır. Çünkü Allah (c.c.) Casiye Suresi 6. ayette buyuruyor ki: "İşte bunlar, Allah'ın ayetleridir. Onları sana hak olarak okuyoruz. Artık Allah'tan ve O'nun ayetlerinden sonra hangi söze inanacaklar?'
Daha nasıl anlatalım ki?"
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Asude Havuzlu / diğer yazıları
- Mutluluk… / 22.11.2020
- Üniversite sınavındaki sorunları değil sistemi tartışalım / 02.07.2020
- Kaynakların sınırsızlığı üzerine / 23.04.2020
- Artık kimse... / 18.04.2020
- Yetim kalmak / 03.04.2020
- #HayatMEMleevesığar / 30.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın-II / 26.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın / 25.03.2020
- Başkalarının acısına bakmak / 05.03.2020
- Coğrafya kader midir? / 03.03.2020
- Üniversite sınavındaki sorunları değil sistemi tartışalım / 02.07.2020
- Kaynakların sınırsızlığı üzerine / 23.04.2020
- Artık kimse... / 18.04.2020
- Yetim kalmak / 03.04.2020
- #HayatMEMleevesığar / 30.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın-II / 26.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın / 25.03.2020
- Başkalarının acısına bakmak / 05.03.2020
- Coğrafya kader midir? / 03.03.2020