Geçtiğimiz günlerde 3. Tarım Şurası yapıldı.
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli'nin özel bir şirkete hazırlattığı milli birlik projesi, sektörden gelen tepkiler üzerine iptal edilmişti. Tarım Bakanı Pakdemirli, bir açıklama yaparak; "Gündemimde şirket veya holding yok, biz yolumuza kooperatifçilikle devam etmek istiyoruz" dedi.
3. Tarım Şurası'nın sonuç bildirgesi yayınlandı. Bu bildirgeden 25 yılını sektör içerisinde geçirmiş, bir Veteriner Hekimi olarak bazı önemli sonuçları sizlerle paylaşmak istiyorum.
1- Bitki ve hayvan hastalıkları ile etkin mücadelede yerli ilaç ve aşı üretiminin teşvik edilmesi,
2- Meraların üreticiler ve üretici örgütlerine tahsis edilmesi,
3- Büyükşehir belediyelerinde, mahallelerin kırsal ve kentsel olarak yeniden yapılandırılması, kırsal mahallelerde köy tüzel kişiliği yapısının korunması,
4- Ülkemizin yerel hazinesi olan tohum çeşitlerinin korunması, geliştirilmesi ve ticarete kazandırılması
5- Tarımsal girdi ve finansman ihtiyacını karşılayan sözleşmeli bitkisel ve hayvansal üretim modellerinin desteklenmesi ve yaygınlaştırılması
6- Tarım sektörünün en önemli problemi olan risk ve belirsizlik azaltılması için gelir garantili ürün sigortasının çıkarılması.
Şura sonucunda, açıkçası benim anlayabildiğim ve değerli gördüğüm sonuçları sizlerle paylaşmak istedim. Buradan yola çıkarak bazı değerlendirmelere yer vermek istiyorum.
TMMOB (Türk Mühendis ve Mimarlar Odası Birliği) Kimya Mühendisleri Odası, internet sitesinde 2018 yılında; "Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren ve on dört şeker fabrikasının satılmasına dönük kararla Cumhuriyet döneminin kalkınmacı anlayışıyla planlanmış yatırımları satılarak neoliberalizmin önündeki son engeller de kaldırılmak istenmektedir. Bu kararla Türk tarımı ve sanayisi yerli ve milli olmayan küresel şirketlerin egemenlik alanına terk edilmiştir." açıklamasında bulunuyordu.
Yine Nişasta ve Glikoz Üreticileri Derneği Başkanı Rint Akyüz o günlerde basına yansıyan açıklamasında şunları ifade ediyordu; Türkiye'de şeker fabrikalarının özelleştirmesinde, nişasta bazlı şeker üretiminin Cargill ve nişasta üreticileri ile ilişkilendirilmesinden rahatsızlığını dile getirerek, "Türkiye'de 1 milyon ton civarında NBŞ (Nişasta Bazlı Şeker) üretim kapasitesi var. Bugüne gelindiğinde bize verilen üretim kotası 300 bin ton civarında. Türkiye'nin nişasta bazlı şeker tüketimi 1 milyon ton. Biz bu ihtiyacın üçte birini üretiyoruz. Kalan üçte ikisinin şeker pancarından elde edilen şekerden karşılandığını mı sanıyorsunuz? Hayır. Bu üçte ikilik bölümü başkaları karşılıyor. Büyük gıda firmaları ilgili bakanlığa giderek mağdur olduklarını, sıvı şeker bulamadıklarını söyleyerek yüzde 15 gümrükle ithalat hakkı elde ettiler. Büyük firmalar kendi ihtiyaçlarını düşük vergi ile ithal ediyor. Kota ile yerli sanayiye ürettirilmeyen glikoz ve izoglikoz, ithalatla karşılanıyor. Ayrıca birçok ülke ile serbest ticaret anlaşması var. Bu anlaşmalar çerçevesinde ithalat yapılıyor" diyordu.
Yukarıdaki açıklamalardan şuraya gelmek istiyorum. Köylünün belini kıran şeker, tütün, tuz ve tahkim yasalarında son durum nedir? Tarım Şurası'nda bunlarla ilgili herhangi bir maddeye rastlamadım. Özellikle süt ve buğday fiyatları ne zaman hak ettiği fiyata ulaşacaktır? Bu sorular daha da arttırılabilir. Nereye dokunsak elimizde kalıyor. Bu noktada gazetemiz yazarlarının bir farkındalığı var. Sadece sorunları dile getirmekten ziyade çözüm yollarını sunarak, büyük bir farkındalık yaratıyorlar aslında.
Prof. Dr. Haydar Baş hoca Rus meclisinin davetlisi olarak Moskova'ya gittiğinde, bendeniz kardeşiniz de Duma'da, Milli Ekonomi Modeli'nin Rus milletvekilleri, bilim adamları ve akademik bir heyetin huzurunda Baş Hoca tarafından 6 saat boyunca sunumuna tanıklık ettim. Baş Hoca'nın ifadesiyle, "Rusya ve Çin benim modelimi uyguluyor. Onları ayağa kaldıran benim" diyordu. Hatta BRICS bile gelin BRICS-T olalım hocamızın modeline Türkiye'yi de dahil edelim diyordu.
Türkiye bu durumu hâlâ görmezden geldiği gibi, bir de Baş Hoca'ya tamamen asılsız, mahkeme savcısının bile isnat etmediği bir suçlamayla ceza veriyordu. Bütün bunlara tarih şahittir ve son olarak, eminim ki bir gün hepiniz Haydar Hoca'nın kapısını çalacaksınız.
- Bozkırın gönül eri: Neşet Ertaş / 21.03.2021
- İtirazım var / 14.03.2021
- Sığır / 07.03.2021
- Çokomel, piskevit ve Jason Stetham / 28.02.2021
- Uğursuz Safiye(!) / 21.02.2021
- Minik Kuş’um / 14.02.2021
- 7 yıl askerlik, 7 yıl hapis, bizim Recep / 07.03.2020
- Keser döner sap döner / 26.02.2020
- Ağlatan mutluluk / 25.02.2020